KUR’ANDAKİ PEYGAMBER DUALARI, MUSA AS.
Kur'an'da en çok ismi geçen nebi/resul. (34 surede 136 ayette)
Neden bu kadar çok ismi geçiyor hiç düşündük mü?
Rabbimiz bizi yahudilere benzemememiz için uyarıyor.
Musa as'ın imtihanlarıyla biz de karşı karşıyayız, örnek olsun ibret alalım istiyor Rabbimiz. Tabi ki diğer ismi geçen 28/25 nebi gibi, sonuçta binlerce nebi/resul arasından seçilerek Kur'an'ın muhtevasını oluşturmuşlar. Özün özünü ikram eden Rabbimiz bizlere doğru anlamayı, yaşamayı ve anlatabilmeyi nasib etsin.
Erkek çocuklarının zalim Firavun emriyle öldürüldüğü bir dönemde dünyaya geliyor Musa as.
Kasas 7: "Musa’nın annesine, “Onu emzir; onun hakkında korktuğunda onu denize (nehre) bırak; (başına bir şey gelmesinden) korkma ve hüzünlenme! Şüphesiz ki biz onu sana geri döndürecek ve kendisini elçilerden biri yapacağız!” diye vahyetmiştik (bildirmiştik)."
Düşünsenize, bir anneye evladını sandığa koyup nehre bırakması emrediliyor. Korkma, hüzünlenme, onu sana geri döndüreceğiz diyerek tesellisini de veriyor Rabbimiz. Bu ne kadar ağır zor bir imtihandır ya Rabb!
Annenin tek bir vaad ile teslimiyetine baktıkça, tefekkür ettikçe utanıyor insan kendi imanından...
Allah ki bize 6236 ayetten oluşan, bizim için seçtiği İslam dinini Kuran’la kemale erdirmişken, o kadar vaadlerini hiç olmazsa yılda bir ramazandan ramazana da olsa hatimlerle okumamıza rağmen, neden tevekkül edip teslim olamıyoruz? Çok iyi biliyoruz ki ALLAH'IN VAADİ HAKTIR!
Peki neden biri dinimizi sorduğunda "Elhamdulillah müslümanım!" dememize rağmen hayatımız şahitlikten bihaber geçiyor?
Minicik bir bebek sandık içinde nehre atılıyor, anne üzgün korkuyor, tedirgin ama yine de kızını sandığı takip için gönderiyor. Saldım çayıra Mevlam kayıra mantığıyla değil, tedbirini alıp Allah'a güvenip dayanıyor.
Biliyor ki Allah ona yavrusunu geri verecek. Bıraktığı nehir de Allah'ın emriyle hareket ediyor. Tıpkı Nuh as ın tufanında suyun(Hud 44), İbrahim as ın atıldığı ateşin(Enbiya 69) Allah'ın emrinde olduğu gibi...
Firavun'un karısı (Asiye) sandıktaki bebeği görünce çok sevdi ve eşine sahiplenmek istediğini söyledi(Kasas 8-9). Allah bir işin olmasını dilerse, düşmanları hizmetkar yapar da korktukları halde kendi elleriyle bakar büyütür beslerler. MUHTEŞEMSİN ALLAHIM...
Bebeğe süt anne bulunması için askerler görevlendirildi. O esnada Musa as’ın ablası askerlere bebeği emzirecek bir kadın olduğunu isterlerse onları götürebileceğini söyler ve doğruca evlerine annesine götürür. Allah annenin kalbine sürur verir ki panik yapıp kendi çocuğu olduğunu belli etmesin. Kucağına alır almaz kimseyi istemeyen (tabi ki Allah'ın emriyle)bebek emmeye başlar. Bebeği emzirmesi karşılığında ücret bile verilir.
Sen yeter ki Allah'a teslim ol, vermekle/kavuşmakla yetindirmez de üstüne bakımı için masrafını bile karşılattırır hem de düşmanın eliyle. Sübhanallah...
Hani bazen çok iyi bildiğimizi düşündüğümüz durumlar olur, yanılmam sanırız. Ama Allah bizi iddiamızdan vurur. Sen değil Ben'im her şeyin hakimi, alimi der gibi. Tokadı yer otururuz, umulur ki fark edelim şefkat tokadı neden sebep geldi. Yoksa halimiz ziyan...
Bazen de hiç yapmayacağınız şeyleri yaptırır. Sonra da şaşıp kalırız ben bunu şimdi neden yaptım diye. Mutlaka bir sebebi vardır o anda anlayamadığımız. Belki aylar yıllar sonra belki de ahirette anlayacağımız. Önemli olan olayların ardındaki hikmeti anlamaya çalışmak.
Vee gençlik yılları...
Namı diğer, delikanlı.
İnsan, hataların çoğunu bilerek ya da bilmeyerek gençlikte yapar. O yaşlarda hata olduğunu fark etmek pek de kolay olmayabilir. Ta ki olgunluk yaşına gelip, eğriyi doğruyu ayırt edince geçmişte yapılan yanlışları basamak olarak kullanarak yükselir.
Bu süreçte anne-babanın rolünün büyük olmasıyla beraber, çevre faktörü de çok önemlidir. Bulunduğu şehirden tutun da yediği içtiklerine, oturup kalktıklarına kadar her şey önemli birer faktördür çocuğun gelişiminde...
Rabbim, gençlikte yapılan hatalarımızı bağışlasın ve onları olgunlaşma sürecinin basamakları olarak görmeyi, onlardan ders çıkarmayı, tevbe etmeyi, istikametimizi düzeltmeyi nasib etsin.
Gelelim asıl mevzumuza...
Çocukluk döneminden bahsetmiyor Kur'an. Kasas 14 itibariyle “yiğitlik çağına gelip olgunlaşınca, ilim ve hikmet verildiğinden" bahsediyor Rabbimiz.
Musa as saraydan çıkıp da şehirde dolaştığı bir gün kavga eden iki kişiye rastlar. Biri, kendi gibi İsrailoğullarından, diğeri ise onlara düşman olan Kıptilerden bir adam. Kavminden olanın yardım istemesi üzerine diğerine bir yumruk atar ve adamın ölümüne sebep olur. Bir anda ne yapacağını bilemez, çünkü maksadı öldürmek değildi. Hemen fark eder ki “bu şeytanın işidir ve o apaçık düşmandır" (Kasas 15).
Bunu fark edebilmek için daha önceden bu bilgiye sahip olmak gerekir. Rabbimiz bize ilk peygamberden beri bunu öğretiyor. Bütün peygamberlerin apaçık düşman olan şeytanla mücadelesi olmuştur dolayısıyla bizim de olacaktır. Biliyoruz ki, şeytan Allah’ın yeryüzüne halife olarak göndereceği insana karşı(insanın topraktan, kendinin ateşten yaratıldığını dolayısıyla ateşin daha üstün olduğunu iddia ederek İLK IRKÇILIĞI başlatmıştır) Allah’a isyan ve itiraz edip, kıyamete kadar mühlet istemişti.
Sebep?
Allah’ın kullarını sağdan soldan, önden arkadan yaklaşarak vesveseler, desiseler ile doğru yoldan çıkarmak. Ancak salih kullarıma senin hükmün geçmez buyuruyor Rabbimiz. İnşaAllah bu salih kullardan oluruz.
Musa as, olayın kaynağını fark eder etmez, suçu şeytana yükleyip geri çekilmedi. Hemen “Rabbim, ben nefsime zulmettim beni bağışla!” diye pişmanlık içinde dua etti. Rabbi duasını kabul etti çünkü Allah Ğafûr(çok bağışlayan) ve Rahîm(çok merhametli)dir (Kasas 16).
Şehirde korkarak sabahlayan Musa as ertesi gün yine kavminden olan adamın başkasıyla kavga ettiğini görür. Adam yine yardım ister ancak Musa as Rabbine söz vermiş “suçlulara asla arka çıkmayacağım!” demişti. Şehrin ileri gelenlerinden biri koşarak gelip Musa as’a, onu öldürmek için aradıklarını, hemen şehirden uzaklaşmasını ve samimiyetini dile getirdi.
Korku içerisinde olan Musa as şehirden çıkarken “Rabbim! Beni zalimler topluluğundan koru!” diye dua etmişti. (Kasas 20)
Ve Medyen'e kaçış böyle başladı. Yeni bir hayat; saray delikanlısıyken bir anda evsiz yurtsuz kalmış, istemeyerek de olsa elinden çıkan bir kaza sonucu katil olmuş, pişmanlık, istiğfar, tevbe, sığınma halleri içinde “Umarım ki Rabbim beni doğru yola ulaştırır.” demişti.
Rabbine yöneliyordu tıpkı atası İbrahim as (Saffat 99) gibi. Bize, kaybettiğimizde yolumuzu gösterecek olan sadece Allah’tır. “Lâ tahzen innallahe me'ane: Üzülme, Allah bizimledir"(Tevbe 40) diyen Muhammed as gibi...
“Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir grup insanla karşılaşmıştı. Onların gerisinde de (hayvanlarını) engelleyen (geri tutan) iki hanım (kız) görmüştü. Onlara “Derdiniz nedir (neden sulamıyorsunuz)?” diye sorunca, şöyle demişlerdi:
“Çobanlar sulayıp çekilene kadar biz sulamayız; babamız da büyük, yaşlıdır (mecburen biz suluyoruz).”(Kasas 23).
“Bunun üzerine (Musa) hemen onların yerine (davarlarını) sulamıştı. Daha sonra bir gölgeye çekilmiş ve
“Rabbim! Doğrusu bana vereceğin her hayra(lütfa) öyle muhtacım ki!” demişti.”(Kasas 24).
Musa as üzerinden Rabbimiz bize duanın nasıl olması gerektiğini öğretiyor. Önce arınmış bir kalple niyet etmek, sonra eyleme dökmek ve sonra da ellerini açıp dua etmek. Vermeyi dilemeseydi, istemeyi vermezdi Rabbimiz. Bu demek oluyor ki öncelikle istemek gerek. Ardından çaba, fiili dua. Nihayet istenilen yardım geliyor Musa as’a...
“Bu esnada, iki kızdan biri edeple yürüyerek o (Musa)’nun yanına gelmiş (ve) “Babam, bizim için (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor!” demişti. (Musa, kızın babası Şuayb’a) gelip olayları (kendi başından geçenleri) anlatınca, (Şuayb) “Korkma, o zalim toplumdan artık kurtuldun!” demişti.”(Kasas 25).
“(Şuayb’ın iki kızından) biri “Ey babacığım! Onu ücretli (çalışan olarak) tut! Şüphesiz ki ücretle tuttuklarının en hayırlısı, işte bu güçlü ve güvenilir olan (kişidir)” demişti. (Şuayb, Musa’ya) şöyle demişti: “Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Süreyi on yıla tamamlarsan o sana kalmış bir şeydir; seni sıkıntıya düşürmek istemem. İnşallah beni dürüst olanlardan bulacaksın.”(Kasas 26-27).
Yine bir öğreti...
Kız babaları kızlarına eş seçebilir, teklif edebilirlermiş. Biz bunu Allah Resulü'nün hayatında da görüyoruz. Hatice annemizin teklifi, Allah Resulü’nün kızlarını Hz Osman ve Hz Ali ile evlendirmesi(selam olsun tüm Resullere, sıddıklara, müminlere).
Sarayı terkeden Musa as duasının karşılığını almıştı. Ne güzel bir duadır: “Rabbim! Doğrusu bana vereceğin her hayra(lütfa) öyle muhtacım ki!”.
Madde madde saymaya gerek yok, Allah neye ihtiyacımız olduğunu bilendir ve en güzelini verecek olandır. Sen yeter ki O'na dayan güven ve sadece O'ndan iste. Ev, eş, iş, baba, huzurlu güven içinde bir hayat sundu Rabbi Musa as'a...
Rabbim, müslüman olarak yaşat ve mümin olarak canımızı al, salihler arasına kat bizi. Amin...
Selam ve dua ile...
Sema KOCA
26 Nisan 2022