27. Dönem Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen, Milli Eğitim Bakanlığı Onayı İle Server Gençlik ve Spor Kulübü tarafından başlatılan “Haydi Çocuklar Camiye” etkinliğinden rahatsız olmuş ve rahatsızlığını da meclis kürsüsünden dile getirmiş.
Böyle bir etkinliğin öğrencilerin eğitimine ne katkı sağlayacağını, faydasının ne olacağını sormuş. Bunun din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olduğunu dile getirmiş.
Cumhuriyet Halk Partisi, gençlerin geçmişinden pek haberdar olmadığı bir partidir.
Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkeyi dinsizleştirme projesini yürüten bir siyasî partidir. Kur’an öğrenmenin ve okumanın yasak edilmesi, 1950 öncesi CHP’nin yaptığı icraatlardandır. Ezan Arapça olarak onların zamanında yasaklanmıştır. İnsanlara Allah’ı ve dini hatırlatacak şeyler, hep bu dönemde kaldırılmıştır.
Köy Enstitüleri o zamanın ürünüdür. Dinin hiçbir unsurunun yer almadığı bir projedir. Köy enstitüsü mezunu, öğretmen emeklisi yaşı 70’i geçmiş bir kimseyle karşılaşmıştım geçen yaz. Bana, “bize din dile ilgili hiçbir şey öğretilmedi. Namaz nedir diye bilmeden büyüdüm ben. Şimdi de onun için namaz filan kılmıyorum. Akşama kadar kahvehane kağıt oynayarak zamanımı geçiriyorum” demişti.
O milletvekilinin sözünü işitince bu emekli öğretmenin sözlerini hatırladım.
Müslüman bir ülkede bir insana çocuk iken dinini öğretmezseniz, dinin gereklerini öğretmezseniz sonu böyle olur. Kahvehanelerde kağıt oynayarak zamanını geçiren bir insan olur. Her akşam rakı, şarap bira içen bir insan olur. Sonra bazılarının yaptığı gibi, sağda solda gördükleri dindar, başörtülü hanımlara sataşmaktan geri kalmazlar.
Ben de 28 Şubat Döneminde Kızılay meydanında başörtülü bir hanıma “Senin ne işin var burada. Böyle olacaksan Arabistan’a git” diyen birisini görmüştüm. Yıllarca muhafazakar kesimlerin oy veridği bir siyasî parti başkanı da Cumhurbaşkanı olunca aynı sözü söylemişti o zaman. Bir insanda nasıl böyle bir değişim olabilir diye çok düşünmüştüm.
O dönemde benim eşim başörtülü diye bana 2.5 sene yardımcı doçenlik kadrosu açılmamıştı. Bizzat fakülte dekanı beni çağırarak, “yanıma başka bir fakülteden birisi geldi ve dedi ki, bu hocanın eşi başörtülü. Ona kadro açmayın” sözlerini söylemişti.
Türkiye Müslüman bir ülkedir. Ancak islamı sadece vicdanlara hapsetmek isteyen, modernizmi kıyafet ve alkol tüketmekte gören önemli bir kesim de var. Belki sorsanız onlar da Müslüman olduklarını söylerler.
Durum onu gösteriyor ki, halkın, insanların dindar, ahlaklı olmasını isteyenler olduğu gibi, bunu istemeyenler de vardır ve olmaya da devam edecektir. Herkesi görevini yapacaktır.
Milli Eğitim onayıyla “haydi camiye etkinliği” anladığım kadarıyla zorunlu bir etkinlik değildir. Bir yarışma niteliğindedir ve Türkiye genelinde 200 camide gerçekleştirilecektir. Bu etkinliğe isteyenler katılacaktır. Amacı namazı çocuklara sevdirmek, onların camiye gitmelerini teşvik etmektir.
Böyle bir etkinlik nasıl din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olur, bunu anlamak mümkün değil. Aileler izin verirse çocuklar katılabilir, vermezse katılmaz. Tam da din ve vicdan hürriyetine uygun.
Ama laikliği yıllarca dinsizlik olarak uygulayan bir zihniyetin bunu hazmetmesi mümkün değildir. Bu anlayışa göre dinsizlik için faaliyet yapılması serbest olmalı. Ama din lehinde bir etkinlik yapılması kesinlikle laikliğe aykırıdır, yapılamaz.
Çocukların camiye, namaza alıştırılması onların zararlı alışkanlıklardan uzaklaştıracak olan bir etkinliktir.
Uyuşturucu kullanma yaşının çok düştüğü, çocukların sokak, internet ve televizyon canavarlarına teslim edildiği bir zamanda, onların ruhlarına, kalplerine iyi olmayı, dürüst olmayı, Allah’ı hatırlamayı, ahlaklı olmayı öğretecek böyle bir projeden rahatsız olmak bir milletvekiline yakışmıyor.
Halkın dini tercihlerine saygılı olmak gerekir. İsminde “halk” kelimesi bulunan bir siyasi anlayışın artık “ halka rağmen halkçı” anlayışlardan vaz geçip halkın inanç ve ibadet hürriyetine müdahaleyi terk etmesi gerekiyor.
Bu ülke Müslüman bir ülkedir. Çocukların ahlaklı olması, ailelerini, insanları, vatanlarını sevmesi ancak dinlerini iyi bilmeleriyle mümkündür. İnancın bir de ibadet ve ahlak boyutu vardır. Bunları birbirinden ayırmaya çalışmak dinin içini boşaltmak anlamına gelir.
Türkiye özgür bir ülkedir. Özgürlük adına altında dinsizlik yapma devri sona ermiştir artık. Ancak bir siyasî anlayışın milletvekilinin namaza karşı bu tavırları, bu zihniyetin eline fırsat geçtiğinde neler yapabileceğini açıkça göstermektedir.
Yanlış anlaşılmasın bizim şahıslarla işimiz yok. Şahıs nasıl olursa olsun, neye inanırsa insansın, nasıl yaşarsa yaşasın, çocuğunu nasıl eğitirse eğitsin. Bizim ona bir lafımız olamaz. Ama biz şahısla değil, ortaya koyduğu anlayışla ilgileniyoruz.
Ve diyoruz ki, bu anlayış bu ülkede babalarımızın ve dedelerimizin dinden uzak yetişmesini sağlamıştır. Bu tür namaz ve ezan hazımsızlıkları, başörtülü hanımlara karşı yakışıksız tavırlar gösteriyor ki, ellerine fırsat geçse insanımızı dinden uzak yetiştirmek için her şeyi yaparlar.
Doğru bir tespit Atilla beyrnSağolun
- Bu adam iktidarın yolsuzluklarına aleni tepki gösterdi mi? rn - İktidarın adam kayırmasını eleştirdi mi? rn - İktidar yandaşlarına peşkeş çekilen ihalelere tepki gösterdi mi?rn - İktidarın havuz medyasına ait hergün yapı*** binlerce ya*** haberini sert dille eleştirdi mi? rn - Dini cemaatlerde yaşanan çocuk tecavüzlerine sayfasında tepki gösterdi mi? rn Bunlara dair icraat ve söylemleri varsa birşey demiyorum. rn Bunlara ait aleni tepkisi yoksa şayet din sömürüsü yapmakta maharet kazanmış, az bir menfaat karşılığı dinini satan ucuz bir adamın resmine bakabilirsiniz.