Önce şu habere bir göz atalım:
“Dilara Karakuş gözyaşları ile bir anda gündeme oturdu. 19 yaşında Miss Fashion TV tarafından düzenlenen mankenlik yarışmasında birinci olan Dilara Karakuş katıldığı bir programda gözyaşlarına boğuldu. Sebebi ise annesinin başörtülü olmasına karşı yapılan kötü yorumlar. 38 yaşındaki anne Canan Karakuş ise kızına destek çıktı.”
Başörtülü anne ise kızının mankenlik yarışmasında birinci olmasıyla ilgili şunları söylüyor:
“Önemli olan eşimle benim hemfikir olmamdı. Kızıma teşekkür ediyorum bu gururu bize yaşattığı için. Dilara birinci olunca onun kadar ben de şaşırdım.
Denesin, görsün. Kaybedecek bir şeyi yok diye düşündüm. Kazanamasa bile ileride anlatacak güzel anıları olur diye düşündüm. Allah bana sağlık verdikçe eşimle birlikte hep yanında olacağız.”
Anne Canan Karakuş’un eşiyle hemfikir. Kızına teşekkür ediyor. Bu gururu kendilerine yaşattığı için. Ve “denesin görsün. Kaybedecek bir şeyi yok” diyor.
Kızları kendilerine bir gurur yaşatmış. Neden? Mankenlik yarışmasında birinci seçildi diye. Bunu söyleyen anne de kıyafetiyle “ben dindar bir insanım” mesajını veren bir genç bayan. Eğer bu hanımefendi gerçekten dindar bir insan ise, kızını nasıl mankenlik yarışmasına sokuyor ve onun birinci olması ona nasıl “gurur” verebiliyor?
Gurur… Arapça bir kelime. Şeytanın bir ismi de Kur’anda anlatıldığına göre “Garur”dur. Aynı kökten gelen bir kelime. Ve Şeytanın aldatıcı olduğu anlamına gelir. Gurur da aslında insanın aldanması demektir. Aslında bu anne, farkında değil, ama aldanmış. Ve aldatılmış. Hem de ismi “garur” olan şeytan tarafından. Fakat o bu aldanışın farkında bile değil.
İnsanda şefkat duygusu Allah’ın verdiği bir duygudur. Bu duygu en çok da annelerde bulunmaktadır. Ve karşılık beklemeyen çok önemli bir duygudur. Şefkat çocukları, onların şahıslarında bütün çocukları ve insanları sevmek ve onları tehlikelerden korumak için verilmiş yüce bir duygudur.
İnsan bu duygu ile kendisine şefkat eder, kedisini maddî ve manevî tehlikelerden korur. Çocuğuna şefkat eder, onu maddi ve manevî tehlikelerden korur. Şefkat bunun için verilmiştir.
Eğer bir insan bu şefkat duygusunu, çocuğunu sadece maddî tehlikelerden korumak için kullanıyor ama onu bekleyen manevi tehlikeleri hiç hesaba katmıyorsa o zaman bu kişi şefkati suistimal ediyor, yani kötüye kullanıyor, demektir.
Mankenlikte birinci olan bir genç kız, mankenlik yapar, başka şeyler de yapar. İyi para da kazanabilir. Ama mankenlik yapanların sosyal hayatlarına baktığımızda bir çoğunun nasıl bir yaşantı içinde olduğu malum. 38 yaşındaki bir annenin bunu bilmemesi imkansız. Ama demek ki, o tür tehlikeleri ya düşünmemiş, ya da önem vermiyor. Önemli olan para kazanmak zengin olmak, lüks yaşamak demek ki.
Tahrim Suresi 6. Ayette şöyle buyrulur:
“Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”
Şefkatli olmak, kendimizi, ailemizi, yani eşimizi, çoluk-çocuğumuzu cehennem ateşinden korumak için çaba göstermeyi gerektirir. En büyük tehlike insanın ahirette yüzünün kara çıkmasıdır. Dünyada Allah’ın rızasına uygun bir davranış sergilenmezse, nefsin, kötü arzuların, şeytanın, kötü arkadaşların rızasına uygun hareket edilirse yüzümüzün ak olması mümkün değil.
Yüzümüzün ak olması, Allah rızasına uygun hareket etmekle, çocuklarımızı da Allah’a hakkıyla bir kul olmak üzere yetiştirmekle mümkündür. Yüzümüzün ak olması, onların manken olmalarını, mankenlik yarışmalarına katılmalarını istemek, bunu teşvik etmek ve onları desteklemekle olmaz. Allah vermiş olduğu bu şefkati çocuklarımız ve kendimiz için hangi amaçla kullandığımızı da bize sorar.
Peygamberimizin şu hadis-i şerifini hepimiz her zaman hatırlamalıyız:
Amr b. Sa‘îd b. el-‘Âsi’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,77)
Güzel terbiye, onları Allah’ın istediği şekilde yetiştirmek demektir. Onları “özgürlük” adı altında serbest bırakmak, ne isterlerse onu yapsınlar demek onları güzel terbiye etmek olabilir mi?
Prof. Atilla YARGICI