Sevda!
Ama doğru ama yanlış her insanın yüreğinde taşıdığı bir sevda vardır.
Sevda deyip geçmeyin, önemli bir hayat menbaıdır insanlar için. Susayanlar için şarıl şarıl akan bir çeşme mesabesindedir. İnsanı hayata ve yaşama bağlayan önemli bir bağdır. Hayatın başlangıç noktasıdır.
Aman ha yanlış başlamayın hayata!
Hemen her konuda olduğu gibi din konusunda da başat olan/olması gereken ana unsur sevdadır. Sevdasını yitirmiş bir insanın dini yaşaması beklenmediği gibi anlaması ve kavraması da düşünülemez.
Her zaman yüreğine danış. Yüreğinle tartış.
Bazen dini konularda bir çıkmazın içinde kayboluyorsan, anlamada zorluk çekiyorsan, açık ve seçik olarak açıklanan kimi konuları "Aslında öyle değil, böyle." diyerek açıklamaya kalkışıyorsan yüreğine dön ve sevdanı kontrol et. Sevdanın çalınmış olma ihtimali yüksek.
Yaşam ve düşünce konusunda dine sevdalanmış insanlar sevda konusunda hiç bir engel tanımazlar. Dini olduğu gibi anlarlar ve doğru yaşamanın gayretinden de geri adım atmazlar. Tarihten öğrendiğimiz budur.
Sevdasını yitirmiş insanların dini anlaması ve yaşaması muhaldir. Bu konuda içten içe büyük sorunlar yaşadıkları da hepimizin malumudur. Çünkü büyük işler sevda olmadan olmaz.
Düşüncelerine göre uyarlanmış bir din mi arzuluyor insanlar? Yoksa dine göre şekillenmiş bir yaşam biçimine mi, bir düşünce şekline mi, bir hayat düzenine mi sevdalılar? Her sineye göre farklılık arz eden bir muamma mı olmalı din?
Günümüz insanlarının düşünmediği ve düşünmek istemediği sorular yumağı. Eğer bunu tarafsız bir şekilde cevaplayabilseydi, bir çok sorun çözüme kavuşmuş olacaktı kendisi için.
Günümüzün sözüm ona, modern(!) geçinen kimi insanı din konusunda düşüncelerine karışmayan, hayatlarına müdahale etmeyen bir din istiyorlar, hatta arzuluyorlar. Bütün temennileri de bu yönde.
İnsanların heva ve heveslerine karışmayan bir din de yok ortalıkta.
Son dönemlerde kimi insan için kendi yaşam biçimine ve içinde debelenip durduğu koşullarına bakarak dini değerlendirmeleri trend oldu adeta. Günübirlik yaşamaya alışmış olan bu insanlar uhrevi işleri de günübirlik bakış açılarıyla anlamaya ve değerlendirmeye başladılar. Hatta bu minvalde nihayete erdirenler bile var.
İslam dini; söylemde kalmayacak kadar ulvi, yaşama yansıtıldığı oranda kişiye değer ve şeref katan paha biçilmez bir yaşam biçimidir. O yüzden geçici bir hayat felsefesine sahip insanların ebedi ve yüce bir hayatı anlamaları muhaldir. Süfli bir hayatın dibinde debelenen ve bu hayattan bir çıkış kapısını aramaya kalkışmayan insanların yücelerden gelen İslam dinini anlaması ve kavraması mümkün değildir.
Evet! Yüce İslam dini basit ve sıradan bir din değildir. Çünkü bir sevdadır. Sevdası olmayanların bu kapıdan girmesi düşünülemez. O yüzden değersiz ve naçiz insanların anlaması da beklenmemelidir. Hatta kızmalarını da anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü Yüce Allah: "Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır." (Maide/68) buyurmaktadır.
Kendi yaşam şartlarını değiştirmeden ve değiştirmeyi arzulamadan dini yorumlamaya kalkışmak, suyun dibine çeken ahtapotun kollarında tango oynamak demektir.
Her gün televizyon ekranlarında aileyi yok sayan dizileri izleyen, her türlü gayri ahlaki değerleri edebiyat adı altında neşredilmiş satırları, altını çizerek Amerika'yı yeniden keşfediyormuş gibi okuyan biri, aile kurumunun kutsiyetini anlaması düşünülebilir mi?
Yaz aylarında deniz sahillerinde haya ve edepten yoksun bir şekilde yerlere sere serpe serilmiş olan insanlardan kazanç sağlayan bir insanın, İslam'a göre örtünmenin nasıl olduğunu, misafirlikte haremlik ve selamlık durumunu kavraması mümkün müdür?
Aynı şekilde asıl kazancı faiz olan bir bankada çalışan bir memurun İslam'a göre faiz yapmayı Allah ve Resulüne açılmış bir savaş (Bakara/279) olarak kabul edebilir mi?
Tekel işletmeye devam eden insanların içkinin haram kılınmasının sebebini idrak etmesi de uzak bir ihtimaldir. Kumar oynayarak büyümüş ve piyango biletini satmakla geçimini temin edenlerin de kumarın haramlığını anlamada büyük sıkıntılar yaşayacağı aşikardır.
Putların önünde başını eğerek yere kapanmaktan, semaya bakamaya zamanı ve fırsatı bulamayan bir insanın Yüce Allah'ın kudretinin bir numaralı göstergesi olan uzayın boşluğunu fark etmesi mümkün değildir.
Dedim ya her şey için mutlaka bir sevda vardır.
Sevdası din olmayan insanların dini anlamaları ve kavramaları pek mümkün değildir.
Öncelikle: "Senin sevdan neye matuf?" bunu netleştir.
Aradığını bulamadıysan başlangıç noktasına geri dön derim.
Nihat GÜÇ