O Gün
Herkesin bildiği 'İçi dışı bir olmak' diye bir deyimimiz var. Bu deyimi herkes bilir ama farkına varmayanlar yada kendisini ilgilendirmediğini iddia edenler de az değildir bu hayatta. Belki de insanların hesabına gelmiyordur olduğu gibi görünmek ya da düşündüğü gibi davranmak.
Bu deyim insanların düşüncelerinin ve davranışlarının sahip olması gereken bir düzeyi vurgulamak açısından son derece önemlidir. İmanımıza mı kulak veriyoruz yoksa yaşantımıza göre mi bir iman tasarlıyoruz? İçi dışı bir olmak başka bir ifadeyle olduğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmak bu noktadan bakıldığı vakit çok önemli diye düşünüyorum. Hatta inandığını yaşamak ya da yaşadığına inanmaktır bu.
Lokman (a.s.)'ın oğluna yaptığı nasihatlerden birini Yüce Allah bizlere şöyle naklediyor: “(Lokmân, öğütlerine şöyle devam etti:) “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” (Lokman/16)
Zaman zaman unutuyoruz bu gibi ayetleri. İşimize gelmiyor veya hesabımıza uymuyor olması büyük bir olasılık.
Dini bir meseleyi düşünmek, üzerinde kafa yormak değişimin olmazsa olmazıdır. İçsel değişimler her zaman davranışsal değişimlere yol açmaya mahkumdur. Buradan konuya baktığımız vakit içini (düşüncesini) değiştirmeyenler davranışlarını da değiştirmeye güç yettiremezler. Davranışa yansıyanlar düşüncelerdir aslında. Ya içindekini yansıtıyordur dışarıya yada yansıttıklarını düşünüyordur.
Kim olduğunuz, nerede durduğunuz, neyi, nasıl ve niçin yaptığınız gün gelecek güneşin parlaması gibi zuhur edecektir. Günün birinde yapılan işlerin aleniliği veya gizliliği kalmayacaktır.
Pazarlarda eşyaların sergilenmesi gibi ameller de sergilenecektir ulu orta. Bu pazarda açığa çıkacak olan şeylerin sadece iyilikler ve güzellikler olmayacağını bir kez daha hatırlatmaya bilmem gerek var mı? Hayat; verdiğimiz sadakalar, yaptığımız hayırlar, hasenatlar, iyilikler ve ifa ettiğimiz ibadetlerden müteşekkil olmadığını hepimiz biliyoruz.
İki gözün görmediği yerlerde çevrilen entrikalar, gizli kapaklı desiseler, farkına varılmasını istenmeyen haller ve hileler, uzaklarda işlenen günahlar da çarşaf çarşaf sergilenecek bu pazarlarda.
Evet! Tarifini yapamayacağımız, aklen kavrayamayacağımız bir gün…
Kemikleri sızlatan, insanlar arası ekonomik çıkarları ve dostane ilişkileri boşa çıkaran bir mevsim…
Ya şuna ne diyeceğiz: "Hâl böyle iken inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz?" (Müzemmil/17)
O günün dehşeti karşısında bir çok kişi içmeden sarhoş olacak. Hatta köşe bucak kaçacak, saklanacak yer arayacak. Hiç kimsenin hiç kimseye zerre kadar bir iyiliği dokunmayacak. Kişinin iç dünyasının da, düşünce biçiminin de, yaşam şeklinin de deşifre olacağı günde herkesin başından aşkın işleri olacak. Her şeyin en doğrusunu, en güzelini bilen ve bizlere bildiren Yüce Allah: "Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir." (Hacc/2)
Kişinin yaptıklarıyla baş başa kalacağı bir günden bahsediyorum. O gün çok farklı olacak. Şimdiki gibi güneşin doğuşundan, ayın ve yıldızların parlamasından, rüzgarın ve klimaların serinletmesinden bihaber deveran edecek bir gün...
Ayetleri sadece okumak yetmiyor. Üzerinde her zaman düşünmek, içselleştirmek ve yaşantıda sergilemek de gerekiyor sukutu hayale uğramamak için. İşte bir ayet daha: "(Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?” (Kehf/103-104)
Doğru sandığımız ve peşinden bir ömür tükettiğimiz bize göre iyi, dini mübine göre kötü olan işler boynumuza dolanır mı o gün? Bize göre hayır, ayetlere göre konuşursak evet. Peki hangisi doğru? Hiçbir bilgiye dayanmayan kuruntularımız mı? Yoksa o günün sahibi olan Yüce Allah'ın söyledikleri mi, bildirdikleri mi?
Şayet Allah söylüyorsa bir meseleyi, şüphe duyabilir mi bir Mü'min? Kayıtsız kalabilir mi bu konuda? "Bana söylemiyor." diyerek bir elbiseyi üzerimizden sıyırıp attığı gibi kendisinden uzak kılabilir mi gerçekleşmesinde şüphe olmayan bu durumu?
Evet! Kapalı kapılar ardında dönen dolapların sergilendiği, camlara çekilen tüm perdelerin sonuna kadar çekildiği ve defterlere herkesin muttali olduğu o gün mutlaka gelecektir.
İçi dışı bir olmanın fayda göreceği bir gün...
Şüphe yok bunda. Buna imanımız yakindir. Ha dostlar siz ne dersiniz?
Yapılanların gizli kalacağına, hiçbir zaman açığa çıkmayacağına, kirli çamaşırların deşifre olmayacağına inananlar imanlarını gözden geçirmeleri gereken zaman daha gelmedi mi?
Ya da ne zamanı bekliyor.
Nihat GÜÇ
Değerli yazar hocam Allah sizi ve bizleri affetsin.Rabbim bizleri cennetine Nail eylesin inşallah