Namaz-II-
İman etmeyen, karşı çıkan veya inkar eden bir insandan bu manidar ibadeti ifa etmesini beklemek elbette akıl karı değildir. Hakkaniyete de uymaz zaten. Kılmaları halinde de sonuç değişmez. Hatta inanmayanlar için: "Zaten inancı yok, ne diye namaz kılsın ki." diyorum kendi kendime.
Çevremdeki insanlara yeri ve zamanı geldiğinde "Namazı kimler kılar?" diye bir soru yöneltiyorum. Soruyla muhatap olanların tamamı anlaşmışçasına hep bir ağızdan: "Müslümanlar" diyerek cevap veriyorlar bana. Tereddütsüz verilen bu cevap üzerine kendilerine: "Yahudiler veya Hristiyanlar bu ibadeti yerine getirirler mi? Yani kafirler namaz kılarlar mı?" diye ikinci bir soruyu yöneltmek durumunda kalıyorum istemeden. Yine hep bir ağızdan hem de daha yüksek bir sesle verilen "Hayır" cevabıyla seviniyor adeta kanatlanıp havalara uçuyorum. Gülüyorum içten içe. Verilen cevapların doğruluğu karşısında "Elhamdülillah" dememek ne mümkün. Müslüman bir kişinin namazdan kaçışının söz konusu olmadığını verilen bu cevaplardan anlıyorum. Bu düşünce sadece bana mı ait yoksa herkes böyle mi düşünüyor? Bunun cevabını da bu satırları okuyan okuyucunun cevap vermesini istirham ediyorum.
Namazı Kur'an'dan öğrenmemiz gerektiğini daha önce söyledim. O halde buyurun Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de Müslümanların vasıflarını sıralarken buyurduklarına kulak verelim: "(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar."(Nur/37)
Geriye dönüp baktığımız vakit bir Müslüman ya bu ibadeti kılacak, ya da kılacak bu ibadeti. Bu işin başka çaresi ve başka kurtuluş yolu görünmüyor ortalıkta. Eğer bu ayete rağmen hala namaz kılmıyorsa bir insan ayetleri kabul etmediği şüphesini doğurur ki bu durum çak daha vahim. Eğer ayetlerin doğruluğunda şüphesi yoksa imanını yeniden gözden geçirmesi gerekir diye düşünüyorum.
İnkar eden insanların namazı kılmıyor olmalarında herhangi bir sorunun olmadığını daha önce vurguladık. Abes de görmüyorum bu durumu. İnsanlardan inanmadığı Allah'a, kabul etmediği dine, tanımadığı Peygambere uyarak, önemsemediği Kabe'ye dönmesi ve bu ibadeti yerine getirmesi beklenemez. Bu ibadeti yerine getirse bile kendisi için ne bir hayır umulur ne de bir bereket. Çünkü imanı olmayanın ibadeti de yoktur. Anlayacağınız ibadetler insanlardan, imandan sonra istenmektedir.
Buraya kadar her şey normal. Ancak iman ettiğini söylediği halde namaz kılmayan insanları anlayabilmek ve ileri sürdükleri gerekçeleri kabul etmek mümkün değildir. Allah'ın "Secde edin" emrine karşı çıkan şeytanın ileri sürdüğü hiç bir gerekçenin kabul görmediğini hepimiz iyi biliyoruz. Sahi şeytanı, şeytan yapan olay neydi? Niçin şeytanlaştı ve Allah'ın huzurundan uzaklaşmak durumunda kaldı? Eğer şeytanın şeytanlaşma sürecini biliyorsak üzerinde düşünmemiz ve ibret nazarıyla yeniden bakmamız gerekmez mi bu olaya? Şayet şeytanı şeytan yapan olayı bilmiyorsak o zaman hemen zaman kaybetmeden koşar adım Kur'an'a yönelmemiz ve ayrıntılı bir şekilde öğrenmemiz ve içselleştirmemiz gerekmez mi?
Her olayda yapmamız gerekeni bu olayda da sergilemeliyiz. Allah'ın nazarıyla bakmalıyız bu olaya. Sıradan bir hadiseymiş gibi değerlendirmek yakışmaz bize. Allah'ın bak dediği yerden ve bak dediği şekilde bakabilirsek ancak o zaman doğru yapmış oluruz. Emreden O. Bu emrin yerine getirilip getirilmediğini sorgulayacak olan da O. Başım üstüne demek, el pençe durmak, emre amade olmak gerekmez mi?
Bu konuyu daha iyi anlamak ve kılmamanın bir yolunun olup olmadığını öğrenmek adına Kur'an okuyorum, hadislere bakıyorum, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in uygulamalarına odaklanıyorum ve O'nun sahabesinin davranışlarını anlamanın gayretine girişiyorum. Hiç bir yerde hiç bir şekilde değil namazı terk etmeye, emaresine dahi rastlayamıyorum. Yani yok böyle ibadetsiz bir din.
Şu ibadeti yapamam, bunu yerine getiremem diyen sahabenin birine Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun elini tutup sallayarak, “Cihat yok, zekat yok... O halde cennete nasıl gireceksin?” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, C 7, s. 333) dediğinde cennete ibadetsiz gitmenin zorluğuna işaret etmiş olmuyor mu?
Nihat GÜÇ