KUR'AN GÖZLÜĞÜ
Her zaman, her olaya Kur'an'la bakmak biz Müslümanlar için olmazsa olmazımızdır. Bizi biz yapan en önemli ederimiz budur. Ya bu değerle var oluruz ya da bu değerden uzaklaşarak varlığımıza düşman oluruz.
Kur'an'ın bak dediği noktadan kendimize, yaşadıklarımıza, çevremize, iş ve işlemlerimize bakmak olmazsa olmazımızdır. Müslümanlığımızın en önemli göstergesi hatta belirtisi budur.
Kur'an ile düşünmeyen ve Kur'an ile olaylara bakmayan insanların ortaya sürdükleri her iddia nazarımızda geçersizdir, beyhudedir.
Şayet Kur'an-ı Kerimi; kendimiz ile işimiz, aşımız ve gücümüz arasında konumlandırarak her şeye Kur'an gözlüğüyle bakarsak doğru bir bakış açısına sahip olacağımız gibi göreceğimiz ve yorumlayacağımız her şey net ve berrak olacaktır. Bu durumda ortalıkta ne sis kalır ne de bulut. Çünkü bize yol ve yordam gösteren Kur'an'dır.
Yok eğer işimizi, aşımızı ve gücümüzü; Kur'an'ı Kerim ile bulunduğumuz nokta arasına konumlandırarak hayata hep kar ve zarar nazariyesiyle bakar ve odaklanırsak o zaman her şey sisli, puslu ve bulanık görülecektir.
Gördüklerimiz beslendiklerimizin en bariz göstergesidir.
Doğruyu ve yanlışı ancak ondan okuruz ve ancak ondan öğreniriz. Onun doğru dediklerine doğru, yanlış dediklerine de yanlış deriz. Bu konuda kayıtsız ve şartsız bir teslimiyete sahibiz. Düşüncelerimizi bu minvalde düzenler, hayatımızı buna göre tanzim ederiz. Bunun dışında bir alternatifimiz yok çünkü ölümlü dünyadayız.
Tüm dünya farklı tellerden çalıyor olsa bile bizim için doğrunun ve yanlışın tek bir kriteri, tek bir mihenk taşı, tek bir kıstası vardır. O da Kur'an'dır. Bundan başka bir alternatifimiz olmadığı gibi bundan kaçışımız da mümkün değildir. Bunu söylerken sünneti inkar ettiğimiz anlaşılmamalıdır. Bizim için "Bu Kur'an büyük bir haberdir." (Sad/67) Çünkü en büyük haberler onda vardır.
Kur'an-ı Kerim'de ifa edilmesi gereken bir çok emir vardır. Tabi bilebilirsek yasaklar da bizler için birer emir nevindendir. Emir ve yasakları farklı biçimlerde kategorize ediyor olmamız tamamıyla bizim bakış açımızla, düşünce biçimimizle ilgilidir. İlahi emirler doğrultusunda şekillenmeyen her emir ve her yasak; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den fersah fersah uzak kalan örf, adet, gelenek, görenek ve kültürümüzün bir sonucudur.
Namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak, hacca gitmek, ahlaklı olmak, örtünmek nasıl ki birer ilahi emir ise faiz işlememek, kumar oynamamak, yalan konuşmamak, emanete ihanet etmemek, hırsızlık yapmamak, adaletten sapmamak, açılıp saçılmamak da Allah'ın birer emridir. Emirlerin ve yasakların bizi bağlıyor olması açısından çok büyük bir fark yoktur.
Toplum olarak sanki dini emir ve yasakları farklı anlıyoruz. Belki de emir ve yasakları farklı kategorilere ayırmaya çalıştığımız için böyle bir tanımlama yapma ihtiyacını hissettim.
Müslüman olduğunu söyleyenler arasında; "Emirler baş göz üstüne" diyenler var elbet. Ama yasakları çiğneme konusunda cesur olanlar ve sınır tanımayanlar da kanımca bir hayli fazla.
"Neden?" diye sorulacak olursa: "Olaylara Kur'an gözlüğüyle bakmıyor olmamızdan, Kur'an'a göre başlangıç ve sonucu düzenlemiyor olmamızdan kaynaklandığını." rahatlıkla söyleyebilirim." Çünkü bir işe girişirken sinede var olan amaç, niyet, erek; iş sonlanırken değişikliğe uğrayarak farklı kulvarlara savruluyor, mecrasından uzaklaşıp farklı tellerden çalmaya, karşı çıktığı ideleri savunmaya sebebiyet veriyorsa büyük bir sorunun varlığına işarettir.
Önemli olan başlangıç noktasındaki azim ve kararlılıkla finişe ulaşmaktır. Bu da ancak Kur'an gözlüğü ile mümkündür.
Kur'an geçmiş milletlerden çokça bahseder. Kıssaları evirerek, çevirerek anlatır bize. Yeri ve zamanı geldiğinde tekrar tekrar dile getirir geçmişte yapılan yanlışları, hataları. Adeta: "Aman ha sizden öncekilerin düştüğü hatalara düşmeyin, yanlışları işlemeyin!" diye tembihte bulunur. Hatta onların içinde kaybolup gittikleri cendereyi dile getirmekten geri kalmaz. Özellikle de söz konusu cendereye düşmelerine sebep olan olayların ilk başlangıç noktasını anlatır/kavratır bize... Bir çok şeyi kazıtır zihinlere...
Bir Müslüman'ın namazı, orucu, haccı dile getirmesi, farziyetini açıklaması; hırsızlığın, arsızlığın, çıplaklığın, ahlaksızlığın, dedikodunun, emanete ihanet etmenin, faiz yemenin, içki içmenin, kumar oynamanın, zina yapmanın iyi olduğu manası çıkarılmamalıdır. Özellikle Müslüman olduğunu söyleyip ibadetlerini ifa etmeyen kesimin büyük ekseriyeti konuyu saptırmak adına böyle bir hileye başvurduklarını düşünüyorum. İbadetlerden bahsedilmesinden hoşlanmadıkları için konuyu apar topar kapattıklarına da her zaman şahit oluyorum.
Kur'an'a göre bakmayınca olaylara, hemen her şey ters ve yanlış görünür insanlara. Aklını çevreye göre düzenleyenler az değil zamanımızda. Dillendirdikleri teraneye kendileri inanmış gibi görünüyorlar.
Rabbim bizi muhafaza buyursun!
Doğru iş ve işlemlere (Namaz, oruç hacc, zekat v.b.) Kur'an gözlüğüyle bakmamız gerektiği gibi yanlış iş ve işlemleri (Yalan, haksızlık, hırsızlık, kumar, faiz v.b.) pervasızca sergileyenlere de Kur'an gözlüğüyle bakmamız kaçınılmazdır.
Kalın sağlıcakla!
Nihat GÜÇ