Bundan sekiz dokuz yıl evvel bir arkadaşımla yaşadığım bir hadise anlatmak istiyorum sizlere.
O yıllar fırtına gibiyim kimi yakalasam almış olduğum ilmi hemen nakli olarak anlatır o kişinin de öğrenmesine vesile olurdum. Hem Türklüğün kahramanlıklarını hem de İslami unsurların doğru hallerini anlatır dururdum. Yani o yıllar tam deliydim, lafımı kimseden esirgemeden korkusuzca söyler, kaybedecek’ miyim kazanacak’ mıyım? Sonunu hiç düşünmeden yoluma o şekilde devam ederdim. O sıralarda bir arkadaşım yarı dalga geçerek hep İslami sorular sorarak güya benimle kafa bulmaya çalışıyordu. Ben bunun farkında olsam da, o kardeşimi kaybetmemek için kendisini kıramıyordum,naif cevaplarla konuyu kapatıyordum. Ama onu yaptıkları karşısında mahcup bırakmak içinde bir fırsat kolluyordum.
Beklediğim gün gelmiş o kardeşim yanıma gelerek yine alaylı bir şekilde Namazdan oruçtan tuhaf tuhaf sorular sorarak tepemin tasını attırmayı başarmıştı.
“Bilader sakız orucu bozmuyormuş? Hem namaz da üç rekatmış. Kendini bildikten sonra alkol günah değilmiş.
Günümüzde faiz haramda değilmiş” falan filan diye geveleyip durdu.
Şimdi tam sırası diyerek bende onu mat edecek hamlemi yaptım.
“Bilader boş ver sen bunları hem zaten sen fabrikanın kurallarını Allahın kurallarından üstün tutan bir adamsın” dedim.
Önce anlamadı, jeton sonradan düştü
“nasıl yani öyle saçmalık mı olur?” Ben Fabrikanın kurallarını, Allahın kurallarından nasıl üstün tutarım birader” dedi.
“Anlatayım,
Fabrika kuralları ne diyor, içeriye girerken kart bas, basmazsan ne olur eksik maaş alırsın, yok görünürsün. Doğrumu’ dur?” dedim.
“Doğru kart basmazsak olmaz fabrikanın kuralı bu” dedi.
“Peki seni yaratan yüce Mevla dinimizin emri gereği farz ibadetimiz olan, Namazı emretmiş kullarına, ona buna sana bana, demiş ki yeryüzüne alnınızı en yüksek yerinizi yere basınız. Yani secde edin, kalkın bir daha, bir daha alnınızı yere basınız doğru’ mudur?” dedim.
“Doğru da ne alakası var” dedi.
“Allahın alnını secdeye bas emrini dinlemeyen arkadaşım, fabrikanın emrini dinliyorsun kartını basıyorsun, çünkü paranı alamazsın. Bu durumda sen burada fabrikanın kuralını Allahın kuralından üstün tutan adamsın” dedim.
Garip garip suratıma baktı baktı “doğru valla” dedi.
Ben hazır yakalamışken bir daha dalga geçmesin kendine çeki düzen versin diye bastırıyordum.
“İkincisi fabrikanın kati kurallarından biri nedir? Alkollü işyerine gelinmez doğru’ mudur?” dedim.
“Doğru işe almazlar, girsek bile içeriye, yakalanırsak direk işten atılma sebebi, kati kural alkollü gelmek yasak” dedi.
“Güzel, peki Allah emretmiş benim yarattığım dünya üzerinde, yarattığım bedenle Alkol içme diye emretmiş.
Haram kılmış, sen fabrikanın kurallarına uyarak işyerine alkollü gelmeyen biri olarak, Allahın emrine karşı gelerek, fabrika dışında alkol tüketen bir adamsın, bu durumda sen burada fabrikanın kuralını Allahın kuralından üstün tutan adamsın” dedim.
Adeta donmuş gibi, şaşkın yüz ifadesiyle “ Valla bu da doğru” dedi.
Ağır bir ders veriyordum ama çok dalga geçiyordu, buna son vermek için son hamlemi yaparak, nakavt ettim onu.
“Müdür seni çağırdığın da uçarak koşuyorsun karşısında hazırolda bekliyorsun. O ne kadar seni karşısında tutarsa o kadar ayakta bekliyorsun doğrumu?” dedim.
“Doğru tabi müdür çağırmış koşmayacak’ mısın?” dedi.
“Peki koşmazsan çağırdığında gitmezsen ne olur?” Dedim.
“Fırça yerim, hatta emre itaatsizlikten işimden de olurum” dedi.
“Peki günde beş defa okunan ezanlar seni çağırmıyor mu? Davet etmiyor mu? Gel yüce yaratıcının huzuruna, evime gel demiyor mu?” Dedim.
“Ya işyerindeyiz nasıl camiye koşup gideceğim, vakit mi var? Dedi.
“Peygamber efendimizin bir hadisi ver, Yeryüzü benim için mescid ve temizleyici vasfa sahip kılındı. Ümmetimden her kim, bir yerde namaz vaktine girerse namazını kılsın.
Yani sen kılmak istedikten sonra yeryüzü sana mescid illa camiye de gitmene gerek yok zorluk yok, kolaylık var. Müdürün yanına koşarak giden sen, ezana kulak vermiyişinle, bu durumda sen burada fabrikanın kuralını Allahın kuralından üstün tutan adamsın” dedim.
” dedim.
Baktı baktı yutkundu yüzü de kızarmıştı. Her halde bundan böyle dalga geçmeyecekti. Mahçup bir tavırla,
“İşin doğrusu hiç böyle düşünmemiştim. Verdiğin örnekler güzel, kıyas yapınca maalesef ki fabrikanın kurallarına uyduğum ama bizleri yaratanın kurallarına uymadığım çıkıyor ortaya, haklısın ben adeta şok oldum” dedi.
“Madem ki idraka vasıl oldun ben sana ayeti söyleyeyim kulağına küpe olsun daha dikkatli olursun” dedim.
“Ey iman edenler! sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve Kâfirler den, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, allah'tan gereğince korkun.Maide suresi 57. Ayeti”
Allah burada diyor ki dinle dalga geçenle dost olmayın diyor sakın sakın ha bir daha yapma dedim.
Anladı mahçup bir edayla, dudağını büktü,başını salladı
Sonra bir birimize sarıldık “hakkını helal et biraz ağır oldu ama, hep dalga geçiyordun” dedim.
iki eli omuzlarımda gözlerimin içine bakarak
“Helal olsun kardeşim ilminden faydalandım hem öğrendim hem ders oldu.” Dedi.
Dinle alay edilmemesi gerektiğini vurgulama babında yaşadığım bu geçmişte kalan anımı paylaşmış oldum.
Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim kalbi muhabbetler de kalınız.