Seyahat edin sıhhat bulun, peygamber efendimizin hadisi şerifi. Ne güzelde söylemiş o güzel peygamber, o alemlere rahmet olarak gönderilen kutlu nebi. Bende sanki bu hadisi şerifi düstur edinip, özellikle askerlik vazifemi yaptıktan sonra il il diyar diyar gezmelere başladım. Bu gezmeler boş amaçsız değil bilakis yeni yerler görmek, kültürü yerinde yaşamak, o yörenin yiyecek içeceklerinden tatmak, yeni havalar, yeni arkadaşlar, yeni meşgale le ve birçok bilgi öğrenirim edası. Varsa o bölgede manevi büyüklerin türbelerini, kabirlerini ziyaret ederim birer Fatiha okuyup, Ruhumda bir ferahlık oluştuğunu hissederim, bu da sağlığıma yardım eder dinç kalırım.
İşte son zamanlarda iş için gittiğim Manevi şehir yeşil Bursa ilimizde manevi büyüklerimizi tek tek ziyaret edip dualarımı yapıyorum. Birde müzelere olan ilgim beni Bursa’nın bıçak müzesine çekti. Mahalle aralarından zorda olsa dar sokaklardan çıkarak bıçak müzesini bulup içeriye giriyorum ve (hiçbir ücret ödemeden herkese ücretsiz) başlıyorum gezmeye. İçerde ve avluda ikinci katları olan Bursa bıçak müzesindeki bu yazı beni yerime çakıyor adeta. “BIÇAĞIN SUYU BIÇAKÇININ NAMUSUDUR” bu söz bıçakçıların yeminiymiş. İşte yine bilmediklerimi duymadıklarımı gezerek öğrenmeye başlamıştım yine. Biz Türklerin lakabının “DEMİRCİLER” olduğunu biliyordum ama milattan önce 7000’ li yıllarda Altay dağlarında tüm dünyaya Türkler tarafından yayıldığını bilmiyordum onuda buradaki yazıda okuyunca öğreniyordum. Sultan Beyazıd ile Timur arasındaki 1402 yılındaki Ankara savaşındaki Osmanlı ordusunun kullandığı silahlarının ve daha sonraki yıllarda Çanakkale ve kurtuluş savaşlarındaki askerlerimizin bir kısmının kılıç ve kamaların Bursa da yapıldığını bilmiyordum. Müzeyi büyük bir keyifle geziyor yeni yeni bilgiler öğreniyordum. Bilmediğim bir bilgi daha Edirne, Balkanlar ve İstanbul, Bursa’nın Demirci ve Bıçak ustalarının ürettiği silahlarla fethedildi. Enteresan bilgilerle gezmeye devam ediyorum hiç aklıma gelmezdi Demir işletmeciliğinin bir başkenti olacağı ve o başkentin Bursa olduğu.
O yıllarda hem esnaflık yapan, hemde şehirlerin güvenliğini sağlayan ahilerin bellerinde bıçak bulunduğunu bir sonraki yazıda okuyup öğrenmiştim. Türkiye Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat’ın mahir bir bıçak ustası olduğunu yine ilk kez öğrenmiş oldum.
Yine bilmediklerime yoluma devam ediyordum ve bu Mevlana’nın sözü ile ilk defa karşılaşıyordum.” Demircilik sanatını bilmiyorsan, demirci ocağından geçerken sakalını ,bıyığını yakarsın. Demirci, demire hakimdir. Mimar alete hakim.” Mevlana celaleddin rumi.
Osmanlıda esnaf kültürü Demircilerin ve bıçakçıların piri olarak Hz. Davud peygamber olarak kabul ediliyormuş. Bıçakçılık ustalığına giren bir genç ilk rütbe olarak yamaklık çıraklık süresi 1001 gün kalfalık süresi 3 yıl ve Ustalık süreside 3 yıl sürermiş.
Çıraklara önce 124 görgü kuralı öğretiliyormuş. Sonra ustalaşıp usul ve adabına göre 740 kuralı davranışına yerleştirip bilmesi gerekiyormuş. Vay be inceliğe bakar’ mısınız diyerek müzede gezmeye devam ediyorum bir yandan not alırken bir yandan da şaşkın şaşkın geziyorum. Ustalık sınavını kazanan kalfaya ustasının kendi belinden çözdüğü peştamal kuşatılır bu kalfanın aynı zamanda diplomasıymış. Ve ustası daha sonra sınavı kazanan kalfasına kendi dükkanın’ dan bazı takımlarında hediye edermiş. Ahilik teşkilatı dünyanın ilk sivil toplum kuruluşu olduğunu da bu müzede öğrenmiş oldum. Bol bol resim çekilirken müze içerisinde bir bilgi daha öğrendim İstanbul dan sonra en fazla dükkanın bulunduğu şehir Bursaymış.
Her şair, ressam nasıl ki eserinin altına ismini imzasın atarsa her usta da bıçağın üzerine adını yazar veya simgesini kazırdı. Ve her bıçak ustanın şeref levhasıymış. Ben bu bilgileri öğrenirken şu geldi aklıma hep işlerinde ciddi olmuşlar karakterlerini sanatlarına yansıtmışlar.
Yine tarihi bir vesikaya şahit oluyorum. Milli mücadele yıllarında kendisine bıçak hediye eden ustaya Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Remzi ustaya yazdığı mektubu paylaşıyorum.
“Remzi Usta!
Eser-i san’atınız olan bıçakları, yalnız Bursalı bir Türk ustanın yadigarı olarak değil, san’ata karşı olan milli kabiliyetinizin delili gibi saklayacağım. Biz Türkler yüz sene evveline kadar her şeyi kendi çekicimizle, kendi örsümüz üzerinde vücuda getirir ve kendi çarşılarımızda kendi elimizle satardık. İşte bunun için büyük bir millettik.
Şimdi açılan yeni devir, demir devridir. Sizi bu devirde en büyük ustalarımızın arasında görmek ister ve tebrik ederim.
2.10.1922
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal
Müzede atasözü gibi okkalı sözleri bıçakçılar için söylenmiş sözleride notlarıma alıyorum onlardan bazıları. “BURSADA KÖK SALDI NAM-I EŞSSİZ USTALAR, ATEŞE HÜKMEDEN ÇELİĞİN USTASIYDI ONLAR”
“BURSA BIÇAĞI YİĞİDİNE DOST, USTASINA YAREN, DÜNYASINA KESKİN BİR MARKADIR”
“KIN BIÇAĞIN ŞANIDIR”
Ve son olarak
Bursa Bıçağının Özellikleri: Keskindir, sapta yarık ve çatlak oluşmaz, namlusu sapla buluştuğu yerde düzgün durur, namlu ile sapın birleştiği yerde kesim hatası olmaz, sırt kısmı en uca kadar hafiften süzme olarak incelir. Namlu (kesme işlevi olan kısım) çeliği en esnek bıçaktır. Namlunun esnekliği yüksek ustalık gerektirir.
İşte bursa bıçak müzesinde adeta geçmişe yolculuk yaptım sizlerinde mutlaka görmesi gerekenbence çok önemli bir müze BURSA BIÇAK MÜZESİ. Müzede emeği geçen evvela Bursa Büyükşehir belediyesine, Bursa halkına, bıçak ustalarımıza kalben teşekkürler ediyorum. Allah hepsinden razı olsun, sevgilerimle selam ve dua ile kalınız.
Murat bey, kadim Osmanlı kenti üstelik başkentlik yapmış yeşil Bursa bir derya... Bunun özelinde bıçak müzesini çok güzel yazmışsınız... Emek ve yüreğinize sağlık sünnete uygun olarak seyahate devam ettiğiniz sürece inşallah sıhhatinizinde daim olması duasıyla Allah'a emanet olunuz.
Kalemine yüreğine sağlık