Halkın içinde halk yazarı olarak devamlı bulunduğumdan belediye otobüsü yolculuklarımda zaman zaman kulak misafiri olduğum şahit olduğum hadiseleri nasılda bir dershaneye dönüştürdüğümü anlatayım efendim sizlere. Öncelikle yaşadığım hadiseler içinde anlattıklarım çok bilmişlik veya ukalalık olarak algılanmamalı bilakis geçmişte aldığımız ilmi yaşadığımız an itibariyle orada zuhur etmesini inancım gereği sergilemem gerektiğine inanlardanım. Hemen birinci hadiseyle ilgili konuyu anlatayım efendim.
Geçenlerde Konaktan eve gidiyorum belediye otobüsündeyim, Otobüsün arka dörtlü koltuklarının birinde oturuyordum. Çankaya durağında bir baba bir oğlan bindi oğlu yirmili yaşlarda ama akli engelliydi. Burnu akan Çocuk oturur oturmaz sağ sola gülerek bağırıyordu babası onu ikaz ediyor bir yandan da elindeki mendille oğlunun burnu siliyordu. Adam “kusura bakmayın oğlum ama doğuştan engelli” dedi. Herkes olur mu öyle şey estağfurullah amcacım dedi. Adam anlatmaya devam etti.” İşte koca adam banyosu var traşı var, ilacı var işimiz zor yani” dedi. Yine otobüsteki vatandaşlar “Allah yardım etsin, işin zor ama evlat ne yaparsın” dediler.
Adam sanki o lafı beklercesine “Öyle bir şey yok. Var olsaydı bu çocuk böyle olurmuydu, savaşta binlerce insan ölürmüydü bu çocuğun suçu ne böyle acı çekiyor bırakın bu işleri Allah yok” dedi.
Herkes şok oldu, adamda tam benim karşımda oturuyordu. Cevap vermek bana düşer susmak olmazdı diye düşünerek hemen sazı aldım elime, yapıştırdım cevabı, ve karşılıklı düeollo sözleri başlamıştı,
*Nereden biliyorsun yok olduğunu dedim.
Adam hızlıca başına bana döndürdü
*Varmı? Dedi
*Tabiki var dedim.
Otobüsün içindeki, oturanlar olsun ayaktakiler olsun herkes başladı bizi izlemeye trafikte sıkışık ince ince akıyordu.
Adam “Var olduğunu kanıtla” dedi.
*Bende “iddia eden sensin sen yok olduğunu kanıtla” dedim.
Adam “ben görmediğime inanmam” dedi.
*Oksijen alıyor karbondioksit veriyorsun görüyormusun?”dedim.
Adam baktı baktı yutkundu, cevap verdi
*Bak birader ben deistim, Varda bu çocuk neden böyle, neden savaşlarda milyonlarca insan öldü, katliamlar var neden açlık var, neden kötüler var o zaman Allah varsa bitirsin bunları dedi.
İçimden dedim ki adam daha ne olduğunu bilmiyor. Verdim hemen cevabı
*Bak usta Allaha inanmamak başka şey, deistlik başka şey, deist Allaha inanır Peygamberlere ve kitaplara inanmaz. Oysa sen Allaha inanmadığını söyledin sonra deistim dedin” diyerek devam ettim, “Kul kulla sınanır senin sınavın oğlun, kiminin babası, kiminin eşi, kiminin annesi, kiminin arkadaşı, kardeşi ile sınanır. O yüzden sen sabırla sınavını ver gerisine karışma” dedim
Otobüstekiler “valla doğru kardeş doğru söylüyor “dediler.
Adam aynı şeyleri tekrarladı” Neden savaşlarda milyonlarca insan öldü, katliamlar var neden açlık var, neden kötüler var o zaman Allah varsa bitirsin bunları dedi.
Cevapladım hemen
*Savaşları Allah gidin yapın demiyor daimi sevgi, birlik berberlikten bahsediyor kitabı kuranı kerimde “dedim.
Adam “Müslümanlık doğrumu yani dedi hemen kuran dedin” dedi.
*Dedim ki “inancımız gereği biz Kurana inanırız orada ayet şöyle der Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Âl-i İmrân Suresi – 19
Yine inanıcımıza göre peygamberlere inanırız. Biz doğru olursak rahmet faydalanırız yok bozguncu olursak gazaptan çekeriz, işte şeytana ve şeytaniler hizmet edenler Allaha savaş açtığını sananların yüzünden dünya bu halde. Sen İnsanoğlu olarak, Allahın istediği gibi yaşarsan belki de bunların pek çoğu olamayacak” dedim.
Adam yüzüme bakarak “Sen hocamısın bilader “dedi.
İnmek için zile basarak hazırlık yapmaya başladı.
”Değilim, ama sana bir nasihatım var aç kulaklarını dinle şahidimiz de bu arkadaşlar bayanlar olsun” dedim.
Adam “Neymiş o nasihat” derken herkes daha da merakla benim nasihatımı bekler olmuştu.
“Bak dayı seni tanımam etmem, az önce seni yaratanı inkar ettin gel bu yanlıştan dön tövbe et, bilmiyordum Allahım, gaflete düştüm affet Allahım de, deki günahın affolsun” dedim.
Adam bir yandan ayağa kalkıp oğlunun elinden tutarken bir yandan da bana cevap veriyordu.
“Yok bilader ben inanmıyorum yapacak bir şey yok bak çocuk ne halde niye görmüyor o zaman bunu hadi size iyi akşamlar” diyerek otobüsten indiler.
Olaya şahit olan yolcular beni tebrik ederken aynı zamanda İslami sorularda başlamıştı
Bir yolcu neden savaşları var olduğu ile ilgili “daha detay yok mu? Dedi. Bende cevaben hemen şunu söyledim.
“Savaşımız şeytanla, şeytanilerle, nefsimiz ile,
Allah: Şeytana “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin!” buyurdu.
“'Öyle ise' dedi, 'Sen beni mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, sen de onlardan şükreden kullar bulmayacaksın.'” (A'raf, 7/12-17)
Yani şeytan hep kötülük yapacak fitne verecek, bozgunculuk yapacak, o bunları yaparken sen kul olarak ne yapacaksın mühim olan bu. Bu yüzden iyi kötü mücadelesi var biz iyilerdeniz, rahmanilerdeniz görevlerimizi yapmaz isek kötüler galip gelir yapar isek iyiler bu sebepten dolayı inancımız tam olacak. Öyle ataistim, deistim inançsızım diyerek sağa sola konuşmayacağız imanımızla itikatımızla akıllı olacağız okuyacağız” diyerek bende ineceğim durağa geldiğim için zile basarak ayağa kalktım karşı koltukta oturan bir bey amca tam inerken şöyle seslendi, “Helal olsun sana evlat çok güzel cevapladın yolun açık olsun” dedi.
Otobüsten inerken sanki bir programdan çıkarcasına mutluydum ve duacıydım hem beni yetiştiren kıymetli alimler’ den, okuduğum yüzlerce kitabı yazan değerli yazarlardan evime doğru ilerlerken, aklımda kalan engelli çocuğun babası için içimden “Allahım sen onu affet aklını başına getir tövbe etmesini nasip et belli ki bunalımda” diyerek dua ettim.