ALLAH (S.V.T) GELECEĞİMİZİ NASIL BİLİR?
Eskilerimiz böyle bir soruyu asla sormaya cesaret edemez hatta bu soruyu sormaya kalkanlara “Çarpılacaksın, Haşa! Hiç Allah sorgulanır mı?” gibi ifadeler kullanırlardı. Günümüzde sosyal medyanın yaygınlaşması ve internetin bilgi çöplüğüne dönmesi ateizm, deizm ve agnostizm gibi akımların hızla yayılmasına neden oldu. Bu tarz akımların yaygınlaşması artan misyonerlik faaliyetlerinin de etkisiyle sorgulama bahanesiyle bilinçsizce araştırmadan dinimize saldırılar yapılmaya başlandı. Bu yazıda saldırılan bir konu hakkında müdafa olacaktır.
Allah (s.v.t) geçmişimizi, anımızı ve geleceğimizi her ayrıntısıyla görmekte ve bilmektedir. Bu konu günümüzde çok tartışma konusu yapılmış ve bazıları “Allah, tercihlerimizi hayata geçirmediğimiz sürece bilemez, eğer bilseydi imtihan olmamızın bir anlamı olmazdı” demeye kadar iş götürülmüştür. Haşa! Bu düşünce Allah’ın (c.c) vasıflarını kendi vasıflarımız gibi zanneden insanların düştükleri büyük bir yanılgıdır. Bu yazıda bu düşüncenin nasıl bir yanılgı olduğunu bilimsel bir şekilde görebileceksiniz.
İnsan bedeni yaratılışı gereği en fazla 3. boyutu algılayabilir. 4. boyutu ve sonraki boyutları algılamamız ve bu boyutlara müdahale edebilmemiz asla mümkün değildir. Kendimizi sanki 2 boyutlu bir evrende yaşadığımızı hayal edelim. Bu durumda sadece ileri-geri, sağ-sol doğrultularında hareket edebiliriz. Bu hayali somutlaştırmak için tek hücreli amip, öglena, terliksi hayvan ve bakterileri düşünebiliriz. Bu tek hücreli canlılar biz göremesek de ellerimizin üzerinde, cep telefonumuzun üzerinde ve masalarımızın üzerinde yaşamaktadır. Bildiğimiz üzere masalarımız ve cep telefonlarımız yüzeyleri düz olan cisimlerdir. Mikroorganizmalar bu düz yüzeylerde sadece ileri-geri ve sağ-sol doğrultularında hareket edebilmektedirler yani aslında masalarımız mikroorganizmalar için 2 boyutlu bir dünyadır. Hayalimize dönecek olursak 2 boyutlu dünyamızda tıpkı örnekte verdiğim mikroorganizmalar gibi sadece ileri-geri ve sağ-sol doğrultularında hareket edebiliyoruz. Bu dünyada derinlik bulunmamaktadır. Bu dünyada derinliğin olmaması bir bakıma güzel bir şey çünkü yollarda belediyelerin kazıp öylece bıraktıkları çukurlukları bu dünyada görme şansımız yok. Ayrıca yollarda tümsekler de yok. Bu dünya tamamen düzlem şeklinde. Hadi bu konuda iyisiniz. :) Böyle bir dünyada nesneleri 3 boyutlu görmeyi unutun! Bu dünyada sevdiğinizin o güzel çehresini seyretme olanağınız bulunmamaktadır çünkü artık bu dünyada 3. boyut YOK! Bu dünyada İstanbul’un şu güzel boğaz manzarasını seyredeyim, demeye de imkânınız yok. Boğaz manzarası da 3 boyutlu ne yazık ki. Bu dünyada haliyle havalı gözlükleriniz, son model çantalarınız, son moda kıyafetleriniz, birbirinden güzel mücevherleriniz de ne yazık ki yok çünkü hepsi 3 boyutlu. Peki, bu dünyada ne var? Bu dünyada cisimleri farklı renk ve koyuluklarda ışık kesiti şeklinde görürsünüz. Bir ışık kesiti siz yaklaştığınızda büyürken siz uzaklaştığınızda küçülür. Bir cismin geometrik şekli varsa hiçbir zaman bu şekli tam anlamıyla göremezsiniz. İlgili cismin ışık kesiti üzerindeki renk parlak ise cismin o parçası size yakındır, ilgili cismin ışık kesiti üzerindeki renk koyulaşıyorsa o kesit sizden uzaklaşıyor demektir. Buna dünyamızdan şu örneği verelim: Üzerinde tek renk bulunan bir cisme örneğin, bir portakala dikkatli bakarsak bize yakın olan taraf ve çıkıntılar daha aydınlık görünürken bizden uzak olan taraf ve derinlikler daha koyu görünmektedir. Beynimiz bu görünüme dayanarak cismin şeklini, derinliklerini ve çıkıntılarını tespit eder. Bu kural aynen hayal ettiğimiz dünyada da geçerli olacaktır ama bu dünyada sadece ışık kesiti göreceğiz. Bu hayalimizdeki dünyada girinti, çıkıntı, derinlik, küre, küp gibi şekilleri algılamamız mümkün OLMAYACAK! Böyle bir dünyada yaşadığımız sürece 3. boyuttan asla haberimiz olamaz. Şöyle ki doğuştan kör olarak doğan bir insan şekilleri, renkleri, görselleri asla bizim algıladığımız şekilde algılayamaz. Bu kişi sadece dokunma yetisi ile şekillere dokunabildiği ölçüde anlam verebilir. Doğuştan işitme engelli olan birisine ses olayını asla izah edemezsiniz. 2 boyutlu dünyamızda da bize 3. boyuttan bahsetseler o bahsedenleri delilik ile suçlayabiliriz!
Verdiğim örnek dünyada değindiğim üzere yaşadığımız boyutun dışındaki boyutları algılamamız asla mümkün değildir. Üst boyutta bulunan cisimleri kendi boyutumuzdaki işaretleri kadar algılayabiliriz. Peki, üst boyutta olup da kendi boyutumuza işaret dahi bırakmayan cisimleri nasıl algılayabiliriz? Maalesef kendi boyutumuza iz bırakmayan hiçbir cismi algılama olanağımız yoktur. Bizim boyutumuza iz bırakıp bırakmamak tamamen ilgili cismin isteği dahilindedir. Şöyle ki biz melekleri göremiyoruz, cinleri göremiyoruz. Melekler bizlere nasıl işaret bırakırsa biz melekleri o işaret şeklinde görebiliriz. Örneğin, bir melek bizlere güvercin suretinde görünüyorsa o melek bize bizim boyutumuzda güvercin şeklinde bir işaret bırakır. Bu işareti ister sadece şahsımıza isterse aile bireylerimize isterse de herkese bırakabilir. Bu durumu “melek yeryüzüne güvercin şeklinde zuhur etti, melek bize güvercin şeklinde göründü” diyerek açıklamaktayız. Bu olayın arka planında bahse konu durum vardır. Cinler de aynı mantıkla bizim boyutumuza diledikleri kimseler için diledikleri şekillerde işaretler bırakırlar. Biz meleklerin ve cinlerin gerçek şekillerini en azından bu dünyada bulunduğumuz süre zarfında asla ve asla göremeyiz. İnsan beyni göremediği bu durumu zihninde de canlandıramaz. Zihnimizde canlandırdığımız betimlemeler bugüne kadar bizlere ve atalarımıza bırakılan işaretlerin toplamıdır. Ayrıca melekler ve cinler 0., 1., 2. ve 3. boyutun zamanına ve mekânına tabii değildir. Örneğin, bir melek evimizin duvarlarından ve tavanından geçerek evimizin içine kapı ve pencere kullanmadan giriş yapabilir. Yine, bir cinn bir saniyenin belki de binde biri gibi kısa bir sürede tüm dünyanın etrafını belki de binlerce defa dolaşabilir. Bizim boyutumuzdan daha yüksek boyutlarda yer alan varlıklar bizim boyutu Allah’ın (s.v.t) izni dahilinde diledikleri gibi hallaç pamuğuna çevirebilir ama tabii ki her varlık Allah’ın (s.v.t.) izin verdiği ölçüde hareket edip faaliyette bulunabilir . Allah’ın (c.c.) izin sınırlarını aşan hiçbir şey hiçbir varlık tarafından yapılamaz. Örneğin, cinn suresinde belirtildiği üzere cinler haber çalmak için semada yükseldiklerinde karşılarında ateşten toplar bulduklarını söylemişlerdir. Bu durum cin suresi 9. ayette şöyle belirtilmiştir: “Ve doğrusu biz ondan dinlemek için bazı mevkı'lere otururduk fakat şimdi her kim dinleyecek olursa onun için gözeten bir şihab buluyor.” O ateş topları (şihablar) belki de Allah’ın (c.c) cinlerden daha üst boyutlarda yer alan bir engelleme mekanizması olabilir. Belki de o şihabları bizler 3. boyutta yıldız kayması şeklinde deneyimliyor olabiliriz.
Konumuza gelecek olursak, matematikçiler Evrenimizde en fazla 12 boyut hesaplayabilmiştir. Matematikçiler 11 boyutta bu evreni başarılı bir şekilde simüle edebilmiş ama 12 boyutta ulaştıklarında hesapları şaşmıştır. 12. boyutu hesaplamaya çalıştıklarında birden fazla zaman boyutu devreye girmiştir. Eistein’ın farklı zamanların varlığını işaret eden izafiyet teorisi bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Kuantum fiziği ile normal fiziğin çatışması nedeniyle zor zamanlar yaşayan bilim dünyası sicim teorisi yardımıyla bu karşıtlığı uzlaştırmaya çalışmış ve içinde bulunduğumuz evreni algılamada 3 boyutun yeterli olmadığı matematiksel açıdan da ortaya çıkmıştır. Hâliyle bilim insanları 12 boyuta kadar çıkabildiler.
Allah (c.c) tüm boyutların yaratıcısı olması nedeniyle tüm boyutların üzerinde yer almaktadır. Allah (c.c) tüm boyutların üzerinde ye aldığından dolayı, başka bir deyişle tüm boyutları kendisinin yaratmasından dolayı mekândan ve zamandan da münezzehtir. Yani Allah (c.c) hiçbir boyuta tabii değildir. Örneğin, bizler 3. boyuta tabii olduğumuz için en fazla 3 boyutta üretim yapabiliriz. Örneğin, tabaklar, kaşıklar, geometrik şekiller en fazla 3 boyutlu olabilir. 4 Boyutlu küp olan tesseract’ın da en fazla 3 boyutlu işaretini simüle edebiliriz. 4 boyutlu şekillerin de yalnızca 3 boyutlu işaretlerini deneyimleyebiliriz. Bu işaretini de en fazla matematiksel hesaplamalar yardımıyla bulabiliriz. Hâl böyleyken bizden daha üst boyutlarda bulunan cisimler bizim boyutumuzdaki mekâna ve zamana tabii olmazlar. Başka bir deyişle bir “n.” boyutta yaşayan varlık “(n-1).” boyutta dilediği gibi tecelli edip dilediği etkiyi bırakabilir. Tüm boyutların üzerinde ve hiçbir boyuta tabii olmayan Allah’ın (s.v.t) zamandan ve mekandan münezzeh olması bu şekilde çok kolayca açıklanabilir. Allah’ın (c.c) hiçbir yarattığına benzememesi; her şeyi geçmişiyle, şimdiki anıyla ve geleceğiyle aynı anda her daim görebilmesi; her şeye anında müdahil olabilmesi; uyku, yeme-içme, barınma gibi durumlardan uzak olması boyut kavramıyla açıklanabilir. Hz. Musa Allah’ı (c.c) görmek istediğinde Allah (c.c) bir dağa tecelli etmişti. Ardından dağ paramparça olmuştu. İçinde bulunduğumuz dünyada dağ 3 boyutlu sisteme göre yaratıldığından boyutlar ötesi bir varlık olan Allah (s.v.t) dağa tecelli edince dağ paramparça oluvermiştir. Allah dağa tamamen değil birazcık tecelli ettiği halde dağ paramparça oluveriyorsa Allah’ın kendisi tecelli etse acaba hiçbir varlık sağ kalabilir mi?
Firdevs cennetine girenler Allah’ı (c.c) dolunay misali görebilecek yani Allah (c.c) gözlere bazı üst boyutları algılama yetisi verecek. Cennet de 8 katmanlıdır. Her katman halkı bir üst katmanı yıldız taneleri şeklinde görür. Yani her üst katman üst boyuttur. Alt boyuttakiler üst boyuttakileri yıldız taneleri şeklinde görebilir. Tıpkı tesseract’ın 3 boyutlu işaretini görebildiğimiz gibi.
Sonuç olarak Allah (c.c) boyutlar ötesi bir varlıktır. Bu yüzden tüm boyutları dilediği gibi kontrol edip yönetebilir. Ayrıca Allah (s.v.t) tüm boyutların yaratıcısıdır. Bu nedenle tüm boyutlarda tek söz sahibi olan da Allah’tır (c.c). Hâl böyleyken Allah (c.c) bizim boyutumuzda yer alan zaman ve mekanlarda da dilediği gibi müdahale yapabilir ve kontrol sağlayabilir. Allah (c.c) bu nedenle bizlerin geçmişini, geleceğini ve içinde bulunduğumuz anımızı aynı anda bir an olarak görür ve yine bir an olarak dilediği gibi müdahale eder. Allah (s.v.t) bildiği her şeyi levhi mahfuz adını verdiği ve bizim boyutumuzda hiçbir şekilde algılanması mümkün olmayan bir şeyde kayıt altına almıştır ki bunu Büruc suresinin son ayetinde zikretmiştir. İnşeAllah bu konu anlaşılmıştır. Vesselam.
Muhammed Emin TOMBAK