Prof. Mustafa Öztürk’ün Çıkmaz Sokağı 2
Yazımıza dünkü kaldığımız yerden bugün devam edelim. Eğer Peygamber sözlerin bir kısmını kendiliğinden bizim adımıza uydursaydı, onu kuvvetle yakalar, onun güç ve kuvvetini alır, sonra da onun şah damarını keserdik. Sizden hiçbiriniz de buna engel olamazdı. (1) ve kendi elleriyle kitabı yazıp sonra da bu Allah katındandır diyenler (2) lanetlendiği halde peygamber böyle bir şeye tevessül eder mi? O tevessül etse bile Allah(cc) ona müsaade eder mi? Bu ayetler ışığında görüyoruz ki, Kur’an’ın şekli de, ruhu da, hükmü de Allah’a aittir.
Allah’a yakıştıramadığınız şeyleri peygambere mi yakıştırıyorsunuz? Eğer kimin ne yapıp yapmayacağına siz karar verecekseniz, o halde siz Allah’tan ve peygamberinden daha yetkilisiniz. Allah’ın insanı tanımadığını mı iddia ediyorsunuz? Bir ilahiyat profesörü olarak kelimeleri ve manalarını cımbızlayarak anlatmayı kendinize yakıştırıyor musunuz? Kelimelerin manasının konumuna göre değiştiğini bilmiyor musunuz? İsimlerin benzerliği içeriklerinin de benzer olduğunu mu gösterir? Siyak-sibak kuralından haberiniz mi yok? Her ayet vücuba hamledilir mi? Amel edilmeyen ayetler onun nesh edilmediğini değil, amel edilmediğini gösterir. Bu kadarını da anlayacak fıkha sahip değil misiniz? Kur’an’ın özünü alalım, lafzı kalsın diyorsunuz. Kur’an’dan aldığını iddia ettiğiniz özün Allah katında kabul edilip edilmediğini nereden biliyorsunuz? Böyle bir garantiniz yoksa ortaya koyacağınız hükümlerin doğruluk değeri ne olacak? Kelamullahın konumu belirsiz olursa sonuçları tahmin edilemez. Kur’an’ın konumunu belirsiz kılan kendi konumunu değersiz kılar. Allah (cc) dilerse kendi hükmünü değiştirebilir, siz Allah’ın hükmünü değiştirme hakkını kimden aldınız? Peygamberin Allah’ın hükmünü tam kavrayamadığı için Kur’an’a kendi lafzını koyduğunu iddia ediyorsunuz. Peygamberin anlamadığı vahyin özünü siz nasıl anlayacaksınız? Peygamber vahiy inerken anlamadı da siz aradan 1400 yıl geçtikten sonra ve aradaki bütün ilmi geleneği çöpe attıktan sonra vahyin özüne nasıl ulaşacaksınız? Derdiniz hakikate ulaşmak mı, hakikate giden yollara diken tohumları atmak mı?
Madem Kur’an Peygamber sözüdür. O halde o kadar çile ve sıkıntıyı neden çekti? Neden toplumu karşısına almayacak ve onların gönüllerini hoşnut etmek varken böyle çileli bir yola başvurdu? Bu kitap insan sözü olsaydı şimdiye defalarca değiştirilmez miydi? Okuma yazma bilmeyen biri gaybdan, bilimsel olaylardan bahsedebilir mi? Okuma yazma bilmeyen bir insan belağatı bu kadar yüksek kitap yazabilir mi? Yazılacağını iddia ediyorsanız o halde bu kitabın bir benzerini (3) getirir misiniz? Bir sûresi (4) de olur, bir ayeti de olur. Kur’an’ın eşsiz bir üslubu var, bu güne kadar bir benzeri oluşturulamadı. Hiç Kur’an dinlemediniz mi? Bu delillerin farkında mı değilsiniz, yoksa niyetiniz ‘Pavlosluk’ yapmak mı?.
Kuran Allah kelamı değilse ünvanını reddetmesi gerekmiyor mu? Tefsir profesörü(!) olmuş.
Kuran Allah kelamı değilse, peygamber sözü ise o zaman kendisi de hadis profesörü mü olmuş oluyor ? Ya da peygamberimizin de hadislerine yamuk bakışı ortada, hadislere ‘tarihsel sözler’ diyor. O zaman bizim Mustafa Öztürk hepten tarih profesörü olmuş olmuyor mu ? Peki madem Mustafa Öztürk’e göre Mustafa Öztürk Tarihçi oluyor! İlahiyatta ne işi var?
(Ona göre) Olmayan şeyin profesörü olunca, olmadık lafların ardına düşüyor kendi çelişkili dünyasında! Bu da onun kendi içinde ayrı bir çıkmazı ve hezeyanı!
Ve emekli olmak için başvuruyor. Neden ki…?
Yıllarca aleyhinde konuştuğun bir kitabın tefsiri(!) alanında kitap yazıp ünvan alıp onun da parasını maaş olarak almak istersin ki? Zaten Kuran Allah kelamı değilse, tefsir niye var?
Tefsir yoksa neden tefsir profesörü oldun? Gidip mitoloji ve tarih profesörü olsaydında biz de “İNSAN ALANININ DIŞINA ÇIKINCA GARİP GARİP KONUŞUYOR DEYİP” geçseydik.
Zaten bu memlekette alanının dışında garip garip konuşan tek adam değilsin.
Arada kaynar giderdin...
Ama o ilahiyata girip inanmadığı alanda inanmadığı ünvanların ekmeğini yeme yolunu tercih ettiği için soruyoruz: Bu bir Truva atı olmak mı?
Kimsenin hakkına girmeyelim ama bu kadarını da sorma hakkımız olsun.
Adam Allah’ımız hakkında, kitabımız hakkında haddini aşarak konuşurken bizim onun hakkında haddimizi aşmadan konuşmamız da anlayışla karşılanır inşallah.
Kelime ve mâna suikastleri yaparak, kaynaklar üzerinden tahrifat yaparak, laf cambazlığını yaldızlı ifadelerle süsleyerek, retorikleşerek kendinizi küçültürsünüz. Bu yolun, bu fikirlerin çıkmaz sokak olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum. Rabbim bakış açınızı düzeltmeyi nasip etsin. Konuyla alakalı hem akli hem nakli deliller sunarak küçükte olsa bu konuya açıklık getirmeye çalıştım. Öztürk’ü de söylediklerinden dolayı tövbeye davet ediyorum. Rabbim onu tövbe eden kullarından eylesin, Rabbim onu kendi davasında hizmet edecek hâle getirsin, içine düştüğü bu nefis çukurundan kurtulmayı nasip etsin.
1- Hakka Suresi 44-47. ayetler arası
2- Bakara Suresi 79. ayet
3- İsra Suresi 88. ayet
4- Yunus Suresi 38. ayet