Kendine Mi Güvenmek?
Bir arkadaşımın düğünü vesilesi ile Çorum’a gitmiştik eşimle beraber. Aynı zamanda o yıl evliliğimizin ilk yılı içerisindeydik. Arkadaşımın düğününe katıldıktan sonra bir araç kiralayıp Orta Anadolu civarında bir seyahat planladık.
Şoförlük meselesinde aktif olarak araç kullanmam da nişanlılık sürecime tekabül ediyor. Daha evvelinde zaman zaman babamın Tofaş marka aracını kullanmışlığım vardı. Bir iki sefer sağa sola sürtmelerim dışında önemli bir olay yaşamadık. Nişanlılık ve evlilik hazırlıkları sürecinde sık sık İstanbul’a gelip araç kullanmam icap etti. Ev kiralama, eşya seçme vs. Bu yolculuklarda o zaman için müstakbel eşim, kayınvalidem ve baldızım da bizlere eşlik ediyordu. Ve ben orada bu kadar can taşımanın sorumluluğu ve stresini yaşıyordum.
Bu kadarlık direksiyon taliminden sonra araç kiralayıp Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin bol virajlı, inişli, çıkışlı, dar yollarında araba kullanmak gerçekten cesaret işiydi. Daracık yollarda gidiş geliş yapan arabaların neredeyse birbirlerine vuracakmış gibi silme bir şekilde yan yana geçmeleri üzerimde bir baskı oluşturuyordu fakat eşime çaktırmıyordum. Kendine güvenen bir sürücü imajı çizerek rahat bir seyahat olmasını temin etmek istiyordum.
Karanlık, kuş uçmaz kervan geçmez bir toprak yoldan bir gece vakti ilerlerken farkında olmadan dilimde şöyle bir dua zuhur etti: Ya Rabbi! Kendime güvendirme, Sana güvendir.
Bu dua beni o kadar etkiledi ki tüm seyahatimiz boyunca zihnimde tekrarlandı durdu. Ne kadar iyi kullanırsam kullanayım Ya Rabbi, kendime değil, Sana güvendir.
Sonra aradan hayli zaman geçince o halimi ve dilimde birden zuhur eden o duayı hatırladım. Niye öyle bir zamanda bir anda doğuvermişti kalbime? Sonra cevapladım: Kendimi en aciz hissettiğim zaman imdadıma yetişecek yegane kuvvet, O’ydu.
Sonraları başka bir düşünceye daha sevk etti bu durum beni? Sadece kendimizi en aciz hissettiğimiz zamanlarda mı bu dua geçerliydi? Yani en iyi yaptığım işte ben kendime mi güvenmeliydim, yoksa beni yaratan Rabb’e mi?
En şiddetli kazaları şoförlüğüne en çok güvenip gaza basabildiği kadar basanlar yapmıyor muydu? Denizde boğulanların çoğu çok iyi yüzücü olduğuna güvenip biraz daha açılayım diye düşünen cesaret abilerinden çıkmıyor muydu?
Kendine güvenmek mi?
Ringlerde nice dev cüsseleri deviren Muhammed Ali yaşlılık sürecinde elinin kolunun titremesine mani olamayan bir perkinson hastasına dönüşmüştü.
Pitozis diye bir başka hastalık ki her gün binlerce kez farkında olmadan açıp kapattığımız göz kapaklarımızı açamama hastalığıymış mesela.
Kendine güvenmek mi?
Yüzlerce filmde, tiyatroda oynayan; nice roller, replikler, tiratlar ezberleyen Münir Özkul; yakalandığı alzheimer hastalığı sebebiyle bırakın oynadığı filmleri, adını bile hatırlayamadı ömrünün sonuna dek.
Tüm bu örnekler ne iş yaparsak yapalım kendimize değil gücü her şeye yeten, her şeye Kadir ve Hakim bir Rabb’e, Allah’a güvenmemizi; her zaman direksiyona ilk defa geçen bir sürücü gibi aciz olduğumuzu öğretmiyor mu?
Derler ki “Allah vermeyi istemeseydi istemek vermezdi.” O Rabb bana bunu öğreterek terbiye etmek için o vaziyetimde dilimde böyle bir dua yarattı. Bana bu bilinci vermek istediği için istemek verdi. Çok şükür.
O yüzden güvenilecek en güzel merci, O’dur. O zaman hepimiz,
Allah’a emanet.
Mesut Köseoğlu