Resûlullah efendimizin hicreti ile başlayan hicrî kamerî veya hicrî şemsî takvime göre olan târih Hicri takvim demektir.
Hicri takvim, ayın hilâl şeklinde göründüğü ilk geceyi ilk gün olarak kabul eder. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in Mekke’den Medine’ye hicreti esas alınmıştır.
Hicrî şemsi sene ise, Resûlullah efendimizin hicret ederek Medîne’ye girdiği Eylül ayının 20’nci Pazartesi günü başlayan ve dünyânın güneş etrâfında bir defâ dönmesini (365,242 güneş gününü) esas alan bir takvimdir.
Hicrî Şemsî Takvim, Resûlullah efendimizin Medîne’ye hicreti esnâsında Kuba köyüne ayak bastığı Rebî’ul-evvel ayının sekizinci Pazartesi gününe rastlayan milâdî Eylül ayının yirminci gününü başlangıç ve güneş yılını esas alan bir takvimdir.
Bu aydaki önemli günleri tekrarlarsak, Hicri yılbaşı, 31 Ağustos Cumartesi, yani bugündür. Aşure günü 9 Eylül Pazartesi günüdür.
MUHARREM AYININ FAZİLETİ
“Muharrem” hürmet edilen anlamındadır. Bu ay, Hz. Peygamber tarafından Allah’ın ayı diye nitelendirilmiştir. (Müslim, Sıyâm, 202; Ebû Dâvûd, Savm 55; Tirmizî, Savm, 40)
Resûlullah (sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Ramazan’dan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem’de tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Sıyâm, 202-203; Ebû Dâvûd, Savm, 55; Tirmizî, Savm, 40)
Muharrem’in onuncu günü Aşure günüdür. Bu gün oruç tutmak da bazı âlimlere göre sünnettir. (Serahsî, el-Mebsût, III, 92) Zira Resûlullah, Aşure gününde oruç tutmuş ve bunu Müslümanlara tavsiye etmiştir. (Buhârî, Savm, 69)
Hz. Peygamber Medine’ye gelince, Yahudilerin Aşure gününde oruç tuttuklarını görmüş ve “Bu gün niçin oruç tutuyorsunuz?” diye sormuştu. “Bu, hayırlı bir gündür. Allah, o günde Benî İsrâil’i düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Mûsâ o gün oruç tuttu.” dediklerinde Resûlullah da “Ben Mûsâ’ya sizden daha layığım (yakınım).” buyurdular ve o günü oruçlu geçirdiker, ertesi yıl da Yahudiye muhalefet için üst üste iki gün orucu emretti. (Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm, 127-128
Hz. Peygamberin (sav) Yahudilere muhalefet için ertesi sene Aşûrâ orucunu Muharrem’in dokuzuncu günü de tutacağını söylemesi (Ebû Dâvûd, Savm, 66); bu orucun Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu veya onuncu ve on birinci günlerinde tutulmasının daha doğru olacağına işaret etmektedir. (Bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 52; Abdürrezzâk, el-Musannef, IV, 287)
SENENİN İLK GÜNÜ, 1 MUHARREM’DE ÜÇ DEFA OKUNACAK DUÂ MEALİ:
“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. ( BESMELE) Allah (c.c) Efendimiz Muhammed’e âline ve ashâbına salât u selâm eylesin! Allah’ım! Sen ebedîsin, Kadîm’sin, Evvel’sin. Fazl u ihsânın çok yücedir. Her şeyi kaplayan ve her şeyin sığınağı olan cömertliğin çok yücedir. Yeni yıl gelmiş bulunuyor. Bu sene içinde bizi şeytandan, onun dostlarından ve ordularından korumanı istiyoruz. Şu dâimâ kötülüğü emreden nefse karşı yardımını istiyoruz. Sana yaklaştıracak şeylerle meşgul olabilmem için yardımını istiyorum, ey Celâl ve İkrâm Sâhibi olan Allah’ım! Allah, ümmî nebî Efendimiz Muhammed’e, âline, mübarek ve temiz ashâbına salât eylesin! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”
Her kim Muharrem ayının ilk on gününde, özellikle birinci ve onuncu Aşûra günleri sabahleyin üç kere bu duâyı okursa Allah Zü’l-celâl Hazretlerinin o kimseyi tâ gelecek senenin Muharrem ayına kadar bütün belalardan emîn ve muhafaza buyuracağı rivâyet olunmaktadır.
BİR DUA DA ŞU:
“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Allah’ım! Sen ebedîsin, Kadîm’sin, dirisin, Kerîm’sin, Hannân’sın, Mennân’sın.
Bu yeni sene içinde beni ilâhî rahmetten kovulmuş şeytandan korumanı istiyorum.
Şu dâimâ kötülüğü emreden nefse karşı yardımını istiyorum.
Yine Sana yaklaştıracak şeylerle meşgul olabilmem için yardımını istiyorum, ey Celâl ve İkrâm Sâhibi olan Allah’ım!
Rahmetinle lûtfeyle ey merhametlilerin en merhametlisi!”
Kaynak: Ramazanoğlu Mahmud Sâmi Hazretleri, Duâlar ve Zikirler, Erkam Yayınları
MUHARREM AYI HAKKINDA GENEL BİLGİ
Hicri-Kameri yılın ilk ayı.
Hicri tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlar. Ancak takvim başlangıcı olarak bu tarih, Hz. Ömer devrinde kabul olunmuştur. Ondan önce arapların belli bir tarihi yoktu. Bazı önemli hadiseleri (Hz. İbrahim’in ateşe atılışı, Fil vakası vb.) tarihe başlangıç olarak gösteriyorlardı.
Hicretten on altı yıl sonra (638), dönemin halifesi Hz. Ömer’in emriyle Medine’de bir meclis toplayarak, tarih meselesine bir çözüm bulmaları istendi. Hz. Ali’nin teklifi ve mecliste bulunanların kabulü ile Hz. Muhammed (a.s)’in hicreti, İslâm tarihine başlangıcı ve Muharremin de bu yılın ilk ayı olması kararlaştırıldı.
Böyle bir uygulamanın konulmasına sebep olarak, şu iki husus gösterilmektedir. Hz. Ömer devrinde ibraz edilen bir borç senedinde ödeme için vâde tarihi olarak gösterilen Şaban ayının, geçen yılın mı yoksa gelecek yılın mı olduğu kestirilememişti. Ayrıca aynı dönemde Basra valisi olan Ebu Musa el-Eş’arî’den gelen bir yazıda; Hilâfet makamından gönderilen kâğıtların hangisi önce, hangisinin sonra olduğu ve hangisinin hükmüyle hareket edilmesi gerektiğinin bilinmediğinden , bu sorunun acilen halledilmesi isteniyordu. Bu sebeplerden Hicret İslam tarihine başlangıç teşkil etmişti.