Üniversitelerin sayısının artmasıyla eğitim kalitesinin giderek
azalması, liseler için de geçerli olan bir durum haline geldi. İmam
hatiplerin sayısı da şu dönemde gereğinden fazla hale geldi ve bu durum
bu okulların gereğinden fazla boş kontenjana sahip olmasıyla sonuçlandı.
Dolayısıyla anadolu liselerine yerleşemeyen öğrencilerin, 1 imam hatip
ve 1 meslek lisesini tercih listesine yazmalarını zorunlu tuttular ve
çocuklar istemedikleri okullara yerleşmek durumunda kaldı.
Kuruluş amaçları çocuklara altın bilezik vermek olan teknik meslek ve
imam hatip liselerinin sıklaştırarak ve proje okul yapılarak nasıl
vasıfsızlaştırıldığı ve içinin boşaltıldığını görünce, çoğunluğun bu
okullara yerleşmek istememesini aşırı bulmuyorum. Aksine, gelecek göz
önünde bulundurulduğunda gayet mantıklı bir yaklaşım olarak görülebilir.
Farz edelim ki bu kadar fazla seçenek halinde karşımıza çıkmak yerine,
köklü ve sağlam eğitimi olan sayılı okullar halinde var olmaya devam
ettiler; bu durumda işler farklılaşır, dallanır, budaklanır ve
değerlenirdi.
Şimdilerde düşük puanlı, gamsız öğretmenlerle ve ne yapacağını bilmez
mezunlarla dolu bu okullar, zamanında anadolu liselerinden bile daha
garanti bir yol çizerdi insan hayatına. Bir dönem, sosyal bilimler,
teknik meslek ve imam hatiplilerin üniversite geçişlerinde puan kırma,
zora sürükleme yaşanmış olabilir fakat bu pozitif ayrımcılık yapmak için
bir sebep değildir. Nitekim bu okulları bu kadar yoğun, bu kadar yaygın
hale getirmek de « pozitif ayrımcılık » kisvesi altında
değerlendirilemez, aksine mantıksız, manasız bir atılımdır ve uzun
vadede olumlu sonuçlar vermeyecektir.
Eğitim sisteminin 3 milyon öğrenciyi at koşturur gibi sınava
hazırladığı, zekanın belli sorular ve ezberlerle ölçüldüğü bir ülkede,
bulunulan lise muhakkak ki eskiden olduğundan daha fazla önem taşır.
Ebeveynler bunu göz önünde bulundurup eğitim kalitesi yüksek, « ekol »
olarak nitelendirilebilecek, kendine has kültürü olan köklü okullara
yönelmeyi normalden daha çok ön plana almaya başlar. Bu bağlamda sayısı
kontrolsüzce arttırılan imam hatiplerin ve teknik meslek liselerin
gereğinden çok boş kontenjanının kalması, şaşırılacak bir durum
değildir. Kendini ortaya koymamış ve neredeyse hiç olumlu bir sonuç vaat
etmeyen, yeni bir oluşumu seçmektense günümüzde hayatta kalabilmek için
daha önemli varsayılan değerlere (yabancı dil, iletişim, analitik
düşünce, felsefe) öncelik vermek anlaşılabilir ve daha revaçta bir
tercih olacaktır.
Ülkede icra edilen mesleklerin yıllık açığı aşağı yukarı belli ya da
tahmin edilebilirdir ve ona göre bir alan, bir boşluk açılır. Planlanan
ya da olandan fazla aynı alanda mezun vermek, ya beyin göçüyle ya da
işsizlikle sonuçlanır. İmam hatip mezunlarının aldığı yabancı dil
eğitimi, aynı çoğu anadolu liselerinde olduğu gibi ortalama bir
eğitimdir ve bu « beyin göçü » fikrini destekleyebilecek kadar güçlü bir
etmen değildir. Buna binaen elimizde kalan işsizlik olacağından
mütevellit, ülkedeki işsiz sayısı arttıkça fakirleşecek, kalkınmada
zorlanacak bir hale gelmemiz beklenen bir şeydir.
Sadece liseler bazında konuşmak elbette ki doğru değil. Misal, her ilde
bir üniversite mottosu her ne kadar kulağa güzel geliyor olsa bile,
üniversitelerin çokluğu eğitim kalitesinin kötüleşeceği, eşit ve iyi
eğitimin daha zor alınacağı manası gelir ve « üniversite mezunu »
olmanın verdiği anlamı ortadan kaldırır. Eskiden bu ne kadar zorsa, şu
an bu kadar kolay. Belli bir miktar paran ya da barajı geçebilecek kadar
hafızan varsa, üniversite mezunu olmak çocuk oyuncağı. Bu da üniversite
mezunları arasındaki farkı bile bir uçuruma taşıyor. Bu sebeple X
üniversitesinden mezun bir öğrenciyle adı sanı bilinen, köklü, iyi
akademik kadrosuyla nam salmış, ülkenin demirbaş üniversitelerinden
birinden mezun olmak iki ayrı kefeye konulmaya, hatta daha da önem arz
etmeye başladı.
Diyeceğim o ki;
Bir şeyin fazla fazla olması onu değerli yapmaz.
Onu diğerleri arasından parlatan ne kadar olduğu değil, ne olduğudur.
Aile yadigarı, yaşanmışlık görmüş, antika bir saatin değeri, en pahalı
ve sadece tek bir kişide bulunabilecek bir rolex saatten daha fazladır.
Tam da bu sebeple, gidilen yolun çok yanlış olduğunu çok ama çok
üzülerek belirtmek zorundayım. Su götürmez bir gerçektir ki hükümet,
çözümü, yolun kendisinden daha zor olan bir hamle yaptı ve ortalık bu
hamleyle sarpa sardı. İmam Hatip okulları daha yüksek puanlı herkesin girmek istediği bir okul olması gerekirken, istenmeyen ve eğitim düzeyi düşük seviyeli okul olarak velilerin gözünde yer edindi. Şimdi ayıkla pirincin taşını.