EZÂN-I MUHAMMEDÎ - 3 -
Yahya Kemal ile Bismillâh diyelim son fâsıla...
EZÂN-I MUHAMMEDî
Emr-î bülendsin ey ezân-ı Muhammedî
Kâfî değil sadâna cihân-ı Muhammedî
Sultan Selîm-i Evvel’i râm etmeyüp ecel
Fethetmeliydi âlemi şân-ı Muhammedî
Gök nura gark olur nice yüzbin minareden
Şehbâl açınca rûh-ı revân-ı Muhammedî
Ervâh cümleten görür Allahü Ekber’i
Akseyleyince arşa lisân-ı Muhammedî
Üsküp’de kabr-i madere olsun bu nev-gazel
Bir tuhfe-î bedî’ü beyân-ı Muhammedî
Bir önceki yazımızı, “Ezânın varlığını korumak ve dirliğini daim kılmak adına, İlâhi ve ulvi çağrımız için Müslüman ümmeti ve İslâm âlemi olarak neler yapabiliriz” diyerek bitirmiştik. Buyrun...
Bizler dirliğimizi, birliğimizi korumak, millî ve manevî değerlerimize sahip çıkmak, millî ve manevî değerlerimizi yaşatmayı, diri ve canlı tutmayı görev, sorumluluk, vazife bilmeliyiz. Bunun içinde bu görevi ifa ve icra edenlere kat be kat sorumluluk düşüyor. O sorumluluğun miktarı “görev icabı” olacak kadar az olunca kâinata kupkuru bir ses dalgası yayılıyor. Mikrofonu eline alınca avazı çıktığı kadar bağırmak ile sadece “okumak için okunmuş” bir ezân selâm veriyor âleme. Ses yarışı yaparcasına birbirine karışan seslerin humması ile üşüyor cihân âdeta. Bu yüzden işi ehline bırakmak icap eder ki; ezân ile aramıza set çekecek hâsletlere bürünmeyelim. Zira İslâmiyette liyakat ehli, bu vazifenin mesleki eğitimini almış, tecrübeli, mesleğinde yeterli seviyede olan din görevlilerine ihtiyaç hâsıl. Kâinat üşümesin, soğuktan titremesin; aşktan titresin.
Ses düzeneği, cihazları da ehli kişilerin denetimi ve gözetiminde olmalı. İhtiyacı eksiği ve fazlası olmaksızın ne karşılıyorsa, o cihazlar sunulmalı. Yoksa ezândan ziyade cihazların etrafa bıraktığı itici seslere maruz kalınabiliyor. Bunların hepsi başlı başına bir kale hatta binbir kaleler fethedebilmek için. “Allah’ım ne güzel okunuyor ezân, iliklerine kadar hissediyor insan, huzurunun rayihasına hayran olduğum Allah kelâmı” demek var; “Allah affetsin, şu ezân bitse” demek zorunda kalmak var. Çünkü ezân bir gürültü kirliliği değil, gönül temizliği, arınmasıdır. Ezân okuyanın ruhu ile bir bütün olarak lanse eder dinleyene. Ezân okunmuşsa ruhun ruhu ile onu idrak edemeyen âdem, ruhundan ayrı düşmüş demektir.
Ve’l-hâsıl; başımızın tacı dinî mûsikîmizi “görev icabı” okumak ayrı, en ulvi duygularla okumak apayrı. Bir o kadar da “dinlemek için dinlemek’ ayrı, ulvi duygularla okunan ezânı “dinleyebilmek, hissedebilmek” apayrı.
Varlığımızın remzi, ilâhi çağrımız için muradımız odur ki; “Sanki maziye karışıyor” diye düşünüp endişe ettiklerimizi, mazinin tozlu raflarında bırakmaksızın baş tacı edebilmek ve ezânın mahiyetini idrâk edebilenlerin sayısını artırabilmek.
Ezânla biriz, beraberiz, özgürüz ve bağımsızız. Müslümanlar için asıl özgürlük ve bağımsızlık bu! Allah Resûlü, “Ezân okunan yerden şeytanlar uzaklaşır.” Ve “Üç hâne halkı olur da orada ezân okunmazsa oraya şeytan hâkimdir” buyurmuştur. En büyük koruma kalkanımız, yaşam haritamız; Ezân. Korusun inşâAllah bütün insi ve cinni şeytanın şerrinden ve şeytanlaşmış düşüncelerin şerrinden bizleri. O korunmaya, lâyık eylesin Hâk bizi.
Bu ezânların uğruna nice başlar gitti, kanlar döküldü, gözyaşları sel oldu. Alın teri var. Ecel teri var. Bu başları, kanları, terleri, gözyaşlarını sırtında taşıyan, İstiklâl Marşımıza konu olmuş, hanelerimizin emaneti, bir Ezân-ı Muhammedîmiz var. Emânetimize değer vermezsek, emanetin hakkını verememiş, değersizlerin, İslâm şiârına ve şeâirine düşman olanların, ayakları altında ezdirmiş ve ezilmiş oluruz. Allah muhafaza buyursun!
Allah’ım sen ezânımızı dindirtme, bayrağımızı indirtme. Ezânımızı dindirtmemek, bayrağımızı indirtmemek adına “mücadele ruhunu” bizlere bahşet.
“Bu ezânlar ki şahâdetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli”
Okunan ezânlar, Kur’an’ı Kerim’ler ve sâir ibadetler âdetince Allah’a hamd ü senalar, Habîb-i Resûl’i Ekrem’e selam ve salâtlar, Hz. Bilâl’e (r.a) rahmetler olsun. Ezan kahramanımız merhum Ali Adnan Menderes ve yol arkadaşlarının mekânları cennet, makamları âli olsun inşâAllah.Ruhunuz şad, şahâdetiniz mübârek ola.
Ezânı Muhammedî’nin mana derinliğini hissederek, o derunî manası ile, Bilâl-i Habeşi’nin (r.a) gerçek vârisi olduğunu bilerek, makamına ve usulüne uygun, hakkını vererek okuyanlara ve öğretenlere de bilahare selâm ve muhabbetlerimi iletiyorum.
Selâm ve duâ ile...