BİR ÜMMET PEYGAMBERİNİ YENİDEN KEŞFEDİYOR!
Halil YOLDAŞ
Eğitimci Yazar
17. Ekim.2021
Son peygamber Hazreti Muhammed'in (sav) doğum günü olan bu gün Mevlit Kandili. Cuma gününden başlayarak bir hafta boyunca, Peygamberimizi yeniden tanımaya, anlamaya kavramaya ve idrak etmeye çalışacağız ümmet olarak. Mevlid-i Nebi haftası nedeniyle gazeteler, sesli ve görüntülü medya Hz. Muhammed (sav)’e geniş yerler ayırıyorlar elhamdülillah. İnsanın ruhunu okşayan nazik ve latif sözlerle âlemlerin sultanına bağlılıklarını bildiriyor ve Onun aydınlık, birleştirici ve aydınlık yoluna davet ediyorlar ne güzel.
Her yıl artan bir oranda Peygamber sevdalıları alanlarda boy gösteriyorlar. Salonlarda parklarda ve meydanlarda O’nu anarken, gencini, ihtiyarını, başı açığını, kapalısını, namaz kılanını ve kılmayanını bir arada görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Bir orman gibi, kardeşçe!
Mevlidi Nebi Haftasında Peygamber sevgisi, Toplumun her rengini mozaik taşları gibi bir araya getirmeye başladığını görmek, geleceğimiz adına umutlandırıyor beni. Öyle diyor Necip fazıl Üstadım: ” Salonlar ve Spor sahaları maçlar için değil de bir ideal uğruna doldurulursa, hedefe varmak mukadderdir.”.(N.F.K)
Dün Bir “Mevlidi Nebi kutlama programına” katıldım. Hatibin sözleri hala kulaklarımda çınlıyor.
“Bir araya toplanmışsınız peygamberi sevdiğinizi söylüyorsunuz. Ama bakın o sevdiğiniz peygamber size nasıl sesleniyor. Efendimizin(sav) 15 asır öncesinden gelen sesine kulak verin ve kendinizi kontrol edin. Sevip sevmediğinizi anlarsınız.
“1- Beni sevmek işlerime ve sözlerime kulak vermek, yaptıklarımı yapmaya çalışmak ve yapmadıklarımdan hızla uzaklaşmakla olur.
2-Beni sevmek, Dini konularda yapılmasını arzu ettiğim ve teşvik ettiğim, işleri kendi nefsanî arzu ve isteklerinize tercih etmekle olur.
3-Beni sevmek, önümüze gelen bir iş, bizim hoşumuza gitmese de Allah’ın (cc) rızasına uygunsa onu gerine getirmekle, uygun değilse, ondan uzaklaşmakla olur.
4-Beni sevmek, adım anıldığı zaman ve ya duyulduğu zaman salâvat getirmek ve anmakla olur. Çünkü kim bir şeyi severse onu çok anar. Onu anarken de sevgiyle ve muhabbetle anar, onu yüceltici ifadeler kullanır. Bütün sahabeler O’nu çok anmakla beraber O’na çok hürmet etmek ve ismini söylerken huşu içinde bulunurlardı.
5- Peygamberi sevmek, onun sevdiklerini sevmekle olur: Ehl-i Beyt’inden olanları, arkadaşlarını, yani Ensar ve Muhacirleri, sevmek, muhabbet beslemek, onların dostları ile dost olmak, düşmanlarını sevmemekle olur.
6-O’nu sevmek, Peygamber vefat ettikten sonra O’nun yolunda giderken bidatler çıkararak İslam dininde olmayan şeyleri katarak bidat yolunu seçenlerden uzaklaşmak, bidatlerin gerçekleri ile değiştirilmesi için çaba harcamak ve saf İslam’ın billur hakikatlerini hayata geçirmeye çalışmakla olur. Çünkü dinde olmayan bidatlerin, hurafelerin dine karıştırılması ve dindenmiş gibi takdim edilmesi ve uygulanması ona çok ağır gelmektedir.
7-Peygamberi sevmek, O’nun Allah’tan getirmiş olduğu ve insanları hidayete kavuşturan Kuran-ı Kerim’i sevmek, okumak, anlamak, onunla yaşamaya çalışmak ve onu başka insanlara tanıtmakla anlam kazanır.
8-Peygamberi sevmek, O’nun ümmetine şefkat ve merhametle, onlara nasihat etmekle, onların yanlışlarını anlatmakla, gittiği yanlış yollar varsa, ikna ederek doğru yola gelmelerini sağlamakla, mümkündür.
9-O’nu seven bir insan Peygamber’in zahit bir insan olduğunu bilir. “O” Bu dünyanın geçici olduğunu ve imtihan için geldiğini bilir ve bu dünyaya asla bel bağlamazdı. Burada ebedi kalacak gibi davranmazdı. Onu sevenlerin de bu dünyaya bel bağlamamalarını ve dünya nimetleri için birbirlerine karşı savaşmamaları, sonra Rabbin huzurunda utanacakları davranışta bulunmamaları gerekir.
10-Peygamberi sevmek, sudan bahanelerle dargın olduğumuz ve küs olduğumuz öz veya inanç kardeşlerimizle karşılaştığımızda, kırmızı pelerin görmüş boğa gibi kaçmak yerine kırmızı gül görmüş bir Peygamber sevdalısı gibi her şeye rağmen barış elini kırmızı güle uzatan veya o gülü kardeşine uzatan olmakla mümkün olabilir.
Çünkü Allah’ın Sevgilisi “Üç günden fazla küs olanlar (düşman olanlar) bizden değildir der.” Sosyal ve toplumsal birliğin temel ilkesini içine sindirmiş olması gerekir.”
Programdan ayrıldıktan sonra kendimi öz eleştiriye daldım. Hesaba çektim adeta kendimi.
Hayatın acımasız çarkları arasında zamanı öldürüp giderken. Nebi Peygamberini (sav) sevdiğini iddia eden BEN, ondan ne kadar uzak olduğumu düşündüm. “Onu” kuru kuruya sevdiğini söylemekle olmadığını, insanın sevdiklerini memnun etmek için onu hayatına taşıması gerektiğini, uyarılarına kulak vermesi gerektiğini, O’nun dostları ile dost olmayı, düşmanlarına düşman olmak gerektiğini bir kere daha anladım, içime sindirmeye çalıştım.
Mevlid-i Nebi haftası münasebeti ile sizler de katıldığınız program sonucunda hangi konumda olursanız olun, kendinize öz eleştiri yapıp kalbinizi iç dünyanızı samimi bir şekilde kontrol ediyor musunuz? Günlük yaşantınızı gözden geçiriyor musunuz?
Sevdiğimizi söylediğimiz o yüce Resul’ün sevgisini kazanmaya O’na ümmet olmaya ve ahir zamandaki kardeşlerinden olmaya çalışı yor muyuz? Cevabımız evetse, o zaman yolunuz Firdevs yolcularının gittiği dosdoğru yoldur. Varacağımız menzil Resullah’ın livaül hamd sancağının altıdır inşallah.
Kuru kuruya sevgi olmuyor değimli canlar. Sevgi için yürek ister doğru. Ama o sevgiyi yaşatmak için Emek ister, Gayret ister, Feragat ve fedakârlık ister. Kalp nazargahı ilahidir, En çok “O”(cc) layıktır oraya. Onun sevdikleri layıktır oraya.
Şimdi bir Mevlid-i Nebi haftası vesilesi ile Ümmet Peygamberini yeniden keşfediyor. Onu tanıdıkça anlayacak, anladıkça yaşayacak, yaşadıkça örnek Salih bir kul olacaktır İnşallah. Ümit var olmalıyız. Çevremize bakıp yılgınlığa düşemeyiz. Öyle müjde veriyor şairlerin sultanı.
“Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! “(N.F.K)
Selam ve dua ile. [email protected] 17.10.2021