İstanbul Sözleşmesi"nin Türkçe metni ile İngilizce metni karşılaştırıldığında Türkçe çeviride toplumun tepkisini çekmemek için politik bir çeviri kurnazlığı yapıldığı görülmektedir.
Sözleşme’nin özgün başlığı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve EV İÇİ Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” (Council of Europe Convention on preventing and combating violence against women and DOMESTİC violence) olmasına karşın Türkçeye “Kadınlara Yönelik Şiddet ve AİLE İÇİ Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olarak çevrilmiştir.
Sözleşme’nin metnindeki “ev içi şiddet (domestic violence) ibaresi, Türkçeye “aile içi şiddet’’ olarak çevrilmiş, ev içinde (domestic unit) ibaresi ise “aile birliğinde” olarak çevrilmiştir.
Öte yandan, madde 3/b'deki “eşler veya partnerler arasındaki şiddet” ibaresi, “eşler veya ebeveynler arasındaki şiddet" olarak çevrilmiştir.
Madde 3/b uyarınca “aile içi şiddet’’, aile içerisinde, aile birliğinde veya daha önceki veya şu anki eşler veya ebeveynler arasında meydana gelen, failin aynı evi şu an veya daha önce şiddet mağduruyla paylaşıp paylaşmadığına bakılmaksızın fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddetin bütün türleri anlamına gelir.
(DOMESTIC violence shall mean all acts of physical, sexual, psychological or economic violence that occur within the FAMILY OR DOMESTIC UNIT or between former or current spouses or PARTNERS, whether or not the perpetrator shares or has shared the same residence with the victim.”) (madde 3/b)
Böylece İstanbul Sözleşmesi'yle, resmi evli veya eşcinsel birliktelikler DAHİL evlilik dışı tüm çiftler tanınmıştır.
Öte yandan 36, 46 ve 59. maddelerin çevirisinde özgün metne sadık kalınmıştır.
"Tecavüz dâhil cinsel şiddet” başlıklı 36. maddenin 3. bendi, “Taraf devletler, 1. bentte yer alan hükümlerin iç hukuk tarafından tanındığı şekliyle eski veya şu anki eşe veya partnerlere karşı işlenen eylemler için geçerli olmasını sağlamak üzere gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.” biçiminde çevrilmiştir.
46. maddenin a bendi, “iç hukukun kabul ettiği eski veya mevcut bir eşe veya partnere karşı, aile fertlerinden biri tarafından mağdurla birlikte ikamet eden biri tarafından” yöneltilen şiddet biçiminde çevrilmiştir.
59/1 ve 2 maddelerinde de yine özgün metne sadık kalınarak “eş veya partner”, “evlilik veya ilişki” ibareleri kullanılmaktadır.
Bu maddede taraf devletlere, şiddet mağduru göçmen kadınlara, eş veya evlilik dışı partnerlerinden bağımsız ikametgah izni sağlama yükümlülüğü de getirilmiştir.
36. maddede, Türk Ceza Kanunu’nda “cinsel saldırı” (madde 102) olarak düzenlenmiş olan suç, “tecavüz” olarak çevrilmiştir.
12. maddenin 1. bendinde yer alan “Taraf devletler kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı önyargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak önlemleri alacaklardır.” biçimindeki düzenleme, “Taraf devletler kadının aşağılığı iddiasına veya kadın erkek için kalıp rollere dayanan önyargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve diğer uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla kadın ve erkeklere ilişkin toplumsal ve kültürel davranış modellerinde değişim sağlamak için gerekli önlemleri alır.” biçiminde çevrilmiştir.
Uluslararası belgelerin politik tercihler nedeniyle yanlış veya eksik olarak çevrilmesi, hukuk uygulamalarında ve uluslararası düzlemlerde özgün metnin esas alınacağı gerçeğini değiştirmemektedir.
Türkiye’nin de tarafı olduğu 1969 tarihli Antlaşmalar Hukuku Hakkında Viyana Sözleşmesi madde 33 uyarınca, uluslararası sözleşmelerin orijinal metinleri bağlayıcıdır. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ne, sözleşmenin hangi maddelerine çekince konulabileceği 78. maddede düzenlenmiş olmasına rağmen herhangi bir çekince de koymadığından, Türkiye açısından bağlayıcı olan, yanlış çeviriler değil orijinal metinlerdir.
İstanbul Sözleşmesi farklı kadın ve eşcinsel grupları da özel koruma altına almaktadır.
Madde 4/3 uyarınca, taraf devletler bu Sözleşme’de öngörülen korumayı hiçbir ayrıma (cinsiyet, TOPLUMSAL CİNSİYET, ırk, renk, dil, din, siyasi görüş veya farklı görüşe sahip olma, ulusal veya sosyal köken, herhangi bir etnik azınlık, mülkiyet, doğum, CİNSEL YÖNELİM, TOPLUMSAL CİNSİYET KİMLİĞİ, yaş, sağlık durumu, medeni durum, göçmen ya da mültecilik durumu, yaş veya engel veya diğer bir duruma dayalı ayrıma) yer vermeksizin bütün gruplara sağlamakla yükümlüdür.
Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi ile eşcinsel birliktelikler meşru kabul edilmektedir.
Aileleri parçalayan, eşcinselliği yayan ve toplumu çürüten İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun iptal edilmelidir.