Devlet, kurumlar bütünü olup milletin huzur ve mutluluğuna endeksli çalışması gerekirken, hayatın böyle çetrefilli gitmesinin sebebi nedir acaba? Meclisin eli ayağı mı bağlandı?
Genel olarak Yasama, Yürütme ve Yargı şeklinde üç ayrı alana ayrılan devlet sac ayağı, aslında Din görevlileri, Öğretmenler ve Askerler üzerinde şekilleniyor.
Bu üç meslek grubunun çalışkanlığı, yeterliliği ve halkı önemsemesi düzeyinde devletin varlığı hissedilir.
Devletin karaciğeri konumunda olan oluşum hangisidir diye sorsanız, ben tereddütsüz, yasama erki Meclis derim.
Çünkü nitelikli bir meclis, yasamanın yanı sıra istisnasız millet adına her kurumu denetleme yetkisine de sahiptir. İşlevini yerine getirirse millet huzur içinde yaşar.
Dolayısıyla meclisin niteliği tüm kurumların üstünde olması lazımken, kalitesiz siyaset anlayışı yüzünden “gel vatandaş gel” misali meclisin kapısını herkese açık tutuyorlar, ama parası/pulu ya da dayısı/ayısı olması şartıyla.
Bu münasebetle birini vekil adayı seçerken:
*Ne kadar gerekiyorsa o kadar şart aramak lazım,
*Vekili dar bölge yöntemiyle seçilmesi lazım,
*Vekilin kamu menfaatine endeksli çalışması lazım.
Malum karaciğer tedavisi en zor olan vücut organlarından biridir. Ağır bir hastalığa yakalanırsa ya hasta kısmı kesmek ya da ciğeri komple değiştirmek gerek.
Aynen öyle de yeni sistemde meclis 5 yıllığına seçiliyor, erken seçim kavramı artık tarihe karıştığı için Meclisin birer dokusu durumunda olan vekil niteliğine el atıp milletvekilliğine değer kazandırmak gerekir. Oyun bozan vekil artık 5 yıl Meclis üzerinde bir yüktür.
Gelin yukarıdaki üç şarta bir izahat getirelim;
Milet vekilliğine müracaat şartlarından olmasını düşündüğüm yedisini ben sayayım devamını siz getirin,
1-Yaşı kırkın üstünde olmasına dikkat etmek,
2-Evli olmasını şart koşmak,
3-Üniversite mezunu olması,
4-Bir mesleğinin olması olmazsa olmaz şartı,
5-Onurlu bir geçmişi olan kimse olması,
6-En az iki dil bilmesi,
7-Parti kademelerinde çalışması lazım.
Vekil seçim usulüne gelince en manidar ve yararlı yöntem olan “Dar bölge seçim yöntemidir.”
Şu andaki sıralı liste yöntemi çok sakıncalı bir usuldür.
İlk sıralara birileri hak etmediği gibi giriyor, yer aldığı sırayı da hile ile elde ediyor, seçilince de halktan kopuyor, özellikle onu sıraya alan kimsenin işaretine göre vekillik yapıyor.
Son sıralarda yer alanlar da vekil adaylığı rolünü istemeye istemeye oynuyorlar. Seçilme ihtimali sıfır olan bir kimsenin ne kadar hevesle çalışacağını siz düşünün.
Kamu menfaatine gelince çıkardığı her yasa, yaptığı her denetim kamu menfaatine endeksli yaparken maalesef şu anda öyle yapılmıyor.
O zaman eğer gelecek seçimlerde böyle bir vekil adayı ve seçim yöntemi olmazsa sizce sandığa gitmeye gerek var mı?
Düşünün seçime 3-4 ay kala üç kuruş parası olan “Esselamualeyküm ben geldim, ben vekil adayıyım” deyip birileri karşınıza çıkacaksa böyle birini seçmeye ne gerek var değil mi?
Zaten o vekalet etmek için değil, Ankara’ya servetine servet katmak için gidiyor.
Meclis başkanı “vekil 22 bin ile idare edemiyor” diyor. Kimse demiyor ki bu Meclisin çarpık işleyişinden kaynaklanıyor, siz meclisi iş, aş ve rant kapısı yaparsanız, meclisin hali de, vekilin hali de böyle pür melali olur.
Siz Meclisi asıl vazifesine çekin, Vekili ayak işlerinden kurtarın ayda maaşından ayda 5 bin biriktiren Vekil bile çıkacağına inanıyorum.
Bu haliyle günde 10 binden fazla vatandaş Meclise girip çıkıyorsa, vekilin maaşı misafirlerine bile yetmez, bu da bir gerçektir.
Onun için “Vekil Aranıyor” demek durumunda kaldım, çünkü şu anda Meclis geri planda ve Külliyeyi dengeleyemiyor.
Çünkü Meclis sorun çözmekten öte kendisi sorun haline gelmiştir.
Kolay gelsin diyor, bu soruna dikkat çekmek istiyorum.
Selam ve dua ile…