Yeterince birbirimizi aldattık, bundan sonra Dindar ve Kürt vatandaşlarımız hakkında uydurulan bu tür yalanlara halkın da siyasilerin de karnı tok gözüküyor galiba.
Efendim millet olmanın şartları arasında din yokmuş diye. Haydi oradan millet kavramı bir kere “milleti İbrahim” olarak dinden alınmış bir kavram, ama gel gör ki bunu uzun zaman görmezlikten geldiler. Neymiş efendim Türk milleti, Kürt milleti diye, Halbuki bunlar birer kavim ve bu milletin birer azaları.
80’li yıllarda bir gün üniversitede diller üzerine bir tartışma yaşandı, yakasına Atatürk rozetini takmış bir hoca sınıf arkadaşıma gür sesle seslenerek “Ben Kürtçenin de Türkçe dil grubunda olduğunu söylüyorum senin başka bir niyetin varsa onu bilelim” demişti.
Velhasıl sağ ettiler sol ettiler, Kürt yok dediler, Kürtler de Türktür dediler, ama bu coğrafyanın kadim kavmi olan Kürtleri yok edemediler, var olan bir şeye yok demekle yok olmuyor çünkü.
Öyle ki, inkar ve asimilasyon konusunda en büyük çabayı sarf eden CHP dahi artık Kürt meselesini dile getiriyor,
MHP Kürt vatandaşlarımıza Kürt kardeşlerim diyebiliyor,
Ak Parti bu haksızlığı gidermenin yolunu açıyordu, HDP bırakmadı, yetmedi “sana mı düşmüş Kürt sorunu çözmek” dercesine Cumhurbaşkanı ile uğraştılar.
Ben yazımın başlığını aslında Muharrem İnce’nin konuk olduğu bir programdan aldım.
İnce, hem Kürtlerle hem Dindar vatandaşlarımızla ilgili gerçekçi bazı tespitleri yaptı.
Şöyle demişti;
CHP yöneticilerinin Cuma saatinde etkinlik yapmanın yanlış olduğunu eleştirince “Vatandaşlarımızın %65’i Cuma namazına gidiyor, böyle bir ülkede Cuma saatinde etkinlik yapmak akla ziyandır” Tam da bir doğruya işaret etmişti.
Ayrıca Kürt meselesi konusunda da doğruya yakın bir analiz yaptı.
Dedi ki, Kürtlerin bir kısmı ayrılmak için mücadele ediyor, bunlar dış destekli bir azınlıktır, ayrılabiliyorlarsa ayrılırlar o konuda devlet gereğini yapıyor zaten.
Bir kısmı eyalet/federatif yapı tarzı özerklik istiyorlar onlar da şiddete başvurmadığı müddetçe demokratik düzen gereği isteme hakkına sahiptirler.
Aslında kahır ekseriyeti ülke bütünlüğü içinde hak ve özgürlüklerini istiyor devletin bu talebe kulağını kapatmaması lazımdır, demişti.
Siyasi tarafgirlik bir yana, bu analiz doğruya en yakın bir analizdir. Ben Kürt vatandaşlarımızın sabır ve asaletine hayranım, bir ülke ki, herkes gibi sizin atalarınız da kurtaracak, kurulan ilk Mecliste “bu meclis Kürtlerin ve Türklerin meclisidir” denilecek, 1921’de 23 Maddelik barışçıl ademi merkeziyetçi bir anayasa hazırlanacak ama daha sonra 1924 yasası ile tüm dengeler alt üst olacak, hem dininize, hem dilinize zulüm edilecek bu benzeri görülmemiş bir kabahat olsa gerek. Üstelik bu zulme karşı baş kaldıranlar hain ilan edilecek… vah ki ne vah! hangi açıdan ele alırsanız tam bir fiyasko.
Tarih kitaplarına bakıyorsunuz Kürtler duyarlı bir vatandaş, asli bir unsur olarak yakın tarihte yoksunuz, sadece Kürt Tealii Cemiyeti olarak Kürt kavramı geçiyor, o da zararlı cemiyetler arasında yer alıyor.
Peki Bediuzzaman Miralay rütbesiyle Talebelerine komutanlık yapıp Rus cephesinde savaşırken, Halit Begi Cibran aynı cephede gönüllü ordusunun başında Gazi olurken birleri neredeydi? Sonrasında Bediüzzaman ömrü zindanlarda geçti, Halit Beg de idam edildi. Sebep keyfi ve gereksiz olarak 2.meclisin çıkardığı 1924 anayasası değil miydi? O gün bu gündür devlet millet arası açıktı, yakın zamana kadar.
Bu günlerde medyada dolaşan bir habere göre 9.sınıf tarih kitabında “Araplardan sonra Müslüman olan kavim Kürtlerdir” ifadesinin geçtiği söyleniyor. Bu, huzur ve selamet adına atılan doğru bir adım olmasına rağmen MHP genel sekreteri tarafından Milli Eğitim Bakanlığına itiraz edilmesi akıl karı değildir. Bir tarihi hakikat tarihte yazılmadı diye yok mu olacak yani?
Diyarbekir daha eski adıyla Amid Peygamberin vefatından sadece 7 yıl sonra 639 yılında fethedilerek Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabenin yaşadığı ve İslam’ı sahabeden öğrenmesi sıfatıyla “Tabiin kenti” olduğu, İslam ile müşerref olduktan sonra ilk valisi Sahabe Sa’asa rediyellahuanh olduğunu biliyoruz.
Bu hakikat kitaplarımızda yer alıyorsa iftihar etmek lazımken, kimi vatandaşımızın buna itiraz etmesi ayıptır.
Ben Emekli Kimya öğretmeniyim zaman zaman Kürt meselesi için şöyle bir benzetme yapıyorum; İnsan vücudunda birçok madde var, birinin eksikliği insanı hasta ediyor, tahlil, tedavi derken o eksik maddeyi vücudunuza kazandırınca ancak iyileşiyorsunuz, dolayısıyla Kürtler de bu coğrafyada huzursuz olurlarsa Farslar, Araplar ve Türkler de sıkıntılı bir yaşam sürecekler. Birlikte huzur içinde yaşamak varken buna ne gerek var?
Rahmetli Erbakan hocanın dediği gibi Kürtlere komşu ülkeler bir araya gelip Kürtlerin makul taleplerini yerine getirmeleri lazımdır diye düşünüyorum.
Bunu söylerken HDPKK’yi bir kenara bırakıyorum, çünkü onların derdi başka, onlar sosyalizm komünizm peşindedirler. Kanton komün hayalleriyle yaşıyorlar maalesef! Başka da bir şey yaptıkları yok, çünkü “ilahi öğreti” ile barışık değiller.
Muharrem İnce’yi hem dindar vatandaşlarımız için hem de Kürt vatandaşlarımız için yaptığı elle tutulur bu analizinden dolayı tebrik ediyorum.
Doğrular etrafında kenetlenmemiz dileğiyle.