Malum uzun zamandır her Ramazan ayının son Cuma günü Kudüs günü olarak Müslüman dünyada derlendiriliyor. Bu şekilde bir yandan Yahudi zulmü anlatılırken, diğer yandan Kudüs’ün özellikle Mescid-i Aksa’nın esaretten kurtulması için bir önceki yıla göre hangi aşamalar kat edildi, bundan sonra neler yapılabilir? Sorusunun cevabı aranmaktadır.
Bu sene kimisine göre Pandemi, kimisine göre Covid-19 olarak adlandırılan hastalık münasebetiyle bu tür etkinliklere haklı olarak kısıtlama getirildi. Dolayısıyla “iman varsa imkan da vardır” misali sanal ortamın imkânlarından yararlanarak zoo programı ile uluslar arası bir Kudüs konferansı yapıldı.21 Mayıs Perşembe günü saat 13:30’da başlayan konferansın kaçta bittiğini bilemiyorum. Bizim Kıble platformu adıyla bir whatsapp grubumuz var, ben de konferansa katılım linkini oradan almıştım.
Canlı olarak gerçekleşen bu konferansa 380 kişinin iştirak ettiğine bizzat şahit oldum, daha fazla da olabilir tabi. Bunlardan dördünün Diyarbakırlı olması beni ekstradan memnun etti.
Mola Abdurrahman Ekinci,
Mola Abdulvahhap Ekinci,
Mola Vahdettin Kaya ve
Bendeniz Eyüphan Kaya Elkürdi,
Uzun zamandır şu Elkürdi lakabını sosyal medyada kullanıyorum, Selahaddin-ı Eyyubi neslinden gelen bir mümin olarak bir fark oluşsun diye kendimi öyle tanıttım.
Tabi biz dinleyiciydik, ben konuşmadığım gibi diğer hocalarımızın da konuştuğuna şahit olmadım.
Beni bağışlayın moderatörün adını hatırlayamadım ama kendisinin şu manidar cümleyi kullandığını anladım.
*Kudüs davasının İslam alimlerinin bir numaralı davası olması gerektiğini söyledi. Öyle ya ben müminin, ben alimim diyen bir insanın Kudüs davasını dert etmemesi düşünülebilir mi?
Bir saat kadar izleme fırsatım oldu, bu süre içinde tanışma ve hal hatır sormadan sonra 7 kişi konuştu. Tabi konuşmalar Arapçaydı, anlamaya gayret ediyordum, bir daha anladım ki her İslam Aliminin Arapça bilmesi esastır. Yoksa ortak bir dil olarak başka bir dili kullanmamız sorun oluşturur.
Ben özellikle Türkiye’den Diyanet eski Reisimiz Prof.Dr.Mehmet Görmez hoca ile Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Prof.Dr.Ali Mühyiddin Karadaği’nin konuşmalarını pür dikkat dinledim, özet olarak paylaşabilirim.
Prof:Dr.Mehmet Görmez;
Müslümanlar olarak Hükümetlerimizi bu konuda uyarmamız ve Kudüs konusunda fark edilir düzeyde taraf olmalarını sağlamamız için çalışmalıyız.
Kudüs, sıradan bir şehir gözüyle bakamayız, Beytüllah ve Mescidünnebevi’de sonra üçüncü mübarek cami Mescid-ül Aksa’dır. İsra gecesinde Mirac durağı olan bu caminin azat olması için tüm Müslümanları gücü nispetinde bir çalışma ve çaba içinde olmaları gerekir.
Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisi olmalıdır, Kudüs Müslümanların onurudur, onu hürriyetine kavuşturmak için çalışma ve çaba içinde olmamız lazım, dedi.
Prof:Dr.Ali M.Karadaği Fıkıh ve İktisat profesörü olması hasebiyle meseleye ekonomik açıdan yaklaşarak “muhakkak Allah müminlerden mallarını ve canlarını cennet karşılığı olarak almıştır” mealindeki ayeti kerimenin izahı üzerinde durdu.
Şöyle dediğini anladım, “yemin ederim gerek Filistin, gerek başka yerde Müslümanların fakr-u zaruret içindeyken benim bu rahat bir hali yaşamam beni üzüyor. Allah candan önce malımızdan bir şeyler sarf etmemizi istiyorsa bunun bir hikmeti olsa gerek. Kazançlarımızın belli bir kısmını bu tür çalışmalara vermeliyiz.” Dedi.
Benim de kanaatim şu ki bir Müslüman 10 lira kazanıyorsa 1 lirasını, 100 lira kazanıyorsa 10 lirasını, 1000 lira kazanıyorsa 100 lirasını Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek için sadaka vermelidir. Hatta bunun yarısını Kudüs davasına ayırmalıdır.
Benim aklıma daha ilginç bir fikir geliyor, İslam hukuku açısında ilk üç sırada olan devletleri ziyaret edelin onlara teklif götürelim, İslam’ı kabul etsinler ve o devletler aracılığı ile Kudüs meselesinin çözüme kavuşmasını kolaylaştıralım.
Malum BM oylamasında 128 devlet Yahudi’nin Kudüs ile ilgili kararını red etti, 35 devlet çekimser ve 7 devletçik lehine ise oy kullandı ABD’nin ısrarına rağmen.
Bu devletler hak adına bir ayrış içindedirler, rol/model olarak bir İslam devleti yok ki bunlara örnek olsun.
Aslında Yahudi devletinin İsrail ismini kullanmasına da itiraz etmek lazım. Bir peygamberin lakabını Devletine isim verip, dünyada bu kadar sıkıntı oluşturmak doğru olmasa gerek.
Mehmet Görmez hocanın dediği gibi, İslam, İslam dünyasından büyüktür, daha geniş anlamıyla “Müslüman dünya” vardır.
İslami yönetim endexine Yeni Zelanda birinci,ondan sonra İsveç, Hollanda, İzlanda, İsviçre ve İrlanda geliyor. Danimarka 7, Kanada, 8, Avustralya 9, Norveç de 10. sırada yer alıyor. İlk 20’de Kuzey Avrupa ülkelerinin haricinde Malta ve Japonya da bulunuyor.
Ne yazık ki, ilk 20’de İslam İşbirliği Teşkilatına üye hiçbir İslam ülkesi yoktur.
Haydi ya Allah bu yazıdan hangi birimize ne düşüyorsa alalım ne dersiniz, bu alimler Müslümanlara seslendiklerine göre her Müslüman bundan faydalanmasını bilmelidir diye düşünüyorum.
Selam ve selametle kalın.