Ah şu Anadolu kadını, özünü koruyan analarımız, Ya Allah! deseler başaramayacağı şey yoktur. Hak uğruna şehit düşen kınalı kuzuları da yetiştiren onlar, barış huzur için sabredip siyasilere psikolojik destek verenler de onlar değil mi?
Birkaç yıl önceydi bir kardeşini dağa kaptıran bir anne 12-13 yaşlarındaki oğlu da kayıplara karışınca Fiskaya mahallesinde oturma eylemi yaparak “ben oğlumu istiyorum” dedi. Bir hafta aradan geçmeden elhemdulillah oğlu geldi.
Bu esnada onu teselli etmeye çalışan Gültan Kışanak’ ın saçına bir sarılıyor elinden zor kurtarıyorlar. DES il başkanı olarak sivil toplum adına ilk desteği ben ona vermiştim. HDPKK’li biri benim peşime düşmüş elinde gazete; “sen bunları nasıl söylersin, ben bunu şimdi kandile gönderiyorum” demişti ben dedim ki “zaten kandil duysun diye söylemişiz, iyilik etmiş olursunuz” benim bu vakarlı cevabın karşısında neye uğradığına şaşırmıştı. Çünkü bu milislerin kendisi Kandilden korkunca başkalarının da korktuğunu tahmin ediyorlar.
Bu sene buna benzer bir şey daha yaşandı. İki çocuğunu dağa kaptıran bir anne üçüncüsüne tahammül etmeyip, HDP İl yönetim binasının kapısında oturma eylem yaptı ve “bu çocuk ya gelecek ya gelecek” dedi. Ben il dışında olduğum için bu anneye bir gül verememenin ezikliğini yaşıyorum, ama şükürler olsun emniyetin de katkılarıyla oğluna kavuştu.
Buna sağduyu sahibi herkes sevinmişti.
Ayrıca Cumhurbaşkanımızın onunla samimi bir eda ile resmiyetten uzak bir tarzda konuşması da çok manidar oldu. O konuşmayı izledim.
Çok içten ve samimi bir diyalog aralarında geçti. Bir ara Cumhurbaşkanımız “yanımda iki Diyarbakırlı daha var” deyince Suna Kepoğlu ve Galip Ensarioğlu’nun kadının halini sorması da güzeldi. En samimi bir ifade olan “Ser çava, ser çava”(Göz üstüne, göz üstüne) demelerinden hemen sonra Reis’in doğal ve içten bir sesle “Ser çava, ser çava” demesi beni dünyalar kadar mutlu etti, “belê, belê, Xüda hafız” demesi beni fevkalade mutlu etti.
Kürtçenin en değerli üç ifadesini kullanmıştı.
Ben de diyorum ki “Ser çava Reis’im ser çava”(Göz üstüne Reis’im göz üstüne)
Bu dilin özgürlüğüne kavuşması sizin sayenizde oldu. Çözüm sürecinde muhatap aldığınız taraf ihanet etmeseydi, size karşı siyasi ve silahlı savaş açmasaydı Kürtçe’nin özgürlüğü yasal hale de gelecekti, ama gel gör ki Kürt ve Kürtçe kendileri için ikinci planda olan kanton/komün aşığı solcular bu konuda üzerine düşeni yapacaklarına her türlü zorluğu çıkardılar.
Bunların niyeti Kürtlerin huzur ve mutluluğu olmadığı için sorun üstüne sorun, sıkıntı üzerinde sıkıntı oluşturdular. Kürtler bunlardan her geçen gün soğuyor, en son genel seçimlerde eğer CHP HDP’ye dirsek temasında bulunmasaydı HDP barajın altında kalır Mecliste temsil edilemezdi. Tabi bu jeste karşı İstanbul seçimlerinde fazlasıyla HDP Ekrem İ.Oğluna destek verdi ve İstanbul’u soyadı ile barışık olmayan birine İstanbul’u teslim etti.
Kürt meselesinin HDP gibi Kürtlerin inanç Kültür ve değerlerine savaş açmış bir parti ile konuşmak zaten yanlıştı. Elhemdulillah o yanlış bir neticeye varmadı. Yoksa Kürtler yarım asır sıkıntı yaşarlardı.
Şimdi tam zamanı; ehil insanlarla, ilahi öğretiyi tanıyan kimselerle, Anadolu’nun ruhu ile barışık zatlarla, Osmanlı’yı hayırla yâd eden Kürt vatandaşlarımızın ortaya koyacağı bir çözüm paketine sahip çıkın bu sorun ortadan kalksın.
Tarihçiler diyorlar ki, Yavuz Sultan Selim İdris-i Bitlisinin kendisine sunduğu 15 maddenin birine dahi itiraz etmemiş, ayrıca boş fermanlar Bitlisi’ye verilerek bölge yönetimini ona teslim etmiş. Bölge yönetimi konjoktürel olarak birilerine teslim etmek bu aşamada zor gözüküyor, ama size verilecek 15 maddeyi yasal hale getirirseniz bu ülke rahatlar.
7 ilden 70 kişilik bir liste elimde var. Müsaade edin bir Ankara çıkarması yapalım herkesin hukukunu koruyacak tarzda bir huzur paketini size sunalım ne dersiniz.
Allah kolaylık versin.
Yorumun metni yok