Anadolu insanı kadirşinastır, iyiliğin değerini bilir, sabırlıdır. Velakin olup bitenleri aklının bir köşesinde de not ediyor.
Bir parti düşünün ki, Çıraklık döneminde sevilsin, Halfalık döneminde sevilsin ama Ustalık döneminde tökezlesin.
Bu olumsuz yöne doğru ibre inişi baş aşağı dönmeye devam ederken, Partinin kodamanları köşe başlarını tutsun ve partiye sahip çıkmaya çalışan her kim varsa nüfuzunu kullanarak ötelesin, partiden uzaklaştırmak için elinden geleni yapsın.
Parti il başkanları atamayla gelsin, formalite icabı kongre yapılarak kağıt üzerinde meşrulaştırılsın. İl yönetiminin de çoğunluğu birilerinin müdahalesiyle oluşsun, Parti Genel Merkez orada da İl Başkanlarını rahat bırakmasın.
Siz bu partiden ne beklersiniz? Halk bir yere kadar seyirci kalır, ondan sonra gereğini yapar. Böyle giderse buna benzer bir sonuç gelecek Başkanlık seçimine de yansıyabilir, unutmayalım.
Bu muhalif zihniyet Başkanlık seçimini kazanmak için İstanbul’da iyi işler de yapabilir, ama eğer bizim düşündüğümüz gibi bu bir proje ise Külliyeye bu zihniyet çıkarsa Anadolu insanının anasını ağlatır, iyi düşünmek lazımdır.
Özeleştiriye dönersek;
Mesela Diyarbakır’da seçim üstüne seçim kaybedenler ilçe başkanları hala yerini koruyor. Yetmiyormuş gibi kişi başına 2.500TL veren her ilçede 7-10 kişi Belediye Başkan adaylığı için müracaat etmelerine rağmen onları değerlendirmeye bile layık bulmadan, müracaat etmeyen ilçe başkanını Belediye Başkan adayı yapacaksınız, böyle düzensiz bir yönetim tarzı Tanzanya’da dahi yok, kanaatimce. Sonrada başarısızlık ile sonuçlanınca, neden oldu diye soracaksınız.
İstanbul seçimindeki başarısızlık öyle lokal bir nedene bağlanamaz, Teşkilat karnesinin yanı sıra, KADEM’in de, Kabinenin de Şişirilmiş Külliye Danışmanlarının da bir bir etkisi vardır. Yetkili etkili yöneticilerimizin haberi var mı bilemem, kimi vatandaş KADEM üyelerine “yeşil feminist” diyor.
Bu başarısızlıkta 6284 numaralı sözde kadını koruma yasası olarak bilinen ama aslında aileyi dağıtan İstanbul sözleşmesinin payı var, ahlaksızlığı yaygınlaştıran dizilerin etkisi var, ceza evinde olan binlerce genç evlilik mağdurlarının ve dışarıda boynu bükük eşlerin ve “sosyal yetim” durumuna düşen çocuklarının beddualarının etkisi var.
Bu halk görüyor arkadaş, halk görüyor.
“Benimki budur, istersen kudur” derseniz halk sizin beklentilerini boşa çıkarır. Dua edelim ki %52 ile Başkanlık sisteminin arkasında duruyor. Çünkü muhalefet eskici, yarın yeni sisteme sahip çıkarsa orası da tehlikeye girer, bunu düşünmek lazım.
Ne yazık ki bu yeni sitemin de bir kanadı kırık, “dar bölge seçim yöntemi” sistemin olmazsa olmazı, iki kanadından biridir.
Bu sistemde bir şehrin kaç vekili varsa demografik olarak şehir o kadar seçim bölgelerine ayrılır ve vekil adayları kendi bölgelerinde vatandaşla yüz yüze gelerek oy isterler, ona göre kendini anlatırlar.
Bundan dolayı oluşan Meclis güçlü olur ve Başkanlığa bir emniyet supabı, balans ayarı görevini görür.
Peki bu liste usulü vekil seçimleri öyle mi? maalesef bu yöntem aldatmaca vekil seçimi yapılıyor, listenin üst sıralarında yer alanların çoğu kendini halka karşı sorumlu tutmak yerine, onları o sıralara alan kimseler karşısında dövmelerini ilikliyorlar.
Böyle olduğu sürece Meclis zayıf kalacak ve yasama, denetleme konusunda yetersiz kalacak. Bir an evvel bu sakıncalı vekil seçim yönteminin değişmesi gereğine inanıyorum.
Ayrıca;
İsraftan kaçınmamız lazımdır diye düşünüyorum.
KHK ile atılan kimi suçsuz, mağdur insanların beddualarından kurtulmamız gerekiyor,
Kürt vatandaşlarımızla ileri geri konuşmaktan vazgeçmemiz lazım,
Korku ve kaygı üzerinde siyaset yapmamız lazım,
Siyaseten “Bendensin, değilsin” kısır yaklaşımından kurtulmamız lazım.
İstanbul seçimine gelince adam soyadını İmamoğlu yapmış aslına dönüp halka hizmet ederse ne ala, yok eğer Müslümanların gözünü boyama adına bunu yapmış ve CHP zihniyetini İstanbul’a taşırsa halk onu da tepe taklak eder diye düşünüyorum.
Dünyanın sonu değil, ama dikkatli olmak gerekir. Yapmak zor tahrip etmek kolaydır derler. Yeni nesli “eyamcı” yetiştirip, havasına bağlarsa işimiz çok zorlaşır.
Allah bu memleketi, bu milleti küfrün oyunlarından, tuzaklarından korusun, amin demeniz dileğiyle.
Artık bir gözümüz daima İstanbul’da olmak zorunda, çünkü İstanbul emin ellerde değil, maalesef!
Tabi gerçeği zaman gösterecek. “Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz” demiş atalarımız.