Aile; kişinin aileye mensubiyeti münasebetiyle kendini huzur ve güven içinde hissettiği, herhangi bir durumda sahipleneceği kimseleri olduğunu bilerek hayattan ayrı bir zevk almaya dayanak olduğu, yeri doldurulamaz sosyal örgüdür. Dede-Nene/Anne-Baba ve çocukları bu kümenin asil üyeleridir.
İslam’da kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimseler vardır; Eş, Çocuk Anne Baba ki bunlara bakmakla kişi ayrıca sevap kazanır, aileye yapılan her harcama sadakadan sayılır.
Evin erkeği Anne-Baba, Kadın ve Çocukların rızık teminden sorumludur. Bu konuda sıkıntı çeken varsa, Fakir ya da Miskin sınıfında olan kimselere ilahi bir vergi denilebilen zekattan kendilerine devlet eliyle katkıda bulunulur.
Kısacası İslami değerlere göre kim kimden sorumludur, üçüncü şahısların ve devletin bu konuda rolü nedir? biliniyor ve dolayısıyla kimse aç ve açıkta kalmıyor. Kimi kimsesi olmayanın sorumluluğu da devlette aittir. Yani daima muhtaç durumunda olan herkes için yasal bir destek/dayanak bulunur. Hiç kimse sokağa teslim edilmez.
Aile fertleri arasında meydana gelen soğukluk ve günümüzün gereksiz ihtiyaçları bu akrabalık bağını zayıflatmış, anne, baba, çocuklar para hesabını yaparak birbirine karşı tutum ve davranışlarda bulunuyorlar gibi. Bu da aile fertlerini birbirinden uzaklaşmasına sebep oluyor. Yani toplum olarak kanaatkar ve şükür etmesini bilen nitelikli bir vatandaş kitlesi yetiştiremedik.
Aile muhabbetinin korunması, gelişmesi için ben har fırsatta şöyle bir duada bulunuyorum.
“Ya Rabbi aile ocaklarımıza Sofra birliği, Seyahat birliği, Secde birliği nasip et” şeklinde dua ediyorum.
Bu duayı aile danışmanı Ahmet Yokuş’tan duymuştum. Çok hoş bir dua bence, sizin de beş vakit dualarınıza katmanızı diliyorum.
Gelin bunun önemini beraber ele alalım.
Sofra birliğini yemekli toplantılar gibi düşünebilirsiz, ancak aile içi sofrada resmiyet yok saygı sevgi var, sohbet var, günü değerlendirmek, yarını konuşmak var.
Seyahat birliği de hakeza oyun eğlence ve birliktelik ruhu var.
Secde birliği ise daha da önemli, düşünün evin babası imam olmuş evin ahalisi arkasında saf tutmuş, selamdan sonra beraber tesbihat ve dua ediliyor. Eşler birbirine, baba evlada, evlat babaya dua ediyor. Bu aile huzuruna yansımaz mı?
Ne acıdır ki inanç ve kültürümüze o kadar yabancılaştık ki bu manevi bağın asıl unsurlarına dahi yabancı kalıyoruz. Nerdeyse başımızda bir kalkan gibi su-i istimal edilerek uygulanan Laiklik evimizin içine daha müdahale edecek. Eskiden böyle zulümler vardı. Ak parti iktidarıyla bu tür zulümler tarihe karıştı elhamdulillah.
Eski Cumhuriyet savcısı olup Ak Partide vekilli olarak parlamentoya giden Reşat Petek diyordu: “Ben vazifedeyken bir gün kolluk kuvvetleri operasyonda buldukları sakıncalı materyal getirdi, torbayı açtım en üstte Kur’anı Kerim, o durum karşısında ağlamak durumunda kaldım, bu nasıl zulüm düzeni ki Allah’ın kelamı sakıncalı kitap oluyor? diye.” İşte kardeşlerim bu halkın inanç ve değerlerine karşı bu kadar zalimce mücadele edilirse, halımız böyle olur. Sanki Müslüman olmasın da ne olursa olsun gibisinden bir niyet vardı.
Bu kadar halkın üzerinde sosyal mühendislik çalışmaları yapılırsa olacağı budur. Ayrıca bu zulmü AB yasarlı ile de desteklerseniz hayat yaşanmaz hale gelir. İlahi öğreti ile kavga ederek hayattan tat alamazsınız.
İstanbul sözleşmesi olarak bilinen 6284 numaralı İstanbul yasası kadın erkek arasını açıyor, aileyi darmadağın ediyor, erkekten çok kadını mağdur ediyor, ama ne hikmetse o sözleşmeye bir türlü dokunulamadı.
Ayrılan karı koca, ortada kalan hayata köksün çocuklar başka bir ifade ile “Sosyal Yetimler” hangi taraftan ele alırsanız elinizde kalıyor.
Aileyi yıkan bu yasalara göre;
-Kadının beyanı esastır, erkeği dinlemeden evden uzaklaştırma cezası,
-Çocuğun velayeti %90 anneye veriliyor,
-19 yaşından gün almayana kadar zina serbest, resmi evlilik yasak,
-Sorun yaşayan karı-koca arasına girmek yasak, uzlaştırmaya çalışamazsınız.
-Yabancı bir erkeği evinde görürseniz eşinizi sorgulayamazsınız,
Sadece beş bela dahi bu yasaların ne kadar lanetli olduğunu ortaya koyuyor zaten.
Türkiye Aile Meclisi olarak uzun zamandır bu yasaların sakıncalarını dillendirerek “Aileyi Yıkan yasalar kalksın” sloganıyla mücadele diyoruz. Neyse ki geçende Devlet Başkanımız Erdoğan “bu sözleşme nass değil nush edilebilir” manasında bir ifade kullandı. İnşallah bu ses meclise de yansır ve gelecek yasama yılında bu sözleşme ya tamamen kalkar ya da ıslah edilir.
Haydi ya Allah hayatın içindeki rolümüz ne olursa olsun aile yapımıza sahip çıkalım, her fırsatta bu sakıncalı yasaların kalkması için sesimizi yükseltelim. Yoksa aile yapımız bozulursa geriye bu ülkede kuru kalabalık kalır. Kuru kalabalıktan da millet çıkmaz.
“Önce Aile” diyor, herkesi bu slogana sahip çıkmaya davet ediyorum.
Aileniz şen ola.