Medresettüzzehraları Açmanın Tam Zamanı!
Üstat Bediüzzaman ümmeti Muhammed’in imanını kurtarmak amacıyla bir çalışma yaparken, ülkenin var olan sorunlarına da teneffüs arası çare çözüm buluyordu.
Üstat özellikle üzerinde durduğu, açılması için çaba sarf ettiği, uğruna mücadele verdiği Medresetüzzehra nasıl bir öğretim kurumuydu, Üstat neden bu öğretim kurumlarını istiyordu?
Benim Münazarat risalesinden anladığım kadarıyla bu seçkin öğretim kurumunun 9 tane özelliği vardı ve her bir özelliği başka bir açıdan bu öğretim kurumuna değer katmaktaydı.(*)
Buyur beraber bakalım;
1- İsminde başlarsak, medrese ismi, hem İslam dünyasına hem de Kürt halkına şirin gelen, müstesna bir değer ifade eder. Özellikle zehra kelimesi; velud, doğurgan, üretken ve verimli anlamına gelen, aydınlığı ifade eden, bereketi andıran bir kelime. Dolayısıyla Medresetüzzehra ismi bu öğretim kurumuna ekstradan peşinen bir değer kazandıracaktı.
2- İlim ve bilimin derc ve meczine gelince aslında İslami ilimler ve fen ilmi biri diğerini takviye ediyor, doğruluğunu kanıtlıyor. Ancak bu iki alanın talebeleri biri diğerinden haberdar olmayınca dini ilimler taassuba sebebiyet verirken, fen ilmi de insanı Avrupa filozofları gibi dine düşman hale getiriyor. Medresetüzzehra ile bu sorun ortadan kalkmış olacaktı.
Halbuki bu her iki ilim de insanlığa lazımdır. Üstelik insanlık hem dünyasını hem ahretini mamur etmekle yükümlüdür.
3-Medresetüzzehra’da eğitim öğretim üç dille yapılacaktı; Arapça, Türkçe ve Kürtçe Arapça, Kur’an’ın dili olarak en nezih dil olma vasfını taşıyor ki Allah ismi Arap harfleriyle en iyi en anlamlı yazılabiliyor ve Kur’an İslam’ın ana kaynağı oluşu itibariyle bir ilim erbabı için olmazsa olmazdır.
Kürtçe, Bölge halkının dili olup asıl iletişim dilidir ve iyice bilinmeli ki hak ve hakikati paylaşmada bir araç olarak kullanılabilsin.
Türkçe devletin resmi dili iyi bilinmelidir ki devlete karşı hem hak ve hukuku savunma yapılabilsin hem de iletişimde, yazışmada sorun yaşanmasın ve doğu batı arasında bir diyalog sağlansın.
4- Kürdistan bölgesinde yaşayan Alimlerden Hocaların görevlendirilmesi, hem Kürt ulemasına bir katkı, hem Ulemaya bir iltifat ve ilgi, hem de mürüvvetlerine bir işarettir.
5- Kürtlerin istidatları, tabiat yapısı olarak sahip olduğu yeteneklerine uygun ilim tahsilleri yapılabilir ya da bölgede işe yarayacak meslek erbabı insan yetiştirmeye dönük ilimler bu medresede okutulmalıdır ki iş, aş ekmek getirsin.
Her Medresetüzzehra mezunu nitelikli bir vatandaş olarak hem hayatını idame edebilsin hem de hayata katkı versin başka bir ifadeyle hem kazansın hem kazandırsın.
6- İhtisas bölümleri açılarak hayata katkı yapan, dünyaya meydan okuyan, bilim adamı vasfını üzerinde taşıyan kimselerin yetişmesi ancak böyle bir ciddiyetle mümkündür.
7- Malumunuz günümüzde de denklik kavramı denen bir kriter var. Ne acıdır ki El-Ezher mezunları 28 Şubat sürecinde lisans mezunu bile sayılmadılar. Dolayısıyla bu sakıncalı durumu taa o günlerden beri hisseden Üstat Bediüzzaman özellikle bu denkliğin gerekliliğine vurgu yapmıştır.
8- Öğretmen okuluyla aynı kampüste ve aynı idareye bağlılığına gelince, galiba bunun asıl amacı bir süreliğine öğretmenleri Medresetüzzehra talebeleriyle işbirliğine giderek yetersiz olduğu konularda eksiğini tamamlamaları ve aynı zamanda Arapça, Kürtçe ve Türkçe’nin nasılda barışık olarak bir arada yaşadığına bizzat şahitlik edip bu derslerden az buçuk yararlanarak kendini ifade etmede yeterli olmasının sağlanması için olabilir.
9- Malumunuz medresede birebir, günümüz tabiriyle interaktif ders veriliyordu, aslında yakın tarihte ders arkadaşı kavramı adına 2’şer 3’er kişi beraber ders okumaya başlamıştı ama Üstat bunu daha da geliştirerek halka yapıda derslerin verilmesi, günümüzün en yararlı ders verme tarzı olan U düzeninde derslerin yapılmasını tavsiye etmiştir.
O gününün şartlarında Diyarbakır, Bitlis ve Van’da model okul olarak açılıp günün şartlarına göre geliştirilseydi, bu gün başımıza bela olan bu terör/ergenekon hadisesi olmayacaktı.
Maalesef o gün birileri Üstadımızı anlayamadı. Üstat o zamanın Meclisine bile bu talebini kabul ettirmişti, ama kısmet olmadı.
Bari bugün bu ve buna benzer eğitim kurumlarına kapımızı aralayalım ve katkı verelim ne dersiniz?
Bir eğitimci olarak bu okullarının süresinin 6 yıl olması ve 9.Sınıftan sonra tercih edilmesinden yanayım. Tabi bu tartışılabilir.
Kürt vatandaşlarımıza manevi bir huzur kazandırmak için, diğer vatandaşlarımızın Kürt klasik alimlerinden faydalanmaları için, insanlarımız arasında bir ülfet peyda edilmesi için, en önemlisi de Kürtçeye karşı şimdiye kadar yapılan, saygısızlık ve haksızlık için bu talim terbiye kurumlarını açmak lazımdır, vaciptir, farzdır.
Selam ve dua ile...
(*)Münazarat’tan esinlenerek yazılmıştır.
EYÜPHAN KAYA