*Ademoğlu İnsan,
*En güzel bir tarz üzerine yaratılan insan,
*Eşrefi mahlukat olan insan… bütün bu mümtaz vasıfları ancak İlahi Öğretiyi tanıyan, insanlığın getirdiği doğru değerler üzerine yaşayan kimseler için diyebilirsiniz.
Arzu ve emellerine göre yaşayan, nefsani duygularının esiri olmuş kimseler için ne diyelim acaba? Herhalde canavar desek bir derece eksik kalır. Çünkü canavarların aklı yok, dolaysıyla şeytani plan, program yapamıyor, silah kullanamıyor.
Yıl geçmiyor ki ülkemizde ve dünyanın başka yerlerinde insanlar incir kabuğunu doldurmayacak melseler için birbirini öldürmesin.
Bunu nasıl ünleyebilir sorusuna cevap bulmak için gelin birlikte düşünelim.
İnsan istisnasız İslam fıtratı üzerine doğan bir varlıktır. Öğrendiklerine göre nitelik kazanır, ya yararlı bir insan olup hayata katkı yapar, ya da dengesiz bir kişi olup toplumun huzurunu kaçırır.
O zaman insanın yetişme tarzına bir bakalım.
İlk eğitimi anne kucağı, baba ocağında alır. Dolayısıyla Anne-Babanın evlat yetiştirmeye yönelik yeterli bir bilgiye sahip olmaları lazım. Yani bu çetrefilli dünyada kendi haline bırakılmış bir kız ya da oğlan, hele ki şıp sevdi usulü ile evlenmişlerse bunlarda hayırlı bir aile, hayırlı bir evlat beklemek akıl karı değildir.
Bir evlilik ki Allah’ın emri Peygamberin kavli üzerine inşa edilmemişse, o evlilikte Allah rızası aranmıyorsa, vay o eşlerin haline! Hayatları hep keşmekeşle geçer, kısa zamanda ya ayrılırlar, ya da biri diğerine şiddet uygular, hayatları zehir zıkkım olur.
Peki huzurlu bir aile için talim/terbiye okullarda verilemez mi? verilir verilir de kimin umurunda hayırlı huzurlu bir aile için bir katkı yapmak. Zorunlu eğitimin son sınıfında “Hayat ve Aile” adında bir ders olsa fena mı olur? Askerliğe giden gençlerimize “aile babası olmak” adlı bir ders verilemez mi? elbette ki verilebilir. Ama hayatta huzurun anahtarı olan kavramların %100 ilahi öğretide saklıdır peki ladini bir eğitim müfredatı buna müsaade eder mi?
2014 yılında Antalya’da “Afet ve Afet Eğitimi” adlı bir kongreye katıldım. Devlet kurumlarına 52 maddelik bir deklarasyon hazırladık, ben “askerlikte ilk yardım, Afet halinde yardım ve Babalık eğitimi” gibi derslerin tüm Mehmetçiklere verilmesi teklifini dile getirmiştim. İşe yaradı mı orasını bilemem.
Sözüm ona Namus cinayeti diye birçok ölümler oluyor, güya söz konusu namus ise getiri teferruatmış. Peki ne namustur ne namus değildir? Erkek ne kadar bunun müsebbibidir? Sorularına cevabını biliyor muyuz?
Doğrudur eşini aldatan ile bir arada yaşamak mümkün değildir, ama bunun çaresi öldürmek değil, İslami usule göre boşanmaktır.
Karı- Koca boşandıktan sonra evlenmeden önce ne kadar birbirine yabancı iseler, boşandıktan sonra da o kadar yabancıdır. Artık biri diğerini kocası ya da karısı değildir. Buna toplumun inanması lazım.
Bu konuda toplumu temelden bilgilendirmemiz gerekiyor. Üçüncü şahısların tahrik edici, fitneye sebep olacak tevatirleri ağızdan ağza taşımaması lazımdır.
Sosyal hayatın içinde;
Öldürmenin her türlüsü kötüdür.
Öldürmeye sebebiyet veren her fiil kötüdür,
Öldürmeye sebebiyet verecek her türlü söz ve bakış haramdır.
Silvan vakası ve benzeri kanlı olaylarda kanaatimce çok yönlü sebepler vardır.
Bu konuda eğer bir aksaklık yaşanıyorsa bunun kusuru hepimizin.
*Anne, baba ve çevrenin etkisi,
*Eğitim müfredatımızın iyi insan yetiştirememesi,
*Din görevlilerimizin halktan kopuk olması,
*Kanaat insanlarının kendi kabuğuna çekilmeleri,
*Var olan bir husumetin barışla sonuçlanması için sağduyu sahiplerinin bir çaba harcamaması,
Bunların hepsi olayın ortada kalmasına alt yapı hazırlıyor. Kısacası hepimizin şapkamızı önümüze koyup iyi düşünmemiz lazım, “acaba benim toplum içindeki rolüm nedir?” Sorusuna cevap arayıp, ona göre payımıza düşeni alıp, kendimizden başlayarak hayata katkı vermemiz lazım.
Allah yolumuzu açık eylesin, böyle gitmez!