Diyarbakır ilklere ev sahipliği yaptıkça iyi şeylerin olabilme ihtimali artıyor, insanda bir umut uyanıyor. Milli Eğitimde Doç.Dr.Feysel Taşçıer atandığından beri bir çok engele rağmen bazı ilklerin yaşandığını söyleyebiliriz. Hepsini tek tek ele alma imkanımız yok, ama Çarşamba günü yaptığı kahvaltılı toplantısı elle tutulur ilklerden biriydi.
Bu toplantıda 2019-2020 eğitim öğretim yılında neler yapmak istediklerini açıkladı ve gazetecilerin sorularını cevapladı.
Malum eğitimdeki değişim ve etkileşim kadar zor bir şey yok, çünkü her noktasında insan var ve bu insanlardan her birinin rol ve konumuna göre yapması gereken işler var,
Müdürümüzün ifadesiyle eğitim bir ekosistem işidir, bu sistemin zayıf bir halkası başarıyı düşürmektedir.
*Taşçıer ifadesi ile zayıf müdür öğretmeni öldürür, zayıf öğretmen öğrenciyi öldürür, zayıf veli hepsini öldürür.
Dolayısıyla eğitimdeki başarının ne kadar zor olduğunu bu ifadeden rahatlıkla anlıyoruz.
Müdür beyin açıklamasına göre bu sene okullarda bazı ilkler yaşanacak bunların hepsi de eğitim öğretime birer değer katacağına inanıyorum.
1-Zilsiz okul uygulaması; bu sene 17 ilçenin birer pilot okulunda zil çalmadan öğrenci ve öğretmenin kendini kontrol etmesine fırsat verilecek. Gelecek sene bu uygulama tüm okullara uygulanacak.
2-Tüm okullarda tek zil çalınacak, öğrenci ve öğretmen zili ayrı ayrı çalınmayacak.
3-Blok ders uygulaması kalkacak, şimdiye kadar bazı okullarda iki ders birleştirilerek 80 dakika ders işleniyordu ve öğrencinin bir teneffüsü elinden alındığı gibi ayrıca verimsiz ve sıkıcı bir tarzda ders işleniyordu, bu sene hiçbir okulda bu uygulanmayacak, her 40 dakilık dersten sonra teneffüs olacak.
4-Okullara öğrenci üzerinde telefon bulundurması kesinlikle yasak. Öğrencinin telefon taşıması hiçbir faydası olmadığı gibi birçok açıdan sakınca doğuruyor ve eğitim öğretimin aksamasına sebep oluyordu.
*Velilerimizin bu kararın arkasında durmasını ve okula sıkıntı çıkarmamalarını bekliyoruz.
5-Tüm vatandaşlarımızı kapsayacak bir uygulamamız var, akşam saat 21-22 arası evde olan herkes telefon, bilgisayar, televizyon vb hiçbir cihaza bakmaksızın aralarında iletişim sağlayıp, muhabbet etme imkanını bulacaklar.
*Büyük bir proje ama bir o kadar da değerli olduğuna inanıyorum.
İl Müdürümüzün anlattıklarını bir yazıya sığdırmak çok zor muhakkak gazeteciler her biri önemli gördüklerini haberleştirecekler.
Ben bir eğitim emekçisi edasıyla Müdür beye iki soru sordum, paylaşmak isterim.
Müdürüm ben evvelki yık Yenişehir belediyesinin katkılarıyla Yenişehir ilçemizde 24 okula 25’er top A4 kağıdı dağıtım, maalesef bazı okullarda DKY kursuna gelen öğrencinin olmadığını gördüm.
Malum DYK kurslarında okul müdürünün teklifi üzerine öğretmen görevlendiriliyor, ama her okulda da bu kursları canlandıracak kapasitede öğretmen olabileceği de mümkün gözükmüyor. Milli eğitim bir sınav açıp bu sınavdaki başarı durumuna göre kurs öğretmeni görevlendirse olmaz mı?
Müdür bey bu konuda daha hassas davranacaklarını söyledi.
İkinci sorum şehrimizde kaç tane müzik öğretmeni var? her öğrencimize bir şarkı, bir türkü, bir ilahi öğretebiliyor muyuz?
Yine müdür bey bu konuda da faydalı çalışmalar yapacaklarını söyledi.
İstirhamım şudur ki dershane hocalığı yapabilecek kapasitede olmayan öğretmene DYK’de ders verilmemesi, öğrencinin devam devamsızlık takibi hatta her okulda kurs açmaktansa her ilçede biri kız biri erkek iki ayrı kursa merkezinin açılmasıdır.
Ayrıca tüm lise öğrencilerimizin en az yıl boyunca bir saat müzik dersinin verilmesinde de fayda görüyorum. Müdür beyin verdiği bilgilere göre müzik öğretmeni sayımızın 305 olması işimizi zorlaştırıyor, tabi bunların bir kıs mı da orta okullarda görevli malum.
Edindiğim izlenim şu: Müdür bey bu şehrin eğitim öğretimine kalite kazandırmak için bir eylem planı çerçevesinde gayret/çaba göstermekte kararlı. Bizler de vatandaş olarak bize ne düşüyorsa yerine getirmeye hazır olmalıyız. Mili eğitimin uygulamalarına sahip çıkmayı ödev bilmeliyiz. Velev ki öğrencimiz olmasa da, çünkü bu öğrencilerin başarılı olması hepimiz için faydalıdır. Yarın çocuklarımızın komşuları olacaklarına göre onların yetişme tarzı bize de yansıyacak.
Bir şeyi de dile getirmeden geçemeyeceğim, velilerden istenilen şeyler ya da bağış gündeme geldi. Ben bir eğitim emekçisi olarak, uzun zaman idarecilik yapmış biri olarak birilerinin bu katkıya karşı olmalarına hayret ediyorum.
Benim evladım bir okulda 4 yol okuyacak ve ben bu okula 50 lira katkı vermeyeceğim yazıktır, ayıptır. Parası olmayandan tabi istenmez ama parası olan muhakkak okula katkı vermeli, okul aile birliği de bu parayı yerli yerinde kullanmalıdır.
Ben idareciliğimde makbuz karşılığında veliden katkı alırdım, paraların nere harcandığını da okul panolarına asardım, ne öğrenci, ne öğretmen, ne de veliden bir itiraz gelmiyordu.
“Param yoktur, olsa veririm” diyenlere de “canın sağ olsun” derdim. Çünkü bağış vermeyenleri kayıt komisyonu yanıma gönderiyordu. Durumunu daha yakından öğrenip, gerekirse ona katkıda bulunayım diye.
Müdürümüzün uygulamalarının arkasında durmak dileğiyle.
Bu şehrin şahlanışı ancak eğitim öğretim sırtında mümkündür.
Onun için diyorum ki, hayatın içindeki rolünüz ne olursa olsun bir günde iki işiniz olacaksa biri eğitim öğretim olsun gerisini siz bilirsiniz.
Ben varım, ya siz?