Bir Gencimiz Daha Vefat Etti
Akraba deyip geçmemek lazım, insanlar arasında kan bağı ile size daha yakın olan akrabaların, üzerinizde ekstradan bazı hakları vardır.
“Sıla-ı Rahim” kavramı akrabalıkla ilgili bir kavramdır. İslam akrabaları ziyaret etmeyi, varsa sorunları gidermek için çalışmayı, ihtiyaçları için çaba harcamayı emrediyor.
İhtiyaç denildiği zaman sadece maddi ihtiyaç akla gelmesin, kendisine değer verme, hal hatır sorma, manevî/ruhî hayatının tekamülü için katkıda bulunma da akrabalık görevleri arasındadır.
Akrabasını önemsemeyen kimselerin Allah’ın rahmetini de bulamayacağı vurgusu dinimizde yapılmıştır.
Yüce Allah, Peygamberimize tebliği konusunda yakın akrabalarından başla emrediyor. Bu dünyanın kazancı için akrabaya yardımcı olmak bir vazife ise ebedi hayatını kazandırmak için hayda hay yardımcı olmak, yol göstermek gerekir.
Gel gör ki toplumda bir yanda nemelazımlık düşüncesiyle oluşan duyarsızlık ve dünyanın çetrefilli hengamesi, insanı akraba ile ilgilenmeyi ihmale neden oluyor; ancak bu, akrabalık hukukunu ortadan kaldırmadığı gibi mesuliyeti de kaldırmıyor.
Maalesef öyle olmuş ki, geniş aile ve akrabalar ya düğünlerde bir araya geliyorlar ki o da gelmez olsalar, çünkü günümüz düğünleri komple günahlarla özdeşleşmiş, gavur taklidi şeklinde organize ediliyor, hatta daha aşırı bir vaziyet almış. Evlilik gibi hayırlı bir müessesenin temeli günahlar üzerinde inşa ediliyor.
Ya da taziyelerde bir araya gelinebiliyor. İşte bu hafta içinde öyle bir taziyemiz oldu. 24 yaşında üniversite son sınıfında okuyan genç bir akrabamız ne yazık ki otelin yüksek bir katından atlayarak intihar etti.
Defin sonrası Telkin okumak için hoca efendi müteveffanın ve annesinin adını bana sordu, ne yazık ki ikisinin de adını bilemedim, kendimden utandım, ne kadar ilgisiz/eksik ve olduğumu fark ettim.
Bu gencin intiharında, itikadında, ibadetinde kusur varsa bu günahın ortağı olduğumu hissettim.
Mescitte bir genç “Ben rahmetlinin abisiyim, dayı siz hangi camide imamsınız, bazen yanınıza gelmek istiyorum” demez mi ben bir daha kahroldum. “Yeğenim ben emekli öğretmenin, kabahat benim ki şimdiye kadar seninle tanışmamışım” dedim.
Bu beni eski yıllara götürdü, teyzemin çocuklarından biri hem yanlış bir iş yapmış, hem de bir hafta zarfında öldürülmüştü. Aslında ben o zaman da bu eksikliği fark etmiştim. Ya Yüce Allah onun hesabını bana sorarsa ne olacak halim diye.
Biz Mü’min/Müslüman isek hem akrabalarımızla, hem komşularımızla, hem toplumun diğer katmanları ile iletişim halinde olup, hak ve adalet adına, inanç ve amel adına onlara yol göstermeli rehberlik yapmalıyız. Bunu mümkünse ev ziyaretleri yaparak, değilse hususi “Aile günleri” düzenleyerek yapmalıyız diye düşünüyorum.
Bundan 15 yıl önce bir köyde aile büyüklerimizden biri vefat etmişti, ben bu aile günü kavramını dile getirdim. Saygın akrabalarımızdan Molla Muhammed Salim; “Yeğenim ilk destek benden güzel bir fikir.” demişti. Ama maalesef öyle bir imkanımız olmadı. Dua edin inşaallah en kısa zamanda böyle bir çalışmamız olsun. Birkaç yıl kardeşim Mehmethan Kaya geniş aile iftar yemeğini verdi, o da güzeldi, ama rahat bir günde, geniş bir zamanda tanışma ve hasbi hal etmek niyetiyle bir araya gelmenin çok daha faydalı olacağına inanıyorum. İnşaallah en yakın zamanda böyle bir etkinliği gerçekleştirir ve bir yazımı da buna veririm.
Kısacası günahların çoğunlukta olduğu, bütün insi ve cini şeytanların iş başında olduğu bu dönemde akrabalarımızla selamlaşmak, dertleşmek neredeyse vecibelerdendir.
Bu toplumsal bir sorun olduğu için köşeme taşıdım. İnşaallah her okuyucum bundan bir ders, bir vazife çıkaracak.
Gelin en azında ayda bir, bir akrabamızı ziyaret edelim, maddi manevi açıdan dertleşelim, bu hassasiyeti onlarla da paylaşalım. Sevap hanemize kocaman bir değer katalım ne dersiniz?
Cümlemizin ölülerine ve bahusus bu delikanlımızın ruhuna peygamberimiz Hz. Muhammed’e salat ve selam eşliğinde bir Fatiha okumanız dileğiyle.
Selam ve selametle kalın.
Eyüphan KAYA