Başdanışmanların Diyarbakır Çıkarması
Başkanlık Sisteminin gidişatı ve ekonomik durum hakkında bilgi verilip, görüş alındığı üç Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarının katıldığı toplantı Ayhan Oğan’un başkanlığında 40’tan fazla sivil toplum ve kanaat insanlarının katıldığı bir toplantı Diyarbakır Radison otelde yapıldı.
Bağlar Belediyesinin mihmandarlığında yapılan toplantıya Memur ve Emekli Sendikaları Konfederasyonu(MESK) adına katıldım. Beni davet edip hak ve adalet adına bir şeyler dile getirmeme vesile olan Bağlar Belediyesi Başkan yardımcısı Av.Muhammed Dara Akar’a teşekkür ederim.
Ayrıca hasta olduğu halde misafirlerini ilgisiz bırakmayıp toplantı süresince salonu terk etmeyen, akşam yemeği ikramından sonra onları hava alanına kadar uğurlayan Başkan Hüseyin Beyoğlu’nu da tebrik ederim. Diyarbakır misafirperverliğine de bu yakışır.
CB.Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum Başkanlık sistemini özetledi, Dünyanın geleceğini, Ortadoğu siyasetini özetle analiz etti.
CB Başdanışmanı Prof.Dr.Ekrem Akın da ekonominin resmini ortaya koydu, geleceğe dönük fikir ve beklentileri paylaştı.
İlk sözü almak bana nasip oldu;
Bir az da tecrübemden faydalanarak ilk sözü almaya çalıştım. Söylemek istediğimi dile getirmenin bahtiyarlığını yaşıyorum.
Özetle şunları dile getirdim.
Referandum öncesi başkanlık sistemini anlatmak için Ankara’da aldığımız bir kursla “Ak Parti hatibi oldum”, yazılı, sözlü her imkânı değerlendirerek Başkanlık sistemini anlattık. Fakat bizim anlattığımız sistemin bir tarafı eksik aksak gidiyor. Eğer vekil seçimlerinde “Dar bölge” seçim yöntemini getirmezsek, Meclis şimdiki haliyle zayıf kalır ve sitem işlemez, tek taraflı yönetilir. Birileri de haklı olarak bunu eleştirir.
Anayasamızda sorun var, bence 1921 anayasasını hazırlanacak yeni Anayasaya dibace(önsüz) yaparak Anayasamızı düzeltmemiz lazım. Bu haliyle giderse Kürt meselesi çözümü yarım kalır, bu durumda siyaset rayına oturmaz.
Başkanlık sistemini anlatırken; Başkanın, biri Bayan, biri Kürt olmak üzere en az üç yardımcısı olur ve Kürtlerin sesi de, rengi de sisteme yansır. şeklinde anlatıyorduk.
Geçende “Etrafında kimler var Reisim” başlıklı bir yazı yazdım. Çünkü sesimiz Reis’e ulaşmıyor, dolayısıyla sizden istirhamım sesimizi Reis’e ulaştırınızdır.
Yazının içeriğinde; “yanında Ali’ler var mı?” diye sormuştum. Hani Hz. Ali’nin uyarısı üzerine bir yanlıştan dönen Hz.Ömer, İmam Ali’ye diyor ki “Ali’den olmasaydı Ömer helak olurdu”
Ayrıca konuşmalarınızın arasında 15 Temmuz geçti, ben 15 Temmuz ruhunu şu beş kavramla özetliyorum.
Ezan, Sala, Tekbir, Vatan, Bayrak dolayısıyla kimin memleket için bir plan programı varsa bu değerlere göre hazırlamalıdır diye düşünüyorum.
Benden sonra yazar/iş adamı Mahmut Şimşek söz aldı, mana yüklü bir konuşma yapınca yeniden Barış/Sineyi Kürde dönüş manasında bir ifade kullandı ve içinde Kürdün olduğu bir şarkı istiyorum ifadesiyle konuşmasını bitirdi.
Sara dışı bir tarafı dikkatimi çekmediği bu konuşma moderatör Ayhan beyin tepkisine yol açtı. Lütfen barış lafını etmeyin diyerek Şimşek’in konuşmasını eleştirdi.
Daha sonrada birkaç konuşmacı ile tartışan moderatör, değerlendirme kısmında “ben bu toplantıdan keyif almadım ve üzüldüm” dedi.
Katılımcıların çoğu Ayhan Beyin bu tarzına anlam veremediler. Katılımcı olarak Ayhan beyin neyi duymak istediğini bilmediğimiz için galiba böyle bir sorun yaşandı.
Kısacası nasıl ki yazımın bu paragrafı absürt kaldıysa Ayhan beyin katılımcılarla atışması/tartışması da o düzeyde abes oldu.
Ama Uçum ve Akın beyin sorulan sorulara da doyurucu cevap vermeleri bu toplantının yararlı geçmesine vesile oldu, diyebilirim.
Sanki Külliyedeki Başdanışman grubu kendince bir çerçeve belirleyip ona göre politikalar üretmeye çalışıyorlar.
Benim de vatandaş olarak ülkem adına, huzur, sükunet ve selamet açısından söylemek istediğim şu ifadelerin dikkate alınmasını istiyorum.
Türk Kavramı yerine Türkiye kavramını kullanmaya çalışalım, Kürt vatandaşlarımızın dil ve kültürünün tanındığı, huzur içeren günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek bir Anayasa yapalım.
Atatürk İlke ve İnkılapları hikayesinin peşini bırakalım, en kısa zamanda Anıtkabir müze konumuna getirilsin, yetkili etkili devlet adamlarımızın belli günlerde Anıtkabir defterine tekmil vermekten vazgeçmenin zamanı gelmiştir.
Irak Kürdistan Bölgesinin her açıdan olgunlaşması için çaba sarf edelim.
İran İslam devleti ile iş birliğine giderek Konfederal İslam devletinin oluşmasına destek olalım.
Aile yapımızı yakından ilgilendiren yasaları inanç ve kültürümüze uygun hale getirelim. İstanbul Sözleşmesini bir an evvel feshedip 6284 numaralı yasayı adaletin ruhuna uygun bir tarzda yeniden düzenleyelim.
Zina, Kumarın ve Faizin her çeşidini yasal olarak yasaklayalım.
Fakir fukaramıza devlet eliyle, minnet etmeden yardımcı olup sosyal devlet anlayışı gereğini yapalım.
Evliliği kolaylaştırıp ev hanımlığı, anne olmayı cazip hale getirelim.
Bu dertler saymakla bitmez,“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine manifesto” başlıklı bir yazı yazmış; 21 madde ile derdimi dile getirmiştim. İstersen google’de yazıp okuyabilirsiniz.
Sorunlarınızı hasıraltı ederek kendimizi aldatmayalım, büyük devlet gibi hareket etsek büyürüz, bunu yapabiliriz, ama fikirlerin dile gelmesine tahammülümüz olmazsa bunu yapmamız zor olur.
Selametle kalın, konumunuz/rolünüz ne olursa olsun taşraya indiğinizde vatandaşı dinleyin vatandaşa afra tafra yapmayın derim.
Bu tür çalışmaların yapılmasında fayda var, çünkü bu ülke 83 milyon vatandaşındır, onlar adına vazife yapan, maaş alan kimselerin onları dinlemesi elzemdir.
Artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bir marka haline geliyor unutmayın.
Benden söylemesi.
Eyüphan KAYA