Ak Parti kendini yenileyebilir mi?
Valla bu o kadar zor değil, sadece Genel Merkezin bunun için niyet edip azimle çalışmasına bağlıdır. Malum ister dünyevi, ister uhrevi melselelerde olsun, çalışan kazanır.
Son birkaç defadır birilerinin referansıyla teşkilat yapılandırılıyor ve buna rağmen bir başarı elde edilmiyorsa iki kere düşünmek lazım, öncelikle ve özellikle teşkilat yapılanmasında referans olan kimseleri pasifize etmek, hatta partiden uzaklaştırmak lazımdır. Belki de bunlarda bir ihanet var!
Ak partinin birinci ve ikinci dönemden kalma birçok nitelikli, gayretli, ihlaslı kimseler var, partiden bir adım geri durmuş, olup bitenleri hayretle izliyor. Bu insanlara imkan verilirse, parti kısa zamanda kendine gelir kanaatimce.
Ama eğer parti milliyetçi duyguların arkasına düşüp, işin kolayını tercih ederse günden güne eriyecek, agresifleşecek, devletleşecek ve bir gün beklenmedik bir başarısızlıkla cezalandırılacak. Siyasi parti devletleşemez, devletleşmemeli.
Siyaset renk değiştirecek, “su akar yolunu bulur” misali yeni partiler haliyle ortaya çıkacak. Tabi bu durumda kaybeden Anadolu insanı olacak. Çünkü verimsiz geçen tek bir gün dahi insanımız için telafisi zor bir zarardır.Bir gün deyip geçmemek lazım bir günde çok şey yapılabilir.
Cennet misal bir memlekette, münbit bu yarım adada yaşıyoruz, ama iyi yönetilmediğimiz için bir türlü huzur bulamıyoruz.
Böyle giderse korkarım Ak Partinin bu ülkeye kazandırdığı sosyal ve siyasi güven yavaş yavaş bir balon gibi sönecek, durum onu gösteriyor.
Ak Parti;
Vekil adalarını belirlerken bir kriter getirmiyor, özellikle dar bölge seçim yöntemi için bir çaba harcamıyor. Bu liste biçimi vekil seçimi tek başına bu ülkenin gerilemesi için yeter de artar. Çünkü Meclis iyi çalışmıyor.
Belediye Başkan adaylarını belirlerken bir kriter koymuyor, gel vatandaş gel misali. Bir arkadaşım anlatıyor; Belediye başkan aday adayları toplantısında Okul müdürlüğünden emekli biri ve İş-Kur çerçevesinde okulda geçici görevle çalışan personeli ikisi de aday adayı.
İl başkanlığına müracaat etmek için şart/şurt yok, ilginçtir adaylığa müracaat edenlerin de partiye bir şartı yok. Yani il yönetimi kuru kalabalıktan ibaret.
İlçe başkanları seçiminde yine bir tuhaflık var. Birileri ilçe başkanlarını aralarında paylaşmış, bu ilçe başkanı benim adamın olsun, diğeri senin adamın.
Başarısız il yönetim kurulu üyesi ilçe başkanı oluyor, başarısız ilçe başkanı yeni il yönetimine giriyor.
Ak Parti benim adım Ak parti diye bilir, ama partide Ak ile Kara karışmış arkadaş, bir partili olarak buna seyirci kalmak insanı kahrediyor. Yazık değil mi bu kadar emeğe.
Peki böyle bir durumda bu parti nasıl ıslah olacak? Nasıl başarı elde edecek?
Ben, bir dönem il başkanlığına müracaat edince “yeddi” şartım vardı, “eğer parti bunları bana taahhüt ederse il başkanlığını kabul edebilirim” demiştim.
Ayrıca hazırlık mahiyetinde en az 15 sivil toplum kuruluşlarından, “beş kriter” taşıyan, üçer isim istemiştim. Aralarından en az birini yönetime seçip sivil toplumun desteğini direk almak için bir yol bulmuştum.
Eğer Reis mental yorgunluğu moduna girmişse şu andaki durum fena değil götürebildiği kadar götürecek, zaman içinde Anadolu insanı başka bir parti bulup yoluna devam edecek, ama yok eğer “ben enerjiğim bu ülkeyi büyük devletler arasına taşıyabilirim” derse valla bu hal hiç de iyi değildir.
Peki neye dikkat etmek gerekir derseniz;
Bu partide sesini çıkarabilecek, eleştirel kabiliyete sahip yöneticiler lazım, şakşakçılara gerek yok!
Devletin ihalelerine göz diken kimselerden hayır gelmez, Ak Parti ile servetine servet katan kimselerden hayır gelmez, onlar haram kazanıp haram harcamaya alışmışlar çünkü.
İstanbul sözleşmesine karşı olmayan kimselerden bu halka fayda gelir mi? Aile yapımız elden gidiyorsa siyaset neye hizmet edecek?
Kürt meselesini dert edinmeyen bir siyasetçi Ak Partiye ne kazandıracak?
Gıybet olmasın diye yine kendimden bir örnek vermek istiyorum, bir önceki dönem Diyarbakır Sur ilçe başkanlığına müracaat edince o zamanki Teşkilat Başkanımız Mustafa Ataş, “başkanlığı filancaya verdik” deyince sinirden titriyordu, aslında ben daha Diyarbakır’dayken bana dediler “boşuna gitme, o malum şahıs filankesi aramış, demiş gel mazbatanı al”. Ama ben yine de gittim, vazifemi eda ettim.
Mülakat sonucu belli olunca, beş dakikalık bir sohbet hali oluştu, Mustafa Beye dedim ki “Müsaade edin 17 ilçe yönetimiyle ayrı ayrı SWOT analizi yapalım, ilçe yönetimlerine yeni bir ruh yeni bir heyecan gelsin” ama bir fırsat verilmedi.
Oluşan İl yönetimine Ar-Ge il başkanlığı şartıyla müracaat ettim olmadı, Ar-Ge il başkan yardımcısı olmak için talebim oldu yine olmadı. Bu partide müracaat etmediğim tek konum Belediye Encümen aday adaylığıydı o da bana uymuyordu. Galiba oraya da müracaat etseydim yine kabul olmayacaktı.
*Ak Parti taşrada gayretli insanlara kapısını kapatmışsa Ankara’da konuşmanın taşraya ne faydası var?
Ak partide yeni bir tarz görüyorum, eğer başarırsa dünyada bir ilk olacak; “yanlış yoldan doğru hedefe ulaşmak” gibi bir icat peşine düşmüş valla bu da mümkün değildir.
Sünnetullah diyor ki; “herkese muhakkak çalıştığının karşılığı vardır” bu demektir ki karşılığını alamıyorsanız, çalışma tarzınızda sakatlık var.
Ey Ak parti ister dikkate al kendine gel, ister yanlış yap küçülmeye devam et. Bu tarz ile Ak Parti oylarının gelecek seçimde düşeceği kesindir, ama ne kadar düşer orasını bilemem.
Doğru düzgün kimselerin rehberliğinde çalışmak dileğiyle.
Selam ve selametle kalın.
Eyüphan KAYA