Birilerinin keyfine göre tanımlayıp, ona göre yaşadığı Hürriyet. Nefis ve şeytanın en çok etrafında dolaştığı hürriyet!
Şu ifadeleri an az benim kadar duymuşsunuzdur.
*Ben Hürüm,
*Adam Hürdür,
*Burası Hür bir ülke,
*Cumhuriyet Hürriyeti getirdi,
*Bu düzenin ilkelerinden biri Hürriyettir.
Bu ifadeler kullanılınca acaba ne anlıyoruz? ya da ne anlaşılmalıdır?
Gelin bu konuda o günün zahmet ve sıkıntısını yaşayan, bu kavramların ne anlama geldiğini anlatmak için emek sarf eden bir Babayiğite, Bediüzzaman’a kulak verelim.
“Meşrutiyet-i meşrua” şartıyla Cumhuriyet düzeninin tesis edilmesinden yana olan Üstat, Hürriyetin şu beş şartı olmazsa olmaz olduğunu söylüyor, yazıyor, anlatıyor, bu konuda uyanık olmamızı istiyor.
1-Meşru dairede gönül birliği,
2-Millet sevgisi,
3-Talim terbiye,
4-Çalışmak,
5-Sefahate kapılmamak, şartıyla hürriyetin insanlar için bir kazanım olduğunu söylüyor.
Evet, meşru daire, Müslim gayri Müslim herkese huzur ortamı sağlayan bir şart meşru dairede gönül birliği, hakta ittifak, yanlışta imtina ve uyarı olunca hayat kalite kazanıyor. Yoksa günahta birliktelik ya da hoşgörü insanı helaka götürür.
Milletten gaye Millet-i İslamiyedir, bir arada yaşadığımız 81 milyonun selametidir. Nasıl ki komşunuz açken, tok yatamazsınız ifadesinde komşunun dini, aidiyeti sorulmuyorsa buradaki milletten kasıt da o olsa gerek. Millet kavramı dini yada milli kavramla ancak bu şekilde anlamlandırılabilir kanaatindeyim.
Talim- terbiyeyi, eğitim- öğretim yaptık, kavramların içini boşalttık; edep, marifet ve hikmeti unuttuk.
Çalışmaya gelince maalesef masa bası işler peşinde koşan bir millet haline geldik, üretimden uzak, kolay işleri tercih ediyoruz, mesai sonrası çalışmak pek aklımıza gelmiyor, “parası kadar iş” diyecek kadar menfaatçi olduk. Acaba işimizin hakkını veriyor muyuz vermiyor muyuz? öz eleştirisini unuttuk.
En tehlikelisi de sefahate daldık; eşyaya köle olduk, araba değiştir, ev değiştir, koltuk değiştir, moda havasına kapılıp gitmişiz haberimiz yok öyle ki 2 bin lira ile çalışıp da mesut olan, 52 bin lira alıp da mutsuz olan çok kişi gördüm. Maalesef devletimiz de israfa alıştı.
İşte hürriyetin faydalı bir düzen olmasını istiyorsak üstadın ortaya koyduğu bu beş esasa dikkat edeceğiz, aksi takdirde birilerinin kendine göre tasarladığı hürriyet tam bir rezalet olarak karşımıza çıkıyor.
Hürriyet adı altında;
Kumar oynayanlar,
Rakı İçenler,
Zina fiilini İşleyenler, gücü yetiyorsa sağına soluna sıkıntı veren kimselere sesleniyorum siz hür değil nefsin kölesi olmuşsunuz.
Ben bunları söylerken; “sana ne oluyor?” diyecek kadar karaktersiz kimseler de karşımıza çıkabilir, ama eğer insan isek, varsa bir sorun hepimizi ilgilendiriyor.
Her şey beni de seni de ilgilendiriyor. Hele ki Müslüman iseniz; emri bil maruf, nehyi anilmünker vazifesi senin özelliğindir. Doğruyu söylemek, teşvik etmek, yanlışı dillendirip, ona engel olmak vazifendir.
Üstat Bediüzzaman’ın özelliklerini saydığı hürriyeti şimdiye kadar görmesek de artık bu hürriyetin zamanı gelmiştir diyor.
“Helal daire keyfe kafidir” diyen Üstat burada da yine Hürriyete bir gönderme yapıyor bence.
Selam ve dua ile.