Zaman ve zemine bağlı olarak değerlerimiz ufalanıp yok olmaktadır. Ortaya çıkan bu yozlaşma bilişim çağı ile birlikte küreselleşmenin de bir sonucudur. Özellikle son yıllarda sosyal medyanın hayatımızın en mahrem köşelerine kadar girmiş olması ile birlikte yerelliğimiz yerle yeksan olmuştur.
Eskiden de aykırı tutum ve davranışlar mevcut idi fakat dar bir çevrede kaldığı için bütün toplumu etkilemezdi. Günümüzde tüm sınırlar ortadan kalktığı için rol-model olarak sayısız örnekle karşılaşmamız olasıdır. İlginç olan ise; iyi, güzel, faydalı ve mükemmel olan uygulamalar değil de olumsuzlukların daha etkili olmasıdır.
Müslüman ve Türk olarak bizi diğer milletlerden ayıran hasletlerimiz yok olmuş veya yok olmaya yüz tutmuştur. En başta hayâ ve edep elbisesini parçalayarak ar damarını çatlattık sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi. “Hayâ imandandır” düsturu mazide kalan hoş bir seda olarak hafızalarımızda silinmeye yüz tutmuştur. Yine hayânın imanın bir şubesi olduğunu hatırlayan var mıdır? Bilemiyorum.
Mesela eskiden hamilelik ve doğum en mahrem konularımızın başında gelirdi. Çocuk dünyaya gelinceye kadar bundan kimsenin haberi olmaz sır gibi saklanırdı. Hamileliğin belli olmaması için azami dikkat gösterilir ve bu konular ulu orta konuşulmazdı.
Günümüzde hamileliğin ultrason fotoğrafının bile bir şeref madalyası gibi sosyal medyada ifşa edilmesi vahimdir. Bunun dışında hamilelik partilerinin düzenlenmesi ne acayip bir hayâsızlıktır. Eskiden büyükler, “Doğmamış çocuğa don biçilmez” diyerek meseleye nokta koymuşlardır. Sudaki balık olan hamilelik, dereyi görmeden paçaları sıvamaya benzer ki çok anlamsızdır. Bütün bu değerlerimize aykırı şeyler taklitçilikten ibarettir. Ve bir virüs gibi sosyal medya sayesinde yayılmaktadır.
Meseleye somut katkı sunması adına bir anımı burada paylaşmam isabet olacaktır. 90’lı yılların başında İstanbul’da askerlik görevimi ifa ediyorum. Doğal olarak hafta sonraları çarşı iznine çıktığımda akraba ziyaretlerini de ihmal etmiyorum. Yine bu ziyaretlerin birini dayıma yapmıştım. Geniş salonda tüm aile bireyleri yerini alırken yengemin servis masasının arkasına sıkışmasına o gün anlam verememiştim. Oysaki koca salonda oturma gurupları, koltuklar ve kanepeler dururken bir köşede masanın arkasına sığınmasını anlamamış ve anlam verememiştim.
Mesele daha sonra anlaşıldı ki yengem hamile ve bunu hayâsı gereği ifşa etmekten imtina ediyormuş. O hayâ ve edep timsali kadın bugün rahmeti rahmana kavuşsa da geriye bıraktığı emanet olan Talha aynı yolun yolcusu olarak yürümeye devam ediyor. Ne büyük sermaye, yüce Allah’ım cenneti ile müşerref etsin inşallah.
Sonuç olarak; zamana yenik düşüp yok olmamak adına silkinip kendimize gelmemiz elzemdir. Yoksa Allah muhafaza iki dünyamızda ziyanda olacaktır.
Esenlik dileklerimle