Bazı filimler vardır bir defalıktır.
Bazı filimler vardır hayatınızın köşesine kurulup yerleşirler. Belki hayatınızı, bakış açılarınızı değiştirirler. Sanat, sinema, müzik güzel, estetik ve anlamlı olursa hayatımıza hayat katar, can katarlar. İşte Crash böyle filmlerden biri.
Crash Türkçede çarpışma anlamına geliyor. Film bir trafik kazası ile başlıyor. Ancak bu sadece bir aldatmaca. Asıl çarpışma beyazlarla zenciler, İspanyollarla Amerikalılar, zenginlerle fakirler arasında. Sürekli artan bir öteki ve ötekileştirme ile karşı karşıya kalıyoruz filimde. Aynı ülkemizdeki gibi! Sürekli kendisini güçlü hissedenler, zayıfları aşağılıyor, onların neredeyse insan olduklarını bile kabullenemiyorlar. Film boyunca hep bu çarpışmalarla muhatap oluyoruz. Sürekli bir kavga, gerilim ortamı. Crash’ı seyrederken “ne kadar da bize benziyor” demeden edemiyoruz.
Gücü elinde bulunduranlar kendilerini devamlı bir şekilde kutsuyor. Ve bu kutsal saydıkları değerler uğruna her şeyi, herkesi gözden çıkarabiliyorlar. Bizim ülkemizde ise sadece devlette, bürokraside, yüksek memurlarda değil; cemaatlerde, dindarlarda da bu ötekileştirmeyi görmenin acısını hissediyoruz.
İktidarı, kudreti filimde kimi devlete dayanarak, kimi silahla, kimisi ise parayla elde ediyor. Bizde de devlete, sisteme, bürokrasiye, iktidara dayanmak ben duygusunu firavunlaştırırken; bize itaat etmeyenleri de hemen ötekileştirip bir şekilde ezmenin yollarını arıyoruz.
Crash filmine içinde yaşayarak muhatap oldum. Zira iktidar mevkiinde bulunanlar defalarca, takdir edilmesi gereken, samimi insanları zencileştirip, marjinal bir hale getirmenin gereklerini fazlasıyla yerine getirdiler. Koltukları ellerinde tutanlar hiçbir zaman kendilerine her halükarda baş sallamayacak, her söylediklerine evet demeyecek, köleleştiremeyecekleri birilerini istemezler. Her gün isyankâr bulduğunuz kişileri nasıl ötekileştirebilir, bunları yoklaştırabiliriz diye düşünür ve etki alanlarınıza bu mesajları gönderirseniz dünyada belki bir zafer kazanabilirsiniz.
Ama Crash filmindeki gibi gerçekte kimin kazanıp, kimin kaybedeceğini ancak Rabbimiz bilebilir. Görünüşteki kahramanların bir gün gelip aslında hiç de öyle olmadığını belki filimdeki oyuncular değil ama; senaryonun asıl sahibi mutlaka bilecek. Ve siz hangi rolü oynarsanız, insanları ne kadar kandırırsanız kandırın Rabbimizin de bir hesabı olduğunu unutmayacağız.
Film insanların ırkçılığından, ötekileştirmenin ötesinde bir yorumla İnsanların Griliği. Filimde şartlar iyileri kötü, kötüleri ise iyileştirebiliyor, korkakları kahraman, kahramanları korkaklaştırabiliyordu. Film boyunca kahraman olan siyah polis, kardeşi uğruna beyaz bir dedektifi harcayabiliyor; ırkçılık karşıtı bir beyaz polis ise öldürdüğü bir zenciyi imha edip arkasında iz bırakmayabiliyordu.
Filimi burada anlatmayacağım. Ancak hepimiz bu çarpışmayı her an yaşayabiliyoruz. Ve her an hepimiz bu imtihanı kazanma ve kaybetme durumu ile karşı karşıyayız. Kusura bakmayın, ben kendi başımın derdine düşmüşüm, başkalarıyla hiç uğraşamam. Başımda şu dünya imtihanını kazanma ve kaybetme imtihanı açılmış. Biz hepimiz gri insanlarız. İyilik de kötülük de bizler için. Bizlerden dünyevi olarak birşeyler çalmak mümkündür. Ben bunların derdinde değilim. Benim korkum acaba bu gri dünyada ben de zalimler gibi olur muyum? Onlarla kavgaya tutuşup Rabbime verdiğim sözleri unutur muyum?
İşte bunun için hiçbir hakarete, hiçbir dedikoduya, üzerimden yapılan hiçbir hırsızlığa aynıyla mukabele etmemeye çalışıyorum. Ben başka dertteyim, onlar başka dertte. Buyurun, meftunu olduğunuz koltuklar, makamlar, elinizde tuttuğunuz iktidarlar sizin olsun. Bize Rabbimizin rızası yeter.
Crash son yıllarda seyrettiğim en harika, en bizi anlatan, en hayattan bir film. En kısa zamanda tekrar seyredecek, dostlarıma da tavsiye edeceğim. Hepimizin griliğini ve hepimizin iyiliği, güzelliği, hakkı beslemek için nasıl Kur’an’a, sünnete, yapışmamızı hatırlatan harika bir film.
Kötülük için bir şey yapmamız gerekmez, o gelir bizi bulur, iyiliği ise beslemeliyiz. Yoksa asla onunla yaşayamayız. Ve dolayısıyla kötülüğe hizmet etmiş oluruz.
Hayatı yüce kılan şey, inançlarımızın kötülükten daha büyük olması değil mi?