Üstad, her gece teheccüd namazına kalkıyor, bazı günler uyuyamayan Molla Hamid onu görüyor, Üstad Hazretleri:“Keçeli! Madem uyuyamıyorsun,kalk sen de gel,
beraber dua edelim.”diyordu. Molla Hamid, okuyacak bir şey bilmediğini ifade ediyor,
o: “Ben dua ederim,sen amin,dersin.buyuruyordu.
Molla Hamid’in dua esnasında uykusu gelirse:“Ben de eskiden senin gibi idim; sonra alışırsın.”derdi, çok mütevazı idi. Arkasında kıldığım namazlardan çok zevk alırdım.
Namaza duruşu bir mehabet ve haşyet verirdi insana. Namazdan sonra tesbihat hakkında şu
dersi vermişti bize:
"Namazın sonunda tesbihat,namazın tohumu,
çekirdekleri hükmündedir.”Hazin bir sada ile bizden çok ağır tesbihat yapardı. Çok namaz kılan hocaları görmüşümdür. Fakat böyle hazin ve
huşu içinde kılana rastlamadım. Lailahe illallah diye tesbihata başladığı zaman, eğer yanında bir tarikat ehli olsa cezbeye gelirdi. Sesi top güllesi gibi tok çıkıyordu.Üstad daima ibadet ve münacatla meşgul olurken, saatlerce diz üstü otururdu. Böyle oturmaktan, ayağının parmağı yara olmuştu. Molla Resûl'e parmağını göstererek bir merhem sürmek istediğini söyledi. Bu esnada Molla Resûl ateş yakmakla meşguldü.
Üstad’ın o halini ve parmağının yarasını gören
Molla Rasul, içinin acısını şöyle dile getirdi:
"Biz de Allah'tan korkuyoruz, ama Üstadım,
senin ödün patlıyor. Bizim gibi rahat otursaydın ayağın yara olmayacaktı!"
Üstad Molla Rasûl’ün bu sözüne karşılık:
"Molla Resûl! Kısa ömürde,kısa dünyada,
ebedî hayatı kazanmaya gelmişiz. Hem burada rahat oturayım,hem Ahirette rahat edeyim ,
olmaz böyle şey!Onun için cesaret edemiyorum rahat oturmaya”
dedi...