SAHABE MÜSLÜMANLIĞI GİBİ Mİ OLACAĞIZ?
YOKSA GELENE AĞAM GİDENE PAŞAM MI DİYECEĞİZ?
Bu sayfadan MAĞDUR YOK DİYEMEZSİNİZ diye bir yazı yazmış akabinde de bir değil binlerce masum, mazlum ve mağdurlar olduğunu yazımızda anlatmış idik. Zira yazıyı yazan Hanımefendi o yazıyı hangi saika ile yazdığını bilemiyorum, lâkin insanın aklına acaba
birilerinin gözüne girmek mi istiyor?
Parti içinde bir mevki bir makam mı
kazanmaya mı çalışıyor?
Yok yok aslında.... diye aklımızdan birçok senaryo geçiyor. Oysa bizde " boş ver su-i zan etmeyi, biz müminiz bundan dolayıdır ki hüsnü zanla muamele etmeliyiz " diyoruz.
Diyoruz demesine de bir türlü fireni patlamış, yokuş aşağı inen kamyon misali sinirlerimizede hakim olamıyoruz.
Nerden çıktı şimdi bu?
Valla bir yerden çıktı çıkmasınada...Neyse...
Gelelim konumuza. FETÖ DEN BİRTEK İNSAN DAHİ MAĞDUR OLMAMIŞ MIŞ MIŞ... Devletin bürokratları hiçte hanımefendi gibi demiyor.
Altta yazılanların hepsi Bakanlıkların yetkili ağızlarından yaptıkları açıklamalardır.
Başbakanlık:
Toplam 257 personel
Diyanet İşleri Başkanlığı
Toplam 492 kişi,
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB):
Toplamda 36.200
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu toplamda 2.745 hakim ve savcı tasfiye edildi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı:
393 personel
Maliye Bakanlığı:
1500'den fazla çalışan
İçişleri Bakanlığı:
Toplam 8.777 personel açığa alındı.
Gençlik ve Spor Bakanlığı:
2 bin 100 kişi
Hazine Müsteşarlığı:
toplam 62 kişi
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK):
1577 dekanın istifasını istedi.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT):
100 personelin açığa alındı
Milli Savunma Bakanlığı (MSB): Milli Savunma Bakanlığı’nda görevli biri müsteşar yardımcısı, 3'ü daire başkanı olmak üzere 1 tümgeneral, 2 tuğgeneral ve 1 tuğamiral görevden uzaklaştırıldı. Ayrıca, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Milli Savunma Bakanlığı karargahında görevli hakimlerden 5'i kurmay albay, 9'u üye olmak üzere toplam 21 askeri hakim, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla gözetim altına alındı.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı:
Toplam 529 kişi açığa alındı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK): 29 personel açığa alındı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı:
Toplam 70 personelin görevden uzaklaştırıldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi:
8 üst düzey yöneticinin görevden alındı.
Askeri Yargı: Milli Savunma Bakaliği:
Toplamda 262 askeri hakim ve savcı görevden uzaklaştırıldı.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK):
Toplamda 25 personel görevinden uzaklaştırıldı.
Şimdi kimse kalkmasın " Sayın Başbakanım Fetö'den bir tane dahi mağdur yok "demesin Mümin ve mümin; bulunduğu her ortamda doğruyu söylemekle mükelleftir . Yıllar önce Başbakanlığın önünde yazar kasasını atıp
" SAYIN BAŞBAKANIM, BEN BİR ESNAFIM. BEN BİR ESNAFIM" diyen hakkı hak bilip hakkı söyleyen, batılı da batıl bilip söylemekten kaçınmayan cesur yürekler gibi olacağız. Acaba ne zaman müminlerin halifesine, (bugünün tabiri ile) Cumhurbaşkanına gene bugünün tabiri ile
POSTA KOYAN veya
RACON KESEN yiğit üstü yiğitler gibi
NE ZAMAN OLUNACAK, OLACAĞIZ.
Gelin taaa uzaklara asr-ı saadete gidelim. Şimdi kapatın gözlerinizi ve hayal sinemasından o anı yaşayın. Bakalım; acaba GERÇEK MÜMİN MİYİZ? yoksa
GERÇEK MÜMİNLER, HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA SUSMAYAN PEYGAMBERİ ZİŞAN EFENDİMİZİN DEDİĞİ GİBİ GÖKTEKİ YILDIZLAR MİSALİ SAHABE EFENDİLERİMİZ Mİ?
Bugün " SAYIN BAŞBAKANIM FETÖ'DEN HİÇ MAĞDUR YOK diyenler acaba “Yalan söylüyorsun, yanlış söylüyorsun, hata ediyorsun, oyun oynuyorsun, hainliğinden yapıyorsun, dalkavukluğundan yapıyorsun, -neyse neden yapıyorsa- o işin aslı şöyledir.” diye doğruyu söyler, yazar ve özür dilermi?
Namazda iken bile, imamın arkasında el pençe divan dururken bile, imam yanlış okuduğu zaman arkadan düzeltiyoruz. “Yanlış oldu hocam, şöyle olacak.” diye imamın kıraatinde hata olursa düzeltmiyor muyuz? Yanlışa tahammül namazda olmazsa ki namazda olmazsa ne demek? Yani imamın arkasında kuzu kuzu durmak, imama uymak zorundasın. Allahu Ekber diyecek öyle eğileceksin. Önceden eğil, eğilemezsin; önceden namazdan çık, çıkamazsın. Bağlandın imama, imamın emrine girdin, “gık” diyemiyorsun. İmam okuyor, sen dinliyorsun. O disiplin, o intizam, o otorite, o salahiyete rağmen, imam yanlış bir şey yaptığı zaman ne oluyor? Arkadaki düzeltiyor, “yanlış okudun” diyor, “şöyle olacak” diyor.
Hz. Ömer radıyallahu anh, -aşere-i mübeşşere’den, halîfe-i Resûlullah, emîrü’l-mü’minîn, sahabeden-, minbere çıkmış, konuşuyor. Üzerinde bir cübbe var, bir kıyafet var. Belki cübbe değil bir kumaş, ki ganimet malından, ganimet olarak gelmiş. Herkese ikişer metre, ikişer metre kesilmiş, dağıtılmış. Ganimetten herkese iki metre, iki metreden de Hz. Ömer’in üstüne böyle bir giysi çıkmıyor. Çıkmış ve hutbede… Ne kadar önemli! Bizim sahabe ahlâkını anlamamız lazım. Sahabe ahlâkını anlamazsak, sahabe Müslümanlığını tadamazsak, tahakkuk ettiremezsek, zamâne Müslümanlığı berbat... Müslümanlık hangisidir; sahabe Müslümanlığı… Zamânede herkes bir boru öttürüyor; düttürü… Kimisi ulusal düttürü, kimisi kişisel düttürü.
Hutbe esnasında konuşmak yasak! İslâm’da, hatip hutbeye çıktığı zaman konuşmak yok. Allah, Allah!.. Bunlar sahabe; “Seni dinlemiyoruz yâ Ömer!” diyorlar.
Hz. Ömer de, on kişiyi devirebilecek, babayiğit, boylu poslu bir kimse, çok güçlü kuvvetli bir insan...
“İnerim şimdi senin imiğini ezerim, tepeni delerim.” demiyor. “Neden?” diyor.
“Yâ Ömer! Senin o sırtındaki kumaştan hepimize verildi ama ikişer metre, ikişer arşın verildi. Biz yapmak istedik bir elbise çıkmadı bize, sana nasıl çıkmış? Hem sen boylu poslusun, bu nasıl çıkmış? Sen halife olduğundan kendine çok mu pay ayırdın? O zaman seni dinlemeyiz, sen haksızlık yapıyorsun.”
Böyle deyince, Hz. Ömer gayet sakin, diyor ki…
O da önemli; hak söylendiği zaman kızmamak… Bu da sahabe ahlâkı işte. Minberin dibinde oğlu var, Abdullah b. Ömer.
“Oğlum Abdullah! Kalk meseleyi izah et.” diyor, başka bir şey demiyor.
Abdullah kalkıyor;
“Ey cemaat!..”
O da evli barklı ayrı bir adam. O da iki arşın almış.
“Ben kendi hakkımı babama verdim. Ekledik, ondan bu kumaşı yaptık. Bu odur. Benim hakkımla beraber yetti de kumaşı öyle yaptık.” diyor.
Adam o zaman; “Özür dilerim.” demiyor. Çok ilginç! Ben çok çok beğeniyorum. “Tamam, şimdi konuş yâ Ömer.” diyor. Yani tatmin oldu. Özür dilemiyor, sorması haklı çünkü. “Sen haksızlık mı yaptın yâ Ömer?” diye sorması haklı. Eh, savunmasını yaptı, tamam. Seni affettim gibilerden “tamam, şimdi konuş” diyor. Müslümanlık bu…(A.g.e Mahmud Esad Coşan)
Şimdi soru şu
SAHABE MÜSLÜMANLİĞI GİBİ Mİ OLACAĞIZ?
YOKSA, GELENE AĞAM GİDENE PAŞAM Mİ DİYECEĞİZ?
Hem soruyu cevap verelim,
hemde kendimizi bir Çek edelim mi?
Selam ve dua ile