Ne kadar zordur, fakat bir o kadar da güzeldir ağlamak. Neden ağlar, niçin ağlarsınız?
Seversiniz ağlarsınız, üzülürsünüz ağlarsınız, kaybeder-kazanır yine ağlarsınız. Ey ağlamak, sen ne kadar güzel bir şeysin. Çok sevdiğinizi ebedî bir âleme göndereceksiniz, dişinizi sıkar, sıktıkça sıkar adeta dişlerinizin elinize akacağını düşünürsünüz. Lâkin o kadar enteresandır ki ne kadar sıkarsanız sıkın inat eder dişleriniz. Yerinden memnundur o. Oysa üzüntünüze tek çaredir ağlamak. Ağla evladım ağla, ağla ki arkamdan dövünme, ağla ki rahatla, ağla ki içinde kopan fırtınaların gözyaşları ile dışarıya akmasına engel olma, ağla. Zira ağlamak, çok ama çok güzel. Tıpkı şairin dediği gibi:
“Ağlamak şu gelip geçici dünyada
Her şeye rağmen var olmak demek
Ağlamak yaşayan binlerce duygu
İnsanca ve coşkulu güzel bir şeydir”
Her şeye rağmen güzeldir ağlamak neden ve niçinler saklanmadan. Annenizi, babanızı aylardır görmemişsiniz, eline dokunamamış, yanaklarından öpememişsinizdir. İçinizdeki yağmur bulutları dalga dalga olmuş boğazınıza düğümlenmiştir. Oysa o yumağı çözecek, sizin içinizdeki kara bulutları dağıtacak reçete gene yakınınızda, göz pınarlarınızda. Ağla ey gözüm ağla, kalp sever göz ağlar. Ağla ki içimdeki sevgi yangınlarını kurut, ağla ki içimdeki sevgi tohumları akan gözyaşlarımla fidan olsun.
Ağlamak güzeldir
Süzülürken yaşlar gözünden
Sakın utanma
Ağlamak güzeldir
Sıkılmıyorum-saklamıyorum, utanmıyorum ve ağlıyorum. Biliyorum ki, bir buz dağını güneşin harareti nasıl eritiyorsa; gözlerimden, göz pınarlarımdan akan temiz, ama tertemiz gözyaşlarım da sıkıntılarımı, üzüntülerimi eritecek ve bitirecek. Tıpkı karanlık gecelerin sabahı olduğu gibi benim de ruhumun ve hayatımın güzel ve nurlu sabahları gözyaşlarımdan akan damlalar ile olacak.
Sevinçten ağlamak ya da üzüntüden
İnci tanesi gibi süzerek akıtmak gözyaşını
Ya da hüngür hüngür ağlamak
Ağıt yakarak ağlamak
İçin için ağlamak
Saklanarak ağlamak
Utanarak ağlamak
Utanmadan ağlamak
Ağlamak ağlamak
Ağlamak, için için ya da bağıra bağıra haykırırcasına sinesini yırtarcasına... Ne önemi var ki? Güzeldir ağlamak, severek sevilerek ve içten gelerek ağlamak. Kimi en kolay ağlamak haykıra haykıra ağlamak der, kimisi de içine atarak gözyaşlarını saklayarak. Gerek var mı haykırarak ya da içine atarak. Ağla gözüm ağla, içinden geldiği gibi nasıl istersen öyle ağla. Çünkü ben seni, gözyaşlarımı ve ağlamayı seviyorum. Şair:
“En kolayı haykırarak ağlamak
En zoru göz yaşını akıtmadan için için ağlamak”
demiş. Demiş amma ben nasıl ve ne şekilde olursa olsun ağlamayı çok amma çok seviyorum.
Gözyaşlarının en güzeli nedir bilir misiniz? Allah için akıtılan gözyaşı olsa gerek. Secdede, rükûda, kıyamda nerede olursanız olun. Güzellerin en güzeli, akıtılan gözyaşlarının Allah ve onun en sevgilisi için olsa gerek. Düşünün, karşınızda Allah’ın evi Kâbe var, içime değil içimdekileri akıtırım. Gözyaşlarımın sel olmasını ve o selin içinde günahlarımın temizlenmesini isterdim.
Hz. Peygamber Efendimizin (asm) hayatını incelersek görürüz ki, bazen sessiz, bazen içten, gizliden gizliye, bazen de yalnız başına ve ekseriyetle insanların gözü önünde ağlamasıyla neredeyse ömrü ağlamakla geçmiştir. Annesini hatırlar ağlar, babasız büyümüşlüğüne ağlar, taze bebeği ölür ağlar, kızı Fatıma hariç altı evlâdının ciğer acısını yaşar ağlar, vefakâr eşi Hatice’nin isminin anıldığı her an gözleri buğulanır. Uhud’da lime lime edilen amcası Hamza’ya, şahadete eren ashabına ağlar, Mi'rac’da gösterilen tablolar karşısında ümmeti için ağlar, nerde ağlayan bir yetimle karşılaşsa oturur o da ağlar, ara sıra Cennetü’l-Bâkî mezarlığına ziyarete gider kabristan ehline ağlar. Ağlar Muhammed, ağlar Ahmed (asm)…
Ben her şeye bütün müsbet-menfî hal ve hareketlere rağmen ağlamayı çok, ama çok seviyorum. Ve tıpkı şairin dediği gibi:
Ağlamak
En zoru göz yaşını akıtmadan için için ağlamak
En zevklisi de Allah rızası için ağlamak
Olması gerektiği gibi
Samimî aşkla ağlamak
Ve ben doya doya ağlamak istiyorum. Çünkü ben ağlamayı çok ama çok seviyorum.
Aziz Üstadım seni de çok ağlattılar, seni de çok üzdüler ve sen çoğu zaman yalnız, bazı zamanlarda herkesin yanında ağlamadın mı, ağlatmadılar mı? Biz senin yanında olamadık, seninle beraber ağlayamadık, fakat bugün ağlamanın ne kadar güzel olduğunu anlayabiliyoruz. Herkes kendi derdine ağlarken siz bütün mü’minler için başkalarının da günahına ağlamadınız mı? “Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar, kat’î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım. Hapishanedeki bir kısım arkadaşlar ağladığımı işittiler. Geldiler, sordular. Ben dedim: ‘Şimdi beni kendi halime bırakınız, gidiniz.’” (Bediüzzaman, Asa-yı Musa, s. 16)
Evet ben ağlamayı çok, ama çoooooook seviyorum.