Zaman zaman beni de yaz veya şu konuyuda dile getir diye istekler alıyorum.
İnsanlar muzdarip oldukları davranışları ya dile getiremiyorlar yada seslerini duyaramıyorlar.
Aslında duygu ve düşünceleri yazmak konuşmaktan daha çok rahatlatıyor insanı.
Daha önce de bir yazımda bahsetmiştim.
Alın kalem kağıdı hayatınızdaki insanları, kendinizi artı eksileri ile yazın ve sonuç size ne gösterecek diye...
Gelelim
Şu otobüste ses çıkartıp konuşmasını bilmeyen çocukları yaz diyen Melek hocamıza
Ben yazarımda o çocuklar değişir mi beni duyarlar mı bilmem. Bildiğim annelerin beni duyduğu. Melek hocama şu cevabı verdim çocukları niye yazayım onları değil anneleri babaları yazmak gerekir. Sen çocuklarına nasıl davranması gerekli olduğunu öğrettin mi diye sordum. Öğrettim ama yapıyorlar mı bilmem dedi. Zannedersem anne ve babalarda bu cevabı verecek.
Bu durumda suçlu kim çocuk mu aile mi öğretmen mi sosyal medya mı?
Bu kurumlar bir araya gelse çalıştay düzenlense sonuç ne çıkar acaba?
Herkeste suçluluk payı var galiba
Özgürlükleri yanlış tanımlıyoruz. Bir deli kuyuya taş attı çıkarın bakalım!
Demem o ki
Çocuklar, biz yaşlılar, işten çıkanlar, gün yorgunu olanlar, gönül yorgunu olanlar sizin enrejinize yetişemeyiz o yüzden kalabalık ortamlarda sessiz olursanız mutlu oluruz.
Yazıyı kaleme alırken bir annenin feryadı aklıma geldi.
Yıllar önce oğlu uyuşturucu kullanan bir anne benimle dertleşmişti. Yardım dileniyordu herkesten. Maalesef çocuk uyuşturucuyu bırakmak istemeyince çare bulunamıyordu. O aklıma, gönlüme düştü.
Yazıyı keyifle bitirmek isterdim ama bu annenin feryadını sizle paylaşmak istedim. Ne emeklerle büyütüyoruz güzel yerlerde olsun vatana millete hayırlı olsun istiyoruz. Belki de kendi yapamadıklarımızı evladımız yapsın istiyoruz.
Otobüste çevrede gördüğümüz gençler yüreklerimizi burkuyor değil mi?
Sadece onları görmeyin
Otobüste yaşlılara yer veren gençleri, kitap okuyan gençleri de görün.
UMUT HEP VAR...