CHP’nin "İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşması", İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılıyor. Buluşmada; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke; ABD’li yazar, ekonomi ve toplum kuramcısı Jeremy Rifkin, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) İktisat profesörü Daron Acemoğlu, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Hakan Kara, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Refet S. Gürkaynak, CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo ve Prof. Ufuk Akçiğit konuşma yapacak.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, kongre salonuna giriş yaparken katılımcılar, "İktidar" sloganıyla karşıladılar. Daha sonra Kılıçdaroğlu'nun yurtdışında bilim ve teknoloji konusunda yaptığı ziyaretlere ilişkin bir video gösterim yapıldı. Salondaki katılımcılar, gösterimin bitmesinin ardından, "Halkın umudu Kılıçdaroğlu" sloganı attılar.
Kılıçdaroğlu, açılış konuşması için kürsüye gelirken katılımcılar yeniden, "İktidar" sloganı attılar. Kılıçdaroğlu da "O da olacak arkadaşlar, sabırla. Her şey olacak. Her şey ama her şey bu ülkede çok güzel olacak. Emin olmanızı isterim" dedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"TÜRKİYE İÇİN UYANMANIN VE AYAĞA KALKMANIN VE BÜYÜMENİN VİZYONUNU ORTAYA KOYMAK İÇİN DAVET ETTİK: Heyecanlı mısınız? Sizin kadar en az ben de heyecanlıyım. Dolayısıyla heyecan ile cümlelerime başlıyorum. Size bugün bir çerçeve çizmek istiyorum. Asıl konuşmamı kapanışta yapacağım. Sayın Genel Başkanlarım, değerli yol arkadaşlarım, sevgili dostlarım; bugün sizleri Türkiye için uyanmanın ve ayağa kalkmanın ve büyümenin vizyonunu ortaya koymak için davet ettik.
YENİ BİR SİYASET KÜLTÜRÜNE VE YENİ BİR SİYASET ÜSTÜ ANLAYIŞA OY İSTEYECEKSİNİZ: Değerli yol arkadaşlarım; bugün burada halkımızdan ne için oy isteyeceğimizi öğreneceksiniz. Bir kere şunu çok net olarak ifade edeyim. Sadece bir adaya, başka bir tek adama, bir zümrenin çıkarına asla oy istemeyeceksiniz. Artık oyu halkımızdan; herkes için daha iyi bir yaşama, yeni bir düzene, yeni bir Türkiye hayaline, yeni bir siyaset kültürüne ve yeni bir siyaset üstü anlayışa oy isteyeceksiniz.
KRİZDEN ALNIMIZIN AKIYLA VE HEP BİRLİKTE ÇIKACAĞIZ: İşte bu yeni sistemi bugün açıklıyorum. Bugün dinleyeceğiniz sadece bir krizden çıkma programı olmayacak, evelallah orası nispeten çok daha kolay olacak. Krizden alnımızın akıyla ve hep birlikte çıkacağız. Asıl zor olan ülkenin yeniden yapısal bir krize girmesini kalıcı olarak engellemek. Çünkü bu ülke durmaksızın krizlere girdi, krizlerden çıktı; krizlere girdi, yine krizlerden çıktı. Şimdi de derin bir krizin içerisindeyiz.
YENİ BİR TEK ADAM ARAMIYORUZ: Sürekli ve aynı girdaba düşen halkımız ekonomik ve sosyal olarak dayanılmaz acılar çekti. Bugün ülkenin kaderini değiştirme günüdür. Bunun için yönetim anlayışımızı, yaklaşımımızı kökten değiştirmeliyiz. Ancak bunun çaresi, mevcut tek adam gitsin, başka bir tek adam gelsin değildir. Tek adam gitsin mi? Evet gitsin. Tek adam rejimi bitsin mi? Evet bitsin. Ancak yerine yeni bir sistem, çalışan yeni bir sistem gelsin. Yeni bir tek adam aramıyoruz. Bugün bizden bambaşka bir sistemin altyapısını dinleyeceksiniz.
BÖLGESİNDE BARIŞIN VE REFAHIN MERKEZİ HALİNE GELDİĞİ BİR TÜRKİYE’Yİ İNŞA EDECEĞİZ: Türkiye, cumhuriyetin ikinci yüzyılında bir daha artık böyle acımasız, adaletsiz ve kutuplaşmış dönemler yaşamayacak. Partimizin İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde ilan ettiğimiz gibi ülkemizin üzerine çöken kara bulutları dağıtıp Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştırma ve onu aşma kararlılığını bugün bir adım daha ileriye taşıyoruz. Türkiye’yi, kurumları yeniden inşa edilmiş, sistemi yasal çerçeveye oturtulmuş, toplumsal güven ve huzurun hâkim olduğu; bölgesinde barışın ve refahın merkezi haline geldiği bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
DÜNYADAN VE TÜRKİYE’DEN KONUSUNDA UZMAN, İTİBARLI, 70 KİŞİDEN OLUŞAN BÜYÜK BİR GÜÇ BİRLİĞİNDEN SÖZ EDİYORUM: Meselemiz sadece hükümeti devralma meselesi değildir. Mesele, Mustafa Kemal Atatürk’ün o büyük hayaline sahip çıkmaktır. Onun vizyonunu tam anlamıyla hayata geçirmek, İnşallah bu bize nasip olacak. Bugün yepyeni bir güç birliği ile tanışacaksınız. Bir siyaset üstü birlik. Oluşturduğumuz bu yeni siyaset üstü beyin takımından bazı isimleri burada göreceksiniz. Dünyadan ve Türkiye’den konusunda uzman, itibarlı, 70 kişiden oluşan büyük bir güç birliğinden söz ediyorum.
BAY KEMAL, ÇIKTIĞI YOLDAN ASLA GERİ ADIM ATMAZ: Biliyorsunuz hem ülkemizi karış karış gezdim hem dünyanın önemli ülkelerine gittim. Bilim, teknoloji ve yatırımın iki büyük merkezi olan ABD’ye ve İngiltere’ye gittim, ziyaretlerde bulundum. Ne derlerse desinler, inandığım vizyon yolculuğundan asla bir geri adım atmayacağım ve vazgeçmeyeceğim. Çünkü ne istediğimi ve bu yolun nereye varacağını daha başlarken biliyordum. Hepiniz şuna inanın Bay Kemal, çıktığı yoldan asla geri adım atmaz.
UNUTMAYIN, BİZLER SİYASİ VE SİYASET ÜSTÜ; ROZETLİ VE ROZETSİZ HEPİMİZ ÜLKE İÇİN, VATAN İÇİN BİRLİKTEYİZ: Kısa bir süre sonra da Almanya’ya gideceğim. Orayı da yakından takip etmenizi özellikle diliyor ve rica ediyorum. Seyahatlerimde ve sonrasında bahsettiğim bu 70 değerli isimle tek tek görüştüm. Onları siyaset üstü güç birliğine katılmaları için davet ettim. Dolayısıyla elimizde, üç büyük güç var. Birincisi, bize inanan halkımız; ikincisi, sizler yani siyasi gücümüz; üçüncüsü ise dostlarımızla kurduğumuz siyaset üstü güç birliğimiz. Unutmayın, bizler siyasi ve siyaset üstü; rozetli ve rozetsiz hepimiz ülke için, vatan için birlikteyiz.
DEVLET, 7 GÜN 24 SAAT ÇALIŞACAK: Bahsettiğim bu sistemi, hangi mantıkla oluşturdum. Bu değerli 70 kişi, Türkiye için 24 saat çalışan bir güç birliği olacak. Bir kısmı günü bitip uyumaya hazırlanırken dünyanın diğer yanında vatanseverlerimiz ve dostlarımız güne merhaba diyecekler. Devlet, 7 gün 24 saat çalışacak. Zamanın, mekânın, enlemlerin, boylamların ötesinde kesintisiz üreten Türkiye’yi şimdiden inşa etmeye başlıyorum.
ONLAR VATANLARI İÇİN ÇALIŞACAKLAR: Bu 70 değerli isim ne bir kişi ne bir parti ne iktidar için çalışacaklar. Onlar vatanları için çalışacaklar. Çünkü Bay Kemal olmak böyle bir şey. Çünkü benim işim birleştirmektir. Benim işim sistemi kurmaktır. Çünkü benim işim sistemi çalıştırmaktır. Benim işim o sistemi ayrıca kalıcı kılmaktır. Bugün bizimle ülkeyi birlikte dönüştürmeye cesaret edenlerin bazılarını huzurlarınıza çağıracağım. Önce onlar anlatsınlar. Sonra ben çıkıp adım adım yapacaklarımızı özetleyeceğim.
RİFKİN, YENİ ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜM BAŞDANIŞMANIM: Burada dinleyeceğiniz değerli konuşmacılar, tüm karanlığa rağmen ışığa çok yakın olduğumuzu size anlatacaklar. Sayın Jeremy Rifkin ile tanışacaksınız. Kendisi Almanya’da Merkel’in Endüstri ve Sanayi Teknolojileri danışmanıydı. Çin Devlet Başkanı’nın da danışmanlığını yaptı. Benim de yeni Endüstriyel Dönüşüm Başdanışmanım. Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında gösterilen sayın Daron Acemoğlu bizimle birlikte olacak. Ben sayın Acemoğlu’nun gelecek yıllarda Nobel Ödülü alacağından da yüzde yüz eminim. Sayın Öztrak, ülkeye nefes aldıracak makro ekonomik çözümleri; sayın Böke, dijital kalkınma ve yeşil dönüşümü; sayın Hakan Kara ve sayın Refet Gürkaynak, para politikalarını; sayın Ufuk Akçiğit, istihdam politikalarını; sayın Hacer Foggo ise sosyal politikalarımızı anlatacak.
CUMHURİYET, KENDİ ÖZÜNDEN GÜÇ ALARAK YENİDEN ŞAHLANACAK: Bu değerli isimlerle kurduğum sistem, Türkiye’yi hızlıca karanlıktan çekip aydınlığa çıkaracak. Cumhuriyet, kendi özünden güç alarak yeniden şahlanacak. Haydi başlayalım."
EKONOMİSTLERDEN AÇIKLAMALAR
CHP lideri kemal kılıçdaroğlu konuşmasını tamamlarken, toplantıda ekonomistlerin konuşması başladı. Kılıçdaroğlu'nun ardından, Kılıçdaroğlu'nun Endüstriyel Dönüşüm Başdanışmanı Jeremy Rifkin'in konuşması başladı.
RIFKIN: YÖN HARİTASINA YARDIMCI OLACAĞIM
Rifkin yaptığı konuşmada, "Bilimsel, teknik ve ekonomik girdi sağlayacağım. Türkiye'nin kapsamlı bir yön haritası oluşturmasına yardımcı olacağım. Başta Z kuşağı olmak üzere şunu söylemek istiyorum: İnsanlık için çok önemli bir zaman diliminden geçiyoruz. Daha evvel beş defa benzer yok oluşlar yaşadık. Şimdi altıncısının başındayız. Ekonomik hayatı ve hükümet ilişkilerini değiştiren üç büyük teknolojik devrim oldu: Birincisi iletişim devrimi, ikincisi yeni enerji rejimleri, üçüncüsü yeni taşıma ve lojistik. Akdeniz, iklim değişikliğinden en olumsuz etkilenen bölge. Bütün Türk halkının dayanışma içinde olması lazım. Akdeniz havzası zor durumda. Çok ciddi seller yaşanıyor. Yaz aylarında kuraklık ve ısı dalgaları ile birlikte kıtlıklar yaşanıyor. Sonbaharda ise fırtınalar ve tayfunlar bizi vuruyor. Bunların hepsi bir araya gelerek, ekosistemimizi altüst ediyor. Sadece insan hayatını değil, diğer canlıların hayatını da tehdit ediyor bu. Başta Z kuşağı olmak üzere şunu söylemek istiyorum: Biz altıncı dönemin başındayız. İnsanlık için çok önemli bir zaman diliminden geçiyoruz. Daha evvel beş defa benzer yok oluşlar yaşadık. Şimdi altıncısının başındayız. Gerçeği görmemiz ve uyanmamız gerekiyor. Peki bu neden oluyor? İklim değişiyor çünkü küresel ısınmaya yol açan gazlar salınıyor ve bu gazlar güneşten gelen ışınların dünyadan yansımasını engelliyor. Önümüzdeki 20 yılda güneş, rüzgar ve okyanus ile enerji üreteceğiz. Küresel enerji üretimi bu şekilde olacak. Biz insanlığı doğaya adapte etmek zorundayız. Şimdi genç kuşaklar, sokaklara çıkıp barışçıl protestolar yapıyor. Bir acil durum döneminden geçiyoruz. İlk defa bütün bir kuşak sokağa çıkıp protesto ediyor. Kendilerini bir tür olarak, yani tehdit altında yaşayan bir tür olarak görüyorlar ve protestonun zemininde de bu var" dedi.
ÖZTRAK: ÖNCE FERAHA SONRA REFAHA
Jeremy Rifkin'in ardından CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak kürsüye çıktı. Öztrak yaptığı konuşmada, "CHP olarak, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, ülkemizi dördüncü endüstri devriminin takipçisi ve tüketicisi değil, geliştiricisi ve üreticisi yapmaya kararlıyız. Temiz enerjiyle, temiz üretimle, temiz toplumla, temiz fonlarla, tertemiz bir gelecek inşa edeceğiz. Zenginleşeceğiz, milletimizi orta gelir tuzağından kurtaracağız. Kimseyi geride bırakmayacağız. Gençlerimiz, ülkemizin en büyük servetidir. Gençlerimizin işsizliği ise en büyük israftır. Genç ve dinamik iş gücümüzü en etkin şekilde kullanacağız. Dünyayı iyi tanıyan iş insanlarımız var. Ülkemizi hak ettiği zenginliğe mutlaka kavuşacağız. 40 bin kilometreden fazla yol yaptık, meslek örgütleriyle konuştuk. Yeni nesil kalkınma stratejimizi hazırladık, ekonomideki büyük yangını gördük. Ülkemizi önce feraha sonra refaha kavuşturacak programın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha tespit ettik. Kısa sürede ferahlamak için yanlış ekonomi politikalarının neden olduğu belirsizlik çarkını kırmamız, ülkemizin olağanüstü yüksek risk primini aşağı çekmemiz gerekiyor. Bunun için önce Merkez Bankası'nın başına tüm dünyanın saygı duyduğu bir ismi atayacağız, MB'nin hedefi enflasyonu kalıcı olarak tek haneye indirmek olacak. MB'nin bağımsızlığını güvence altına alacak yasal düzenlemeleri yapacağız. Ekonomik öncelik ve ihtiyaçları gözeterek, 2023 bütçesini yeniden yapacağız. Şatafata ve israfa son vereceğiz. Cumhurbaşkanlığı makamını ait olduğu yere, Çankaya Köşkü'ne taşıyacağız. Tasarruflarla, krizin ezdiği kırılgan kesimleri destekleyeceğiz. Mali kural uygulamasını başlatacağız, TVF'yi tasfiye ederek bütçe birliğini sağlayacağız. Kamu özel iş birliği projeleri başta olmak üzere, devletin sırtındaki koşullu yükümlülükleri ortaya çıkaracağız. Hızla atacağımız adımlarla kısa sürede ekonomide öngörülebilirliği artıracak, risk primimizi düşürecek, makro ekonomik istikrarı sağlayacağız. Feraha kavuşmak için iki önemli çapamız var: Güçlü Türkiye, Güçlü Avrupa'dır. Türkiye'nin geleceği, demokratik kurallı dünyadadır. AB üyelik müzakerelerini canlandıracağız. 23. Yargı ve Temel Haklar faslının gerekliliklerini tamamlayacağız. Bu fasıldaki siyasi blokajın kaldırılmasını isteyeceğiz. İkinci çapamız ise, hızla hayata geçireceğimiz yeni nesil kalkınma stratejimiz olacak. Bu, hem ülkemizi ferahlatacak, hem de kalıcı refaha ulaşmamızın önünü açacak. 2030 gündemi sürdürülebilir kalkınma amaçları ve Paris İklim Anlaşması, stratejimizin en önemli küresel referanslarıdır. Biz stratejimizi 4 sütun üzerine inşa ettik. Demokrasisi güçlü; kurumları ve kuralları güçlü Türkiye. Üreterek zenginleşen rekabetçi Türkiye. Zenginliği adil paylaşan Türkiye. Temiz ve yeşil Türkiye. Ülkemizde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Sendikalaşmanın, örgütlü toplumun önünü açacağız. Cinsiyet eşitsizlikleriyle etkin şekilde mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe sokacağız" ifadelerini kullandı.
FOGGO: SOSYAL YARDIMLAR TEK ÇATI ALTINDA TOPLANACAK
Yoksulluk ve Dayanışma Ağı Başkanı Hacer Foggo konuşmasını yapmak üzere sahneye çıktı. Foggo, "Türkiye tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Yokluğu da varlığı da birlikte yaşadık ve atlattık. son 20 yıldır Türkiye'de gittikçe derinleşen yoksulluk adaletsizliğe yol açıyor. Zenginin daha zengin yoksulun ise daha yoksul olduğu ve bunun doğal karşılandığı bir zamanın içindeyiz. Bu memlekette eşitsizlik bu kadar derin ve yakıcı olmamıştı. Çünkü bu memleket bu kadar umursamaz bu kadar kötü bir yönetim anlayışıyla karşılaşmadı. Bu adaletsiz sisteme karşı CHP iktidarının ilk hedefi yoksulluğu kökten bitirmek olacak. CHP iktidarında hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek ben bu sözün büyüsü ve gerçekliğiyle hiçbir çocuğu geride bırakmayan bir sistemi inşa ederken bir taş koymak için buradayım. bugün burada ilan edilen vizyon güçlü sosyal devlet ile fırsat eşitliği dönemi başlıyor. Bu kalkınma vizyonunun en önemli boyutlarından bir sosyal devlettir. Sosyal devlet ifade özgürlüğü ile okullarda ücretsiz beslenme hakkını birbirinden ayrı düşünmez. CHP iktidarının ilk 6 ayında Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulacak. Tüm sosyal yardımlar tek bir çatı altında toplanacak. Hiç kimse sosyal yardım almak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmayacak. Devlet, zorda olanın ayağına gidecek" diye konuştu.
Merkez Bankası Eski Başekonomisi Prof. Dr. Hakan Kara sunumunu yapmak için sahneye çıktı.
PROF. KARA: MAKRO İSTİKRAR PROGRAMI NASIL OLMALI
Prof. Kara konuşmasında ekonomide istikrar sağlanmasına dikkat çekerek şunları söyledi:
"Yoksullukla mücadele için kaynak gerekiyor. Sürdürülebilir bir büyüme, gelir artışı lazım. Ayağı yere basan bir makro çerçeve oraya koymak gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bir makro istikrar programının ana bileşenleri, özellikle makro finansal taraftan bakılınca nasıl olmalı, teknik görüşlerimi dile getireceğim. Geçmişten ders alıp, geleceğe yönelik politikaları tasarlamak gerekiyor. Türkiye'nin önemli bir deneyimi var. 2001 krizi sonrası uygulanan politikalar. Bu politikalardan alınabilecek dersleri anlatıp, Türkiye'ye özgü, makro finansal tasarım nasıl oluşturulabilir, buna ilişkin görüşlerimi açıklamak istiyorum. 21. yüzyılda ekonomi politikası deneyimi deyince, arka planda MB'nin de başrolde olduğu bir kronoloji de benim aklıma geliyor. 2001 sonrası bir enflasyon hedeflemesi uygulandı. Bağımsız para politikası ve MB'nin kısa vadeli faizleri temel araç olarak kullandığı, buna da sıkı bütçe politikasının, faiz için fazla ile eşlik ettiği bir program vardı. Küresel kriz sonrasında yaklaşım değişmeye başladı. Finansal istikrar vurgusu öne çıkmaya başladı. Ama arka planda MB'nin faiz politikası üzerindeki kısıtlar o dönemde başlamıştı. Para politikasının önemsizleştirilmesi diye tanımladığım dönem var sonrasında."
GÜRKAYNAK: TÜRKİYE'DE ENFLASYONUN YÜKSEK OLMASININ SEBEBİ...
Prof. Dr. Refet Gürkaynak, sunumuna başladı. Gürkaynak konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Neden buradayız, gittiğimiz yönde söz sahibi miyiz, bunu nasıl değiştirebiliriz, Türkiye’nin neden bütünsel bir değişikliğe ihtiyacı var, neden Türkiye’nin sorunlarının sadece bazılarını çözemeyiz, bu bütünsel değişikliği nasıl yapabiliriz, neden bunu yapmak zorundayız bundan bahsetmek istiyorum.
Türkiye’nin durumundan bahsederken, içimizi karartmadan konuşmak mümkün değil. İktisadi durumumuz kötü, benden duymaya ihtiyacınız yoktu bunu. Sadece uzmanlık ve optimizimle daha iyisinin mümkün olduğunu söylemek isterim.
Bizim için mümkün olan iyi şeyler bizim yakın veya uzak geçmişimizde görmüş olduğumuz şeylerle sınırlı değil. Bizim görmediğimi kadar iyisi olmamız mümkün. Bazen Türkiye’de olup biteni dünyanın tezahürü olarak anlatmaya çalışıyorlar. Bu sorumluluğu bizden atıyor ama değiştirme yetkisini de elimizden alıyor. Halbuki böyle değil.
Bazen Türkiye’de olup biten şeyleri dünyanın bize bir tezahürü olarak anlatmaya çalışıyorlar. Bunlar bize enflasyon veyahut fakirlik Türkiye’ye olan şeyler deme yolları. Bu sorumluluğu bizden atıyor, belki biraz içimizi rahatlatıyor ama diğer yandan da bunu değiştirme yetkisini de elimizden alıyor. Halbuki böyle değil. Türkiye her ülke gibi bir ülke.
Enflasyonun bu kadar yüksek olmasının sebebi adının ‘Türkiye’ olması, şu enlemde-boylamda olmasından dolayı değil. Bu ülkede ne olup bittiğine dair söz sahibiyiz. Bunun sorumluluğunu almak zorundayız. Bu enflasyon bizim yaptığımız bir şey. Dünyanın her yerinde olduğu gibi iyi politikalar iyi sonuçlar, kötü politikalar kötü sonuçlar doğruyor. Dünyanın her yerinde işe yaramayan politikalar Türkiye’de de yaramıyor. Buna şaşırmamak lazım.
Türkiye’de sadece şu ankinden daha iyi merkez bankacılar var demek zorunda değiliz. Dünyanın en iyi merkez bankacılardan biri Türkiye’de. Biraz önce konuşmasını dinledik.
Devlet kapasitesi demek biber gazı sıkmak değil. Daha iyi eğitim istiyorsak aynı okulları yıkıp yerine inşaat yaparak mı yapacağız, yoksa öğretmen maaşlarını artırarak mı yapacağız? Bu kadar uzmanlığın, bilginin, uygulama kültürünün olduğu ülkede bir kere daha bunları yapmamalıydık.
Türkiye’yi enflasyonu düşüren politika sadece enflasyonu düşürmeyecek. Birçok şeyi ıslah edecek. Bu bedava değil bunun maliyetini ödeyeceğiz. O maliyet bir defa ödenecek. Ondan sonra faydası nesiller boyu. O nesiller boyu faydayı içselleştirmek zorundayız çünkü bunu yapmadığımız zaman başımıza ne geldiğini biliyoruz.
Uzmanlıkla “Türkiye’de enflasyon düşecek” diyebiliyorum. Bunun nasıl yapılacağını biliyoruz. Zor değil. İhtiyacımız olan şey bunu yapacak niyet ve irade. En nihayetinde “Türkiye’de enflasyon düştü, gelir dağılımı düzeldi, büyüme arttı, giden insanlar tekrar mutlulukla geri geldi” dediğimiz zaman, bu dünya değiştiği için olmayacak. Biz böyle yaptığımız için olacak."
PROF. AKÇİĞİT: TÜRKİYE'YA HAS PROBLEMLERİMİZ VAR
Yeni ekonomik sistemin istihdama sağlayacağı faydayı Prof. Dr. Ufuk Akçiğit anlattı. Akçiğit eğitim ve istihdam konusunda şu ifadeleri kullandı:
"1960 senesinde Türkiye'nin milli geliri, ABD'nin yüzde 20'si civarındaydı. Zaman içinde OECD ülkelerine bakarsanız, çoğu ABD'ye yakınsamış veya geçmiş. Türkiye olarak aşama kaydedememişiz. 2008 civarında 1960'lar seviyesine gelmişiz, ne yazık ki o kazanımları da 2013 senesinden itibaren kaybetmişiz. Bugün Türkiye'nin milli geliri, ABD'nin yüzde 15'i seviyesinde. Evet, Türkiye'de daha fazla telefon, internet, yollar kullanabiliyoruz ama bu dünyanın her yerinde olan bir gerçeklik. Biz diğer ülkelere göre daha düşük performans göstermişiz.
Firma rekabetine bakmak istiyorum. Türkiye'nin uluslararası alanda rekabetçi olmasını istiyorsak, Türkiye içinde rekabeti sağlamamız gerekiyor. Bu çok kapsamlı bir durum.
4 firma 2020 yılında e-ticaret pazarlama bütçesinin %70'ini oluşturuyor. Böyle bir ortamda rekabet olmaz. Bunun acil çözülmesi gerekiyor. Sadece firmaların dinamik olmasını beklemememiz gerekiyor. Rekabet kurumunun da dinamik olması, ileriye dönük olması gerekiyor.
Regülasyonlar hassas bir konu. Zaman içinde biriken bir şey. Firma büyüklüğü arttıkça, firma sayımız azalıyor. 50 kişi bariyerine yaklaşınca firmalarda bir yığılma var. Firmalar ellinin üzerine çıkmamak için kendilerini 49 48 işçiye park etmiş durumda. 50 ve üstü işçi çalıştıran firmalar, daha kapsamlı regülasyonlara tabi. Bunlardan kaçabilmek için 50'nin altında tutuyorlar büyümek yerine. Ya da kayıt dışı ekonomiye kaçıyorlar. Bu çok tehlikeli bir şey. Bu tarz politikalar hem kayıt dışını tetikliyorlar hem de refaha ciddi şekilde zarar veriyor. Regülasyonları kaldıralım demek değil bu, daha efektif hale getirmemiz gerekiyor. Bu da işin analizini anlayabilen insanların verilere bakarak bunları inceleyip yukarıya raporlaması ve destek vermesi ile olabilecek bir şey bu.
Devlet desteklerinden biraz bahsedelim. İnovasyon bazlı büyümek istiyoruz ama çok iyi durumda değiliz. Türkiye'deki ArGe harcamalarının GSMH'ya oranı, OECD ülkelerin çok çok arkasında. Biz OECD ülkelerine yakınsamayı beklerken, bu kadar yetersiz harcamayla onlara yakınsamamız mümkün değil. Türkiye'de ArGe harcamalarının düşük olmasında olay, kamunun verdiği destek miktarı değil, başka yerde yatıyor.
Kişi başına düşen bilimsel yayın açısından da çok çok arkasındayız. Biz aslında inovasyon için GSMH'ya oranla destek açısından miktar görünmüyor. Problem miktarda değil, o paraların nasıl kullanıldığı ile alakalı. Etkin şekilde kullanılmadığı için bu kadar kaynak işe yaramıyor. Etki analizi dediğiniz şey çok önemli oluyor. Biz nereden katma değer yaratabiliriz oraya odaklanmamız gerekiyor.
Kamu garanti fonu çok fazla tartışılan bir konu. Türkiye'deki firmaları büyüklüklerine göre ayırdık, aldıkları her destek için ne kadar istihdam yaratmışlar, onu sorduk. En az etkiyi büyük firmalar yaratmış, en büyük etkiyi orta ölçekli firmalar yaratmış. Bu, Türkiye'nin bir gerçeğidir. Türkiye'deki firmaların en büyük problemlerinden biri, orta ölçekli firmaların patinaj yapmasıdır. Sanayi politikaları geliştirirken biz batının sanayi politikalarını alamayız. Bizim Türkiye'ye has problemlerimiz var. Firmalarımız Türkiye'de genel olarak küçük. Ulusal şampiyonlar yaratabilmemiz için orta ölçekli firmaların büyümesi gerekiyor. Her yere destek verirsek olmaz, eldeki kaynakları orta ölçekli firmalara aktarsak, ortaya çok daha fazla istihdam çıkacak.
Türkiye'deki araştırmacılar, hangi alanlarda çalışıyorlar? Yüzde 50'nin üzerinde sağlık alanında çalışıyor. Biz bir sanayi geliştirebilmiş miyiz peki? Biz bu kadar emek harcayarak bilim ortamı yaratmışız bilim ortamı açısından ama onu milli gelire çevirememişiz. Hollanda, Finlandiya çevirmiş. Hangi kaslarımızın güçlü olduğunu anlayıp kaynaklarımızı oraya aktaralım ki daha güçlü bir etki yaratalım."
CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, çevre sorunlarıyla büyüme, teknolojiye uyum sağlama ile dijital kalkınma ve yeşil dönüşümü anlattı.
SİYASET
03 Aralık 2022 - 17:42
"Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "İkinci Yüzyıla Çağrı" sloganıyla İstanbul'da düzenlenen vizyon toplantısının açılışında; "Bugün ülkenin kaderini değiştirme günüdür. Bunun için yönetim anlayışımızı, yaklaşımımızı kökten değiştirmeliyiz. Ancak bunun çaresi, mevcut tek adam gitsin, başka bir tek adam gelsin değildir. Tek adam gitsin mi? Evet gitsin. Tek adam rejimi bitsin mi? Evet bitsin. Ancak yerine yeni bir sistem, çalışan yeni bir sistem gelsin. Yeni bir tek adam aramıyoruz. Bugün bizden
SİYASET
03 Aralık 2022 - 17:42
# kemal kılıçdaroğlu# kemal kılıçdaroğlu açıklama# kemal kılıçdaroğlu twitter# kemal kılıçdaroğlu canlı yayın# kemal kılıçdaroğlu nereli
İlginizi Çekebilir