İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, İzmir İl Müftülüğü ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi işbirliği ile İzmir ili merkezi ve ilçelerde görevli din görevlilere yönelik, organ nakli konusunda hem tıbbi hem de dini açıdan gerçekleştirilen bilgilendirme toplantıları devam ediyor.
Mayıs ayı sonu itibariyle sonlanacak program hakkında açıklamada bulunan İKÇÜ İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Saffet Köse, fakülte olarak İslam Hukuku Anabilim dalı öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Mehmet Dirik, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Aydın ve Araş. Gör. M. Ferruh Oruç ile din görevlilerine bilgilendirmelerde bulunduklarını kaydetti.
“Bazı hallerde organ nakli alternatifsiz bir tedavi yöntemidir”
Kur’ân-ı Kerîm Mâide Suresi 32. Ayetinde geçen “Kim bir canın yaşamasına vesile olursa o, bütün insanları yaşatmış gibi olur” ifadesini hatırlatan Prof.Dr.Saffet Köse, bu ayetin organ nakli için önemli bir temel oluşturduğunu belirtti. Prof.Dr.Köse, “Bunun yanında Hz. Peygamberin ölüm ve yaşlılık dışında her hastalığın tedavisinin bulunduğu bunun aranmasının bir görev olduğunu bildiren hadisi de konu ile bağlantılıdır. Çünkü bugünün imkânları dikkate alındığında bazı hallerde organ nakli alternatifsiz bir tedavi yöntemidir”diye konuştu.
“Fıkıh Akademisine göre de organ nakli caizdir”
Birçok Müslüman ülkeden temsilcisi olan, günümüzün saygın kurumlarından, merkezi Suudi Arabistan’daki Fıkıh Akademisi’nin, fıkhi açıdan ölüden ve canlıdan olmak üzere organ naklini ilke olarak caiz gördüğünü vurgulayan Prof.Dr.Saffet Köse, Fıkıh akademisinin organ ve doku nakli ile ilgili aldığı kararları açıkladı: “Ölüden organ ve doku nakli ölmüş olan şahsın sağlığında ya da ölümünden sonra kanuni temsilcisinin veya yetkili makamın izin vermesi, satıma konu yapılmaması, erbezi, yumurtalık, sinir sistemi hücreleri gibi kalıtıma etki edenlerden olmaması kaydıyla caiz görülmüştür. Ölü de iki şekilde tanımlanmıştır. Birincisi beynin veya kalp ile solunum yollarının tıbben geriye dönüşü mümkün olmayacak şekilde işlevini kaybetmesi şeklinde tanımlanmıştır” dedi.
“Yarar zarardan üstün olmalı”
Canlıdan organ ve doku nakli ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof.Dr.Köse, deri, damar nakli, saç ekimi gibi bir canlının bir yerinden diğer bir yerine organ ve doku nakli konusunda bir engel olmadığını söyledi. Prof.Dr.Köse, “Beklenen yarar, doğuracağı zarara göre üstün olmalı, operasyonla kişi kaybettiği bir organa kavuşmalı ya da organ eski şekline dönmeli veya normal fonksiyonunu yapabilecek konuma gelmelidir. Kişiye psikolojik veya fonksiyonel sıkıntı veren bir sakatlık ya da çirkinlik de giderilmelidir. Bu şartlarla bir bedenin bir yerinden diğer bir yerine organ ve doku nakli caiz görülmüştür” dedi.
“Donörün tek organla yaşayabileceği kararı verilebilmeli”
Canlı insandan diğerine organ ve doku nakline de açıklık getiren Prof.Dr.Köse, “Karaciğer gibi kendisini yenileyebilen organların bir parçasının alınıp diğer bir insana nakledilmesi caiz görülmüştür. Böbrek ve göz korneaları gibi çift organlardan birisinin alınıp diğer bir insana nakledilmesi durumunda donörün tek organla yaşayabileceğine dair hekimlerin güçlü bir kanaate sahip bulunması şartıyla diğerinin nakledilmesi caizdir. Kalp gibi hayatın kendisine bağlı olduğu tek organların ve kalıtıma etki edenlerin nakli caiz görülmemiştir” şeklinde konuştu.
“Organın tek başına dini yoktur”
Bir müslümanın gayr-i müslimden organ alması ve müslümanın gayri müslime organ vermesinin dinen hiçbir sakıncası olmadığına vurgu yapan Prof.Dr.Saffet Köse, “Çünkü organın tek başına dini yoktur ve bir organ ya da doku vücut sistemi içinde anlam kazanan bir parçadır. Hz. Peygamber bütün insanları Âdem ve Havva’nın çocukları olarak Allah’ın ailesi saymış ve bunun devamında insanların en hayırlısının insanlara faydalı olanlar olduğunu bildirmiştir. Kötülük yapmadığı sürece din ayırımı olmaksızın bütün insanlar birbirleriyle insani ilişkilerde bulunmakla yükümlüdür. Kur’ân-ı Kerîm, müslümanlara kötülük yapmayan diğer din mensuplarına iyilik yapılmasını yasaklamamıştır (Mümtahine 60/8) “ dedi.
“Organını veren kişi sadaka sevabı kazanır”
Nakledilen kişinin bu organla günah işlemesi halinde, cezai mesuliyetin tamamıyla, organ nakledilen kişiye ait olduğunu belirten Prof.Dr.Köse, “Bu birisine verilen emanet mal gibidir. Emanet mal ile birtakım suç veya günah işlenmesi halinde, emanet veren değil; bizzat fail sorumlu olmaktadır. Organını veren kişi ondan sadaka sevabını alır ve o organ veya doku ile ilişkisi biter” diye konuştu.
Mayıs ayı sonu itibariyle sonlanacak program hakkında açıklamada bulunan İKÇÜ İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Saffet Köse, fakülte olarak İslam Hukuku Anabilim dalı öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Mehmet Dirik, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Aydın ve Araş. Gör. M. Ferruh Oruç ile din görevlilerine bilgilendirmelerde bulunduklarını kaydetti.
“Bazı hallerde organ nakli alternatifsiz bir tedavi yöntemidir”
Kur’ân-ı Kerîm Mâide Suresi 32. Ayetinde geçen “Kim bir canın yaşamasına vesile olursa o, bütün insanları yaşatmış gibi olur” ifadesini hatırlatan Prof.Dr.Saffet Köse, bu ayetin organ nakli için önemli bir temel oluşturduğunu belirtti. Prof.Dr.Köse, “Bunun yanında Hz. Peygamberin ölüm ve yaşlılık dışında her hastalığın tedavisinin bulunduğu bunun aranmasının bir görev olduğunu bildiren hadisi de konu ile bağlantılıdır. Çünkü bugünün imkânları dikkate alındığında bazı hallerde organ nakli alternatifsiz bir tedavi yöntemidir”diye konuştu.
“Fıkıh Akademisine göre de organ nakli caizdir”
Birçok Müslüman ülkeden temsilcisi olan, günümüzün saygın kurumlarından, merkezi Suudi Arabistan’daki Fıkıh Akademisi’nin, fıkhi açıdan ölüden ve canlıdan olmak üzere organ naklini ilke olarak caiz gördüğünü vurgulayan Prof.Dr.Saffet Köse, Fıkıh akademisinin organ ve doku nakli ile ilgili aldığı kararları açıkladı: “Ölüden organ ve doku nakli ölmüş olan şahsın sağlığında ya da ölümünden sonra kanuni temsilcisinin veya yetkili makamın izin vermesi, satıma konu yapılmaması, erbezi, yumurtalık, sinir sistemi hücreleri gibi kalıtıma etki edenlerden olmaması kaydıyla caiz görülmüştür. Ölü de iki şekilde tanımlanmıştır. Birincisi beynin veya kalp ile solunum yollarının tıbben geriye dönüşü mümkün olmayacak şekilde işlevini kaybetmesi şeklinde tanımlanmıştır” dedi.
“Yarar zarardan üstün olmalı”
Canlıdan organ ve doku nakli ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof.Dr.Köse, deri, damar nakli, saç ekimi gibi bir canlının bir yerinden diğer bir yerine organ ve doku nakli konusunda bir engel olmadığını söyledi. Prof.Dr.Köse, “Beklenen yarar, doğuracağı zarara göre üstün olmalı, operasyonla kişi kaybettiği bir organa kavuşmalı ya da organ eski şekline dönmeli veya normal fonksiyonunu yapabilecek konuma gelmelidir. Kişiye psikolojik veya fonksiyonel sıkıntı veren bir sakatlık ya da çirkinlik de giderilmelidir. Bu şartlarla bir bedenin bir yerinden diğer bir yerine organ ve doku nakli caiz görülmüştür” dedi.
“Donörün tek organla yaşayabileceği kararı verilebilmeli”
Canlı insandan diğerine organ ve doku nakline de açıklık getiren Prof.Dr.Köse, “Karaciğer gibi kendisini yenileyebilen organların bir parçasının alınıp diğer bir insana nakledilmesi caiz görülmüştür. Böbrek ve göz korneaları gibi çift organlardan birisinin alınıp diğer bir insana nakledilmesi durumunda donörün tek organla yaşayabileceğine dair hekimlerin güçlü bir kanaate sahip bulunması şartıyla diğerinin nakledilmesi caizdir. Kalp gibi hayatın kendisine bağlı olduğu tek organların ve kalıtıma etki edenlerin nakli caiz görülmemiştir” şeklinde konuştu.
“Organın tek başına dini yoktur”
Bir müslümanın gayr-i müslimden organ alması ve müslümanın gayri müslime organ vermesinin dinen hiçbir sakıncası olmadığına vurgu yapan Prof.Dr.Saffet Köse, “Çünkü organın tek başına dini yoktur ve bir organ ya da doku vücut sistemi içinde anlam kazanan bir parçadır. Hz. Peygamber bütün insanları Âdem ve Havva’nın çocukları olarak Allah’ın ailesi saymış ve bunun devamında insanların en hayırlısının insanlara faydalı olanlar olduğunu bildirmiştir. Kötülük yapmadığı sürece din ayırımı olmaksızın bütün insanlar birbirleriyle insani ilişkilerde bulunmakla yükümlüdür. Kur’ân-ı Kerîm, müslümanlara kötülük yapmayan diğer din mensuplarına iyilik yapılmasını yasaklamamıştır (Mümtahine 60/8) “ dedi.
“Organını veren kişi sadaka sevabı kazanır”
Nakledilen kişinin bu organla günah işlemesi halinde, cezai mesuliyetin tamamıyla, organ nakledilen kişiye ait olduğunu belirten Prof.Dr.Köse, “Bu birisine verilen emanet mal gibidir. Emanet mal ile birtakım suç veya günah işlenmesi halinde, emanet veren değil; bizzat fail sorumlu olmaktadır. Organını veren kişi ondan sadaka sevabını alır ve o organ veya doku ile ilişkisi biter” diye konuştu.