İster inanın ister inanmayın AB ve ABD gibi devletler ülkemizde iki sorunun tam çözülmesine karşı olup, belli dozda gündemde kalmasını istemektedirler.
*Biri Anadolu insanı ilahi öğretiyi ya tanımamalı ya da günün şartlarına göre yontarak değersizleştirmeli, yani işe yaramayacak kadar tanımalıdır. Çünkü bu toplum ilahi öğreti ile selamlaşırsa, izanı artar, hikmetli düşünür, yüce Mevlamız birini bin eder.
Son yıllarda bu sorunun ortadan kalkması için nispeten ortam hazırlanmıştı ki dini kullanarak devleşen FETÖ ülkemize ayak bağı oldu, biz onula boğuşurken düşman diğer cemaatlerle de düşmanlık yapmamız için kapı aralıyor, devlet aklımız bu konuda hikmetli davranarak ofsayta düşmemeli, bu cemaatleri tanıyarak, şeffaflaştırarak, kimi vatandaşlarımızın manevi ihtiyaçlarına cevap veren bu kurumları olgunlaştırmalıdır.
450 yıl hayata katkı veren, kalite katan Ahı evranı hatırlarsak, tekke ve zaviyelerin değeri bir kat daha anlaşılacak sanırım.
*Diğeri ise Kürt sorunun tam olarak çözülmemesidir.
Eğer bu iki sorunumuzu hal ederek yolumuza devam edersek kalkınma ve olgunlaşma hızımız artacak, yok eğer bu sorunlarımızla yaşamaya çalışırsak daima iç muhasebe adına bir sorumuz olacağı için gereksiz yere vatandaşlarımızla boğuşacağız ve düşman yoluna devam ederken biz iki ileri bir geri yapmış olacağız.
Şimdi soruyorum, hangisine razısınız? Şu basit soruna/sorunlara takılmadan yolumuza devam etmek mi? yoksa yerimizde patinaj yapmak mı? Buyurun takdir sizin.
Ülkücüler de dahil tüm vatandaşlarıma sesleniyorum Kürt dil ve Kültürü tutsak olursa Kürk olmayan vatandaşlarımızın bunda ne kazancı vardır? Ortadoğu’da Arap, Türk ve Farsların katkılarıyla Irak Kürdistan’ında bir Kürt devleti kurulursa şu yetersiz düzensiz Irak hükümetine göre kat daha fazla rahat etmeyecek miyiz?
Türkiye’de Kürtlerin varlığı anayasal düzeyde kabul görürse, gereksiz yere bir birbirimizle boğuşmaktan kurtulup, mutlu bir hayat sürdürebilirsek, kârda mıyız? Zararda mıyız?
Zinhar istemem derseniz, zalim dünya burayı karıştırmaya devam edecek. Ne yazık ki elinde haklı bir gerekçe ile birlikte huzurumuzu kaçırmaya devam edecekler.
Müsaade edelim ülkemizin dünya ölçülerinde sesi gür çıksın, bu da ancak şu yersiz, gereksiz iç sorunlarımızdan kurtulmakla mümkündür.
Devlet Başkanımız dünya beşten büyüktür deyince birileri diyor ki “sen git önce vatandaşlarınla olan problemlerini hal et!” gel de kahrolma!
İslam İşbirliği Teşkilatına dönem başkanlığını yapıyoruz ama yine iç sorunlarımızdan dolayı ses tonumuz yer yer düşüyor.
Ortadoğu dengeleri üzerinde etkili olmaya çalışıyoruz, yeri geliyor Kürt meselesi konusunda yutkunarak konuşan bir ülke durumuna düşüyoruz.
Birkaç yıl önce Ortadoğu kongresindeyiz, İngiliz maslahat güzarı dedi ki; “kardeşim şu Kürtlere bir çare bulun, anayasal düzeyde vatandaşlık mı? Otonomi mi? Federatif bir yapı mı? ne yapıyorsanız yapın artık, bıktık sizin durumuzdan dercesine, adam haklı,
Büyük elçimiz(E) Prof.Dr.Ali Oba mikrofonu aldı ve dedi ki “Bizimle Kürt kardeşlerimizin arasına girmeyin”, o da haklı,
Straejist Murat Sofuoğlu kürsüye çıkınca dedi ki; “arkadaşlar Kürt haklarını verin, eğer devletseniz daha büyük bir devlet olursunuz”, o da haklı
Peki herkes haklıysa bu sorun niye ortada duruyor? İşte onun cevabı sözüm ona dünyanın büyük devletleri ya da etkin devletleri diyelim bu sorunun çözülmesini istemiyorlar. Hepimiz şahit olduk çözüm sürecinde nerdeyse bu sorun çözülecekti ama muhatabın derdi başka olup yuları birileri tarafından çekilince akamete uğradı, bekli de daha iyi oldu. Çünkü muhatap yabancı zihniyetliydi, amacı bu sorunu çözmek değil Türkiye Cumhuriyetini zor durumda bırakmaktı dolayısıyla amaca ulaşılmadı.
Bu gün o menhus güç her geçen gün kan kaybediyor. Ama sorun da hasta adam gibi tedavi bekliyor.
Ya Allah deyip bu sıkıntıyı/sorunu çözme zamanıdır diyorum.
Benden hatırlatılması.