Tam tamına 28 sene özel sektörün tüm birimlerinde çalıştım.
1989 senesinde ulusal bir firmada satış temsilcisi olarak başladığım gıda sektöründe, sonraki dönemlerde
SATIŞ MÜFETTİŞLİĞİ,
BÖLGE ŞEFİ,
BÖLGE MÜDÜRÜ,
BÖLGE YÖNETİCİLİĞİ vazifelerinde bulundum. Elhamdülillah hepsinin de hakkını verdim.
Özel sektör zordur, sıkıntılıdır, streslidir. Her şeyden önemlisi sektörde var olmak istiyorsanız öncelikli olarak işinizi sevecek, sonrasında da stresine katlanacaksınız. İstediğiniz ve arzu ettiğiniz ondan sonra zaten kendiliğinden geliyor. Tabii ki iş, sadece bu özellikleri benimseyip iş hayatınıza adapte etmekle bitmiyor. Özel sektörde yaptığınız iş, başarılar üzerine endekslidir. Her yıl planlama yaparsınız. Bunlar, yani planlamalarınız hayali değil, ulaşılması mümkün olan bütçe ve hedeflerdir. Üstelik yapan da sizsiniz. Yani şunu taahhüt ediyor ve altına imza atıyorsunuz.
" Ben bir yıl boyunca şu kadar un satacağım. Bu unlardan da,1 lik, 2 lik, 5 lik, 10 luk, 25 kg lık ve 50 kg lık olarak her ay bu kadar satacağım diyorsunuz. Yani hedefi ve başarıyı kayıt altına alan sizsiniz. Planlama, bütçe ürün bazında ve tonaj olarak hazırlanmıştır. Bunu yapmak artık tamamen sizin gayretli, fedakar ve akli çalışmalarınıza bağlıdır. Yaptınız işin başarılı olması halinde aferini tamamen duygusal olarak alırsınız. Yapamazsanız, bir ay sabredebilir, bir ay daha, bir ay daha, bir ay daha sonrası
“YAPTIĞINIZ GAYRETLİ ÇALIŞMALARDAN DOLAYI YOLLARIMIZ AYRILIYOR” ifadesini duyarsınız. Yani işiniz bitmiştir.
Burada anlatmak istediğim bir diğer konu da özellikle ulusal firmalarda sözleşmeler genelde ROTASYONA tabidir. Yani uzun soluklu bir işte 5 yıl bir bölgede çalışır sonrasında da sizi alırlar başarınızın ve performansınızın yüzdesine göre ya Anadolu'da bir bölgeye ya da İstanbul'a rotasyona gönderirler. Kabul ederseniz, gidersiniz. Kabul etmezseniz de GİDERSİNİZ. Yani bu bir bayrak ve BAŞARI SİSTEMATİĞİDİR. Hiçbir iş hiçbir başarı bir şahsın üzerinde devam ettirilmez. İşler sistem ve kurallar çerçevesinde işler ve devam eder gider.
Bunu niye yazdım.
Son günlerde, özellikle metal yorgunluğu ile gündeme gelip AKP kadrolarında revizyona gidilmesi, akabinde de üç belediye başkanının görevi bırakmaları yani istifa etmelerinin gündeme getirilmesi. İşin içine Sayın Cumhurbaşkanımız girince özelikle YOLDAŞ yayın kurumları kaşıyor da kaşıyor, kaşıyor da kaşıyor. Neden?
Zira, " Ne kadar kaşırsa o kadar kanatır, bir o kadar da yarayı büyütürüz" diye düşünüyorsanız bence boşuna kaşıyorsunuz.
Zira, size burdan da iş çıkmayacak.
Bugün itibari ile Bursa Belediye Başkanı istifasını verdi. Büyük bir ihtimalle yarın Ankara, sonra da sırada kim varsa o.
Buradan şunu söylemek istiyorum. Hükümeti, özellikle de cumhurbaşkanlığını ve cumhurbaşkanını; istifaları istenen belediye başkanlarından, özellikle de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih GÖKÇEK üzerinden vurma gayretiniz geri gelecektir.
Her ne yaparsanız her ne yazarsanız yazın, karşınızda kurt bir siyasetçi var. Yapılacak olan bütün salvolara cevap verecek bir atraksiyonu var.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu atraksiyonları yaparken illaki B, C, D, E gibi planlarının olduğunu unutmayın!
Unutmayın! Hiç bir lider mevcut gücünü kaybetmek istemez. Zira, İstanbul önemlidir, Ankara önemlidir ve tabii ki İzmir önemlidir. Bunu yaparken bir adım sonrasını düşünmek, olabilecek bütün menfi problemleri görmek işin başındaki şefin, reisin görevidir.
Tıpkı özel sektörde olduğu gibidir. Hiçbir lider, işler iyi giderken işin başındaki profesyonel yöneticiyi değiştirmez. Değiştirirse de yerine daha iyisi gelir. Bu hizmet sektörünün gereklerindendir. Hizmet devam eder.
Hizmet bir adım daha ileriye gider.
Bu, işin başındaki;
bölge Şefi,
bölge müfettişi,
bölge müdürü,
genel müdür ün özellikleridir.
Tıpkı devletin başındaki;
bakan,
başbakan,
Cumhurbaşkanı gibi.
Başarı işin olmazsa olmazıdır.
Risk yoktur. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştür.
Rahat olun.
Zira, istifası istenilen üç başkanda profesyonel yöneticilerdir. Devlet bu üç güzide adamı harcamaz, illaki ülkesine çok daha faydalı olacak birimlerin başına getirilirler.
O nedenle deriz ki!
KAŞIYIN KAŞIYABİLDİĞİNİZ KADAR
Lâkin,
BOŞA KÜREK SALLIYORSUNUZ.
Selam ve dua ile