Bizim gibi orta yaşlarda olanlar 12 Eylül 1980 ihtilâlini iyi bilir, iyi de hatırlarlar. Anlatacağımız olayın bir ucu ihtilal ve ihtilalcilere dayansada şablondaki parti ve lideri C.H.P. Yazının tamamını okuduğunuzda göreceksiniz ki dün C.H.P neyse bugünde o.
Sene 2017 işin içinde, göbeğinde tam merkezinde gene aynı parti C.H.P ve başkanını göreceksiniz.
80 ihtilalinden sonra hızlı solcu, hızlı gazeteci, hızlı araştırmacı; Cumhuriyet yazarı Uğur MUMCU o tarihlerde ortaya tıpkı şimdilerde olduğu gibi bir iddia attı ve bombayı patlattı. Mart 1987 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde başlayan tefrika yazısında RABITA DOSYASI'nı açmış ve 19 gün boyunca Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilerek olay ve müsebbipleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilmişti(!).
Peki neydi bu RABITA DOSYASI?
12 Mart 1987 günü mezkur yazı serisini okuyanlar önce gözlerine inanamadılar. Tefrikanın üst başlığı aynen şöyleydi:
" ....
İnanması güç ama, acı bir gerçek! 12 Eylül döneminde Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa'da görevli din adamları yabancı kaynaktan beslendi. Hemde, devlet yekililerin yaptığı anlaşmayla..
Türkiye'yi ayağa kaldıran gazetecilik olayı yukarıda yazmaya çalıştığımız olay idi. Buraya kadar tamam mı?
Tamam.. Lâkin bundan sonrası bizim rahmetli hızlı gazeteci hızını alamayarak bütün sağcılara ve ülkenin başında bulunan Kenan EVREN olmak üzere tüm ihtilalcilere saydırıyorda saldırıyor. Sonunda dün ne ise bugünde HÜKÜMET İSTİFA cazgırlığı yaparak dindar kitlenin üzerinde demokles kılıcını sallamaya başlıyorlar. Olay buraya kadar anlaşıldı, değilmi? Bundan sonrasında ise ihaleyi kimse üzerine almıyor, alamıyor. Bir tek iktidardan ihtilal ile alaşağı indirilen Rahmetli Süleyman Demirel olayı sahipleniyor. Halbuki işin başında önceden " bilmiyorum, haberimiz yok, bilse idik böyle bir işin altına imza atmamız mümkün değil" demişlerdi. Sonrasında ise gelen baskılardan "evet biz yaptık" sözlerini duyduk ve okuduk.
Gelin daha fazla uzatmadan konuyu biraz daha açıklayalım.
27 Mart1987 tarihli Sabah gazetesinin sekiz sütuna sürmanşetten verdiği haber, Dr Lütfü Doğanı tekzip edecekti. Gazete Türk imamlarının Rabıtadan para alması tatbikatının ilk defa Ecevit tarafından başlatıldığını açıklıyordu.
.....
Fakat CHP nin son Genel Başkanı Bülent Ecevit'ten hiç ses çıkmıyordu.
Sabah gazetesi işte bu suskunluğuda ateş püskürerek bu açıklamayı yapmıştı. Başlık aynen şöyleydi.
Ecevitin rabıta konusunda neden sustuğu anlaşıldı./Sabahın bugün ilk kez yayınladığı belgeye göre Türk resmi din görevlilerin rabıta örgütünden maaş uygulaması ilk kez Ecevit tarafından başlatılmış.
(a g.e sayfa. 66)
Son günlerde medyayı ve dolaylı olarak bizi ve tüm ülkeyi meşgul eden bir olay var. Malumunuz MİT TIR'ları ile alakalı görüntülerin medyaya pazarlanması. Malumunuz bu görüntülerin kim tarafından verildiği konusunda sürekli olarak bir bilgi kirliliği (!) yaşadık. Kemal, Can'a vermiş, Can Enis'e vermiş, Enis Helga'ya vermiş. Ekrem'de hani bana hani bana demiş(!) Bilin bakalım en son kim, kime ne vermiiiiiiiiş(!) Yağ satarım, bal satarım. Ustam öldü sahi ustam öldü ise ben ne satıyorum? kime satarım? diyorlar ve yazıyorlar. Kısacası bu vatan hainliği olayını sıradan bir olaymış gibi göstererek bu milletin hafızası ile resmen dalga geçiyorlar. Aslında bir masada çekilen görüntüler var. Görüntülerde de eski Saman Gazetesi (!) Genel Yayın Müdürü bir masada toplanmış ve MİT TIR'ları ile alakalı görüntüleri KILINÇTAROĞLU'na göstermiş. Yani bir yalan rüzgârı esiyorda esiyor. Baş rolde kimler var? derseniz, her ne kadar eskinin hızlı kalemşörü Enis Berberoğlu gözüksede biliyoruz ki aslında o bir piyon. Şuan Enis BERBEROĞLU özelliklede bayan BERBEROĞLU'nun sabrının, basına yansıyan isyanının taştığına şahit olmaktayız. Özellikle bayan BERBEROĞLU'nun ana muhalefet partisi lideri ve C.H.P nin genel başkanına "Ya çık konuş kocamı hapisten kurtar yada biz gerçekleri anlatacağız" şeklinde beyanları ile sopayı aba altından değil direkt olarak göstermekte. İşaret parmağını da
sallayarak adeta " hıııııı hadi bakalım,göster GANDİ'liğini" der gibicesine. Bunun amiyane tabiri ile tek anlatımı ancak bu olsa gerek.
Malum Mit tırları ile ilgili görüntüler Cumhuriyet gazetesine nasıl ve kim tarafından verildiği ile alakalı herkes birşey söylüyordu. Sonunda kabak geldi geldi CHP milletvekili Enis BERBEROĞLU'nda patladı.
Aslına bakılırsa olayların birde görünmeyen asıl yüzü var. Lakin birilerini korumak ve kollamak adına sırlar saklanır diye düşünüldü. Lâkin hapishane ve şartları saraylarda yaşayanlar için ölümcül bir zindana dönünce ne dava kaldı, ne gönül birliği, ne yandaşlığı nede yoldaşlığı. Şimdi herkes birbirini satma peşinde yada postu kurtarma gayretinde. Lâkin hala birileri birşeyleri işkembeden sallıyor ve işin gerçek müsebbibi çıkıpta
" EVET, BEN YAPTIM"
demiyor, diyemiyor. Bu olay C.H.P nin siyasi literatüründe baştada belirttiğimiz gibi yeni bir hadise değil.
Tıpkı yukarıda yazmaya ve anlatmaya çalıştığımız RABITA DOSYASI gibi. Önceden " biz yapmadık, yok canım, nerdeee bizim hiç bir şeyden haberimiz yok" salağına yatıyorlar. Yemiyor yaaa. Bu millet gerçektende bu yalan, hile, entrika, alevera, dalevera oyunları artık ye.. mi....yor. Zira C.H.P nin kıvırma ve sonrasındaki " evet ben yaptım " demesi taaaa eskilere dayandığını çarıklı erkan dahi çok ama çooooook iyi biliyor. C.H.P Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, durdurulan MİT TIR’larına ait görüntülerin olduğunu ve bu görüntüleri kendisinin de izlediğini söylemişti. A Haber'de yayınlanan Memleket Meselesi programında SABAH gazetesi özel istihbarat şefi Nazif Karaman, ihanet görüntülerinin Cumhuriyet gazetesine nasıl servis edildiğiyle ilgili çarpıcı bilgiler paylaşmıştı. Kılıçdaroğlu, MİT TIR'ları görüntülerinin Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmadan önce Hürriyet gazetesine verdiği röportajda "Filmler var kamyonlardaki kasaların nasıl açıldığı görüntüleri var ben de seyrettim" demişti. Turgay Güler de Kılıçdaroğlu'na, "Bu görüntüleri sana kim getirdi ve nerede seyrettin?" diye sormuştu. İşte dananın kuyruğunun koptuğu hadise burada başlıyordu. Kurt gazeteci GÜLER soruyu tamda gediğine koymasına koymuştuda verilen cevap gene yoktu. Nedense soru başkana sorulmuş, cevaplarıda C.H.P nin gladyatörleri yani cengaverleri sağa sola sataşarak vermeye çalışıyorlardı. " Kime vurduk, ses nerden geldi" misali. Her neyse, dedik ya aslında bu tür siyasi oyunlarda C.H.P nin eline hiç kimse su dökemez. Bakmayın siz onların
YAPMADIK
BİLMİYORUZ
YALAN SÖYLÜYORSUNUZ
İFTİRA ATIYORSUNUZ
dediklerine emin olun yakın bir zamanda yollara çıkarak adalet arayan liderinin, bu çamur deltasının içinden çıkarken görürseniz; hiç amma hiç şaşmayın, şaşırmayın. Bakalım o zaman
nasıl kıvıracaklar(!),
hangi dansı(!),
hangi köçekçeyi (!)
yada macerona dansını (!) oynayacaklar. Bekleyelim, zaman en büyük müfessir. Bize düşen sadece sabır ile beklemek ve mücadeleye devam etmek.
Bugün, sadece hard diskimizi biraz yokladık ve zaman tünelinde biraz yolculuk yaptık. Geçmişte yaşadığımız olayları şöyle bir film şeridi gibi gözümüzün önünde canlandırdık. Gördüğünüz gibi
Dün
RABITA İÇİN BİZ YAPMADIK diyenler, bugün
MİT TIRLARI İÇİN AYNI SÖZLERİ SÖYLÜYORLAR.
Değişen birşey yok dünün C.H.P si ile bugünün C.H.P si arasında hiiiiiç ama hiç fark yok, değişiklik yok. Birden rahmetli Süleyman Demirel'in sözü aklıma geldi.
DÜN DÜNDÜR BUGÜN BUGÜNDÜR.
Selam ve dua ile