Son on yıla dönüp baktığımızda gençlerimizi, gençliğimizi adeta ahtapot gibi sarıp sarmalayan bir bela var. Adına ne dersiniz deyin; musibet, bela, kara basan vs vs...
Onun adı ise kısa ve öz.
UYUŞTURUCU !
Son zamanlarda, kullanım yaşı nerede ise ilkokula yeni başlayan çocuklarımızın yaşında, yani yedi ila sekiz yaşına kadar düşmüş durumda.
Bağımlı olanların içler acısı durumlarını ise televizyonlarda, ana haber bültenlerinde görüyoruz. İçlerimiz acıyarak, kan ağlıyarak, büyük bir hüzünle izliyoruz. Rabbim (c.c) tüm evlatlarımızı bu beladan, musibetten, dipsiz kuyudan korusun, muhafaza eylesin. İNşAALLAH
Uyuşturucuya yakalananların SONUDA şayet iyi bir rehabiliteden, tedavi sürecinden geçmiyorsa ÖLÜM oluyor.
Özellikle; uyuşturucu kullananların sonu ALTIN VURUŞ ile nihayete eriyor.
Ölümlerin büyük bir çoğunluğu da;
Bir tuvalette,
Bir banyoda,
Bir meskun mahalde veya...
Nedir bu Altın Vuruş?
Altın vuruş tabiri yüksek dozda madde kullanımı olarak bilinen bir durumdur. Üç şekilde altın vuruştan ölüm meydana gelir.
Birinci sebep,
Şahıs, madde kullanımından kurtulmak ister. Bir müddet birey maddeye karşı direnç gösterir. Birey, kişisel ve çevresel etkenler doğrultusunda tekrar madde kullanmak isteği duyabilir. Vücudun maddeyi ilk kullandığındaki oranla sonraki kullanım oranları arasında artarak devam eden farklılıklar vardır. Bu durumda vücudun maddeye karşı tolerans seviyesi ilk günlere geriler. Ama bunu birey hesap edemez. Son kaldığı doz oranını baz alan bireyin vücudu bunu kaldıramaz ve ölüm gerçekleşir.
İkinci sebep;
İkinci bir ÖLÜM ŞEKLİ ise intihar olarak nitelendirdiğimiz bir durumdur; ŞAHSIN MADDEYİ BİLEREK YA DA BİLMEYEREK ARTTIRMASI durumunda da ölüm gerçekleşebilmektedir.
Üçüncü sebep;
Üçüncü bir ölüm şekli de; ŞAHIS MADDE KULLANMAYA DEVAM EDER; AMA VÜCUDU BU MADDEYİ KULLANMAYI KALDIRAMAZ VE ÖLÜM GERÇEKLEŞİR. Genel olarak baktığımızda bu üç olay için altın vuruş tabiri kullanılmaktadır.
Buraya nereden geldim diyeceksiniz. Evet; gelelim asıl oğlana, yani asıl meseleye.
Malum son zamanlarda CHP nin, iktidar partisi ve Sayın Cumhurbaşkanımız ile alakalı o kadar iddialarda bulundu ki neyi ne şekilde paylaştı ve ilan etti ise adeta saatli bomba gibi elinde patladı, patlamaya da devam ediyor.
CHP, tıpkı bağımlı bir şahıs gibi sürekli iddialar, sürekli belgeler ile kamuoyu ya da algı oluşturmaya çalışmada.
Lâkin ne yapıyor, ne ediyorsa olmuyor, olmuyor, olmuyooooooor.
Elde patlayan bir bomba, bir bomba,
bir bomba daha ve daha nice bombalar.
BOOOOOOOOOOM(!)
Gelin CHP nin elinde patlayan bu bombalara bir bakalım mı?
VARAN 1- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında bazı kağıtlar sallayarak Cumhurbaşkanı ve yakınlarıyla ilgili çok ağır iddiaları dile getirdi. Çok kısa bir süre içinde, elinde salladığı kağıtların iddialarıyla ilgili olmadıkları ortaya çıktı. İş hukuki sürece girdi.
VARAN 2- 2010 yılı bütçe görüşmelerinde, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’yle ilgili bazı iddialarda bulundu ve yine bazı kağıtlar gösterdi.
Dönemin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı, şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Mehmet Özhaseki İddiaların tamamının iftira olduğunu anlattıktan sonra Kılıçdaroğlu’nu yalanlayan belgeleri de gönderdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri’yle ilgili iddialarından dolayı mahkemeye verildi; davaları kaybetti ve yüklü miktarlarda tazminat ödedi. Başkan Özhaseki de o tazminatlarla Kayseri’de ihtiyaç sahiplerine bolca sucuk dağıttı.
VARAN 3 - Benzeri bir vaka da 2011 seçimleri öncesinde yaşanmıştı. Kemal Kılıçdaroğlu, ÖSYM’de torpil yapıldığını, bir bakanın yakınının üniversiteye girmesi için ÖSYM’ye talimat verildiğini, belgesinin de elinde olduğunu iddia etti. Sonradan “belge”yi açıkladı: ÖSYM’ye sahte bir kullanıcı tarafından gönderilen e-postadan başka ortada bir “delil” yoktu. Günlerce meydanlarda dile getirdiği iddia Kılıçdaroğlu’nu rezil etmişti.
VARAN 4- Etro gömlek meselesinden
VARAN 5- Havuzlu villaya,
VARAN 6 -İsviçre bankalarında ki hesaptan
VARAN 7-Külliye’nin klozetlerinin altın kaplamalı olduğuna kadar bir çok belgesiz., mesnedsiz belgelerle iktidara; onun ilgili kurumlarına, yöneticilerine, Başbakanına, Cumhurbaşkanına kadar attıda attı.
Lâkin; olur da bu kadar olur. Atılan iftiraların hiçbirisi de hedefini tutturamadı. Aksine atılan iftiraların hepside üzerinde bir leke olarak kaldı. CHP ve onun lideri, bir bomba patlatmak istedi; lâkin o bomba önce kendi elinde sonrada partisinde patladı.
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU gurup toplantısında kürsüde elindeki evraklarla hükümete ve Sayın Cumhurbaşkanına, ailesine ve yakınlarına belki de son ALTIN VURUŞU yapacağını zannederek her zaman ki gibi büyük bir heyecanla
Benim adım Kemal,
Ben hesap uzmanıyım.
vs.... gibi sözlerde vurmaya çalışsa da maalesef bomba hem kendi elinde, hem de partisinde patladı.
Evet, tıpkı uyuşturucu kullanan bağımlılar gibi Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU da eline gerçek diye tutuşturulan belgelerin (!) doğruluğunu araştırmadan, incelemeden, tetkik etmeden hükümeti bilhassa sayın Cumhurbaşkanı ve yakınlarını zor durumda bırakacağını zannettiği belgeler
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU için adeta bir ALTIN VURUŞ
yada;
kendisine rol biçmiş kişiler tarafından
SİYASİ OLARAK ÖLÜM VURUŞU olmuştur.
Altın vuruşun tanımlamalarına, ne olduğuna baktığımızda üçü de sanki CHP liderine uyuyor gibi geldi.
Ne dersiniz?
Zaman;
CHP ye ve partisine, diğer yandan hükümete, Cumhurbaşkanına ne getirecek? neler götürecek?
Bakalım bize, ülkemize neler gösterecek.
Bekleyelim ve görelim.
Selâm ve dua ile